Edebiyatın farklı türlerini denemek, bir yazar için kendini sınama anlamı taşır. Hele de soyutlamanın alanı şiir ile şeffaf ve açık anlatımın dünyası çocuk edebiyatını denemeyi göze alan yazar, başlı başına bir muharebeye atılmış sayılır. Sırf cesareti için bile kutlanmaya değer.
KARİN KARAKAŞLI
Yoğun simgesel ve deneysel şiirleri ile tanıdığımız İngiliz edebiyatının usta ismi Ted Hughes, bu kez çocuk kitapları ile Türkçede. Can Çocuk Yayınları’ndan çıkan ‘Demir Kadın’, yine aynı yayınevinin çıkardığı ‘Demir Adam’ın devamı niteliğinde. Nitekim bu ilk kitabın kahramanları Demir Adam ile arkadaşı Hogarth da yeni kitabın hikâyesine ekleniyor.
Ted Hughes bu iki çocuk kitabını 25 yıl arayla yazmış. 1968 tarihli ‘Demir Adam’da İngiltere kırsalını tehdit eden sanayileşme tehlikesine karşı çiftçi bir ailenin oğlu Hogarth ile dev Demir Adam’ı buluşturan Hughes, bu ikilinin dünyayı uzaydan gelen koca bir ejderhadan kurtarmalarını anlatmıştı. 1993 tarihli ‘Demir Kadın’ ise doğanın, kendisini sorumsuzca katleden insanlığa karşı bir çığlığı olarak okunabilir.
Hikâye, nehrin kıyısına kurulu atık fabrikasından geçimini sağlayan bir kasabada yaşayan Lucy adlı küçük bir kızın, tam bir çöplüğe dönüşmüş bataklıktan çıkan devasa boyutlardaki Demir Kadın’la karşılaşmasıyla başlar. Bu tuhaf yaratığın yıkanıp temizlenmesine yardım eden Lucy, Demir Kadın’ın bir an için elini tutmasıyla, atık fabrikasından boşalan zehirli maddelerin kirlettiği nehirde can çekişen bütün balıkların ve su canlılarının çığlık ve iniltilerini işitir. Bu çıldırtıcı ses onu bir daha terk etmeyecek, dahası dokunduğu herkese de salgın bir hastalık gibi bulaşacaktır.
Can çekişen doğanın sesi
Doğayı simgeleyen Demir Kadın belli ki çevresine duyarlı olduğu için bir anlamda masumiyetin de temsilcisi olan Lucy ile bağlantı kurmayı özel olarak seçmiştir. Lucy de Demir Kadınla daha iyi bağ kurabilmek ve güç bulmak için Demir Adamla maceraları gazetelere yansımış yaşıtı Hogarth’tan yardım ister. Ellerindeki tek silah, bir kez işitilince karşı konulması imkânsız o ses yığınıdır. Lucy babasının da çalıştığı atık fabrikasına giderek Hogarth ile birlikte, imanları para olan patronları ve teknoloji hastası mühendisleri bu çığlıkla ikna etmeye çalışırlar. “Acaba tüm dünyanın bu çığlığın içine yuvarlanması ne kadar zaman alır? Ve kimse kimseye dokunmaya ne zaman cesaret edemez olur?” diye sorar Hogarth maceranın bir yerinde.
Demir Kadın
Ted Hughes |
Bu soruyu okur olarak biz de sorarız çünkü Ted Hughes, kimselerin gözünün yaşına bakmadan dünyayı kıyamet gününe yaklaştırır. Hughes, diyalogları alabildiğine sade tutarken, kasabada ve giderek ülkenin genelinde zıvanadan çıkan hayatı çok yoğun imgelerle ve gotiğe yakın bir kasvetle betimler. Bu anlamda çocukların birer birey olarak dayanıklılık gücünü ve duyarlıklarını teslim eder.
Demir Kadın’ın insana zerre kadar güveni yoktur. O nedenle “Yok edin o cahilleri” diye haykırır sürekli. “Hiçbir şey değiştiremez onları… Hiçbir şey değişmez. Sadece sözcükleri değişir. Hiçbir zaman değişmez onlar. Sadece sözcükleri değişir.” İkna Demir Adam’dan gelecektir. “Onları yok etmek iyi bir düşünce değil. Hepsini yok edemezsin. Sonra her şeyi yeniden kurabilirler. Yeni fabrikalar, eski zehirler. Yeni insanlar, eski salaklıklar. Hiçbir şey değişmez.”
İktidarın yaratıklaşması
Böylece basının gözü tuhaflıkların birbirini izlediği kasabaya ve atık fabrikasına çevrilmişken korkunç değişim başlar ve Demir Kadın, iktidar ve söz sahibi bütün erkekleri birer su canlısına, birer balığa dönüştürür. Ted Hughes bu anlamda kimselere acımaz. “Sadece kasabada değil, bütün ülkede erkekler dev balıklara, dev kelerlere, dev böcek larvalarına, her türlü su yaratığına dönüşmüştü… Başbakan da 1 metre 80 santimlik bir yusufçuk böceği larvasıydı, 10 Numara’nın banyosunda yaşayan. Her saat başı sekreteri geliyor ve son telefon konuşmaları hakkında bilgi veriyordu ama Başbakan’ın bütün yaptığı antenlerini sallamak ve garip çenesini bir ileri bir geri düzenli bir şekilde oynatmaktı.”
Ted Hughes’un hayatı boyunca, genç yaşta intihar eden eşi, şair Sylvia Plath ile ikinci eşi Assia Wevill’in intiharından sorumlu tutulduğu ve Plath hayranlarının yoğun saldırılarına maruz kaldığı anımsanırsa, yazarın doğayı ve kadını, erk karşısında üstün gören bu kurgusu daha da anlamlı hale gelir. ‘Demir Kadın’ı okumak sadece çocukların değil yetişkinlerin de hakkı. Başka türlü bir hayatın elimizde olduğunu anımsayabilelim diye…
AGOS kitapkirk 52 (Şubat 2013)