Erdem Sönmez'in yazdığı 'Bir Jön Türk Liderinin Siyasi-Entelektüel Portresi' kitabını tarihçi Ümit Kurt kitapkirk okurları için değerlendiriyor.
ÜMİT KURT
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde II. Abdülhamid rejimine dönük muhalefeti tanımlamak için kullanılan “Young Turks” Türkçe ifadesiyle Jön Türk muhalif hareketi kendi içinde barındırdığı birçok farklı siyasi kanada rağmen Abdülhamid tarafından kapatılan Meclis’in açılması ve askıya alınan Kanun-i Esasi’nin yeniden yürürlüğe girmesi gibi unsurlarda birleşen; modern Türk siyasi tarihinin de temel dinamiklerinin şekillenmesinde önemli rol oynayan bir siyasi hareketti.
1908’den önce
Başta Şerif Mardin ve Şükrü Hanioğlu olmak üzere önemli tarihçilerimiz tarafından etrafıca analiz edilen kelimenin sahih anlamıyla bu ‘siyasi hareket’ yukarıda bahsi geçen ortak idealler haricinde içinde farklı politik görüşler ve stratejiler barındırmıştır. Bu farklılık gerek 1902-1907’deki Jön Türk kongrelerinde Abdülhamid’e dönük şiddetli muhalefeti temsil eden örgütlü yapının parçalanmasını da beraberinde getirmiştir. Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in ikinci kez ilan edilmesiyle birlikte bu parçalanış, bir nebze de olsa ivmesini düşürmekle birlikte Meclis’in yeninden açılması sonrasında İttihat ve Terakki’nin siyaset sahnesine alenen bir parti olarak çıkması sonucunda artık siyaseten ve partisel olarak kendini iyiden iyiye kriztalize etmiştir.
Cumhuriyete geçişle birlikte modern Türk siyasi tarihindeki politik blokları ve ayrışmaları da biçimlendiren bu siyasal düşünsel hareketin içinden yetişmiş ve bahis konusu olan farklı siyasi kanatların da temsilcisi olan önemli bir siyasi intelijensiya mevcuttur. Düşünsel olarak bir hayli üretken olan ve o dönemde Abdülhamid rejimine yönelik muhalefetini çıkardıkları yayınlarla da serdeden bu aydınlar arasında en önemli şahsiyetlerden biri Ahmed Rıza Bey’dir. 1902’deki 1. Jön Türk Kongresi’nin önderlerinden olan ve rejime yönelik muhalefetini Paris’te 1895’te kurduğu Türkçe ve Fransızca yayımlanan Meşveret dergisi ekseninde dile getiren Ahmed Rıza Bey, Abdülhamid’in gazabından ve sansüründen kaçarak Paris’e sığınan Jön Türklerin lideridir.
Ahmed Rıza
Bir Jön Türk Liderinin Siyasi-Entelektüel Portresi |
Literatürde gerek Jön Türk hareketine gerekse de bu hareketin içinden çıkan ve hakim politik blok olan İttihat ve Terakki üzerine mebzul miktarda çalışma olmasına rağmen; bu hareketi idare eden ve onun parametrelerini belirleyen aydınların ve siyasetçilerin düşünsel ve zihinsel haritaları üzerine yazılmış aynı miktarda eser ne yazık ki yok. Bu anlamda aslında genç tarihçilere ve araştırmacılara büyük görev düşüyor. Zira, bu gibi verimli ve bakir çalışma alanlarının yeni çalışamalara da kapı arayalacağı aşikar. İşte genç tarihçi ve araştırmacı Erdem Sönmez’in geçtiğimiz günlerde Tarih Vakfı Yurt Yayınlarından çıkan ‘Ahmed Rıza: Bir Jön Türk Liderinin Siyasi-Entelektüel Portresi’ başlıklı çalışma bu bakir alanı doldurmak saikiyle yazılmış son derece önemli ve çarpıcı bir çalışma.
Özgün bir Ahmed Rıza portresi
Ahmed Rıza’nın entelektüel portresini kendi yazdıkları orijinal metinler üzerinden irdeleyen Sönmez, bize daha özgün bir Ahmed Rıza resmi sunuyor. Erdem’in eserini özgün kılan çıkış noktası, Yeni Osmanlı, Jön Türk, İttihat ve Terakki gibi meşrutiyetçi hareketlerin ve siyasal tasarıların tek kaynağı olarak Avrupa’daki anayasal yönetimleri işaret eden yaklaşımı yapıbozuma uğratması. Zira, Sönmez’e göre Osmanlı meşrutiyetçi hareketleri, 17. ve 18. yüzyıllardaki öncüllerinden kopartılarak ele alınmıştır (s. 6). Dolayısıyla bu tutum, yazarın da haklı olarak işaret ettiği gibi, Yeni Osmanlı, Jön Türk ve İttihat ve Terakki hareketlerinin siyasal iktidarın paylaşılmasını kurumsallaştırmak olan nihai amacı, “19. yüzyılı önceleyen iki yüz yıl boyunca, Osmanlı padişahının siyasi salahiyetlerin sorgulamaya ve sınırlamaya yönelik iddia ve eylemlerden soyutlanarak” değerlendirilmiştir.
Bu bağlamda bu önemli çalışma, Ahmed Rıza’nın da dikkat çekici bir öznesi olduğu 19. yüzyıldaki meşrutiyetçi hareketlerin tarihsel bağlamı olarak, 17. ve 18. yüzyıllarda Osmanlı siyasal yapısında yer alan ve padişahın iktidar alanını sınırlama mücadelesi veren politik konfigürasyonu analiz ediyor. Kitabın ilk bölümünde 17. yüzyıl başlarından II. Mahmud döneminin sonuna kadar geçen süreçte, Osmanlı siyasal yapısının evrimini analitik bir izlekten sunuyor. İkinci bölümde, Ahmed Rıza’nın düşünsel kaynakları arasında belirleyici konumda olan Yeni Osmanlı hareketinin liderleri Şinasi ve Namık Kemal ile 19. yüzyıl öncesinde Osmanlı padişahının iktidar alanını sınırlamak isteyen özneler arasında süreklilik ilişkisi olabileceğine dair izleri gösteriyor. Sonraki bölümde, Ahmed Rıza’nın entelektüel izlerini süren Sönmez, onun Jön Türk hareketi içerisindeki siyasi ve düşünsel aktivitelerine değiniyor.
‘Kanun’ adamı
Ahmed Rıza’nın muhalif ve istibdat karşıtı ve bu anlamda devrimci bir düşünce ve siyaset adamı olduğu kabul edilirse, onun bilhassa Anayasa’nın restorasyonuna ve Parlamento’nun hayati önemine kendi yazılarında ve yayınlarında yaptığı şiddetli vurgu kayda değer. Aynı şekilde Ahmed Rıza Bey’in ‘kanun’ kavramına atfettiği hayati önem ve bunun o dönemin siyasi terminolojisine yerleşmesi bir Jön Türk aydını olarak Ahmed Rıza’nın en belirleyici karakteristik özelliğidir. Pozitivizm ve merkeziyetçilik gibi Ahmed Rıza Bey’in entelektüel bagajındaki diğer anahtar noktaları da yine onun kendi yazılarına işaret ederek ortaya koyan Sönmez, bu anlamda onu Mizancı Murad, Prens Sabahaddin vs. gibi dönemin diğer Jön Türk muhalif aydınlarından farklılaştıran ayrım noktalarını ve fay hatlarını da yine dönemin orijinal metinlerine göndermede bulunarak ele alıyor.
Ermenilerin Tehcir kararının alındığı 27 Mayıs 1915 tarihinden hemen sonraki Meclis oturumunda söz alarak büyük bir cesaret ve vicdan örneği sergileyerek, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin verdiği bu kararın hiçbir kanun ve hukuk düzeni ile bağdaşmadığını anlatan Ahmed Rıza’nın, Meclis’teki şu sözleri hatırlamaya değer: “Beni kolumdan tut, köyümden dışarı at, malımı mülkümü de sonra sat, bu hiçbir vakitte caiz değildir. Bunu ne Osmanlı vicdanı kabul eder ne de kanun.” Kanuna ve hukuka verdiği önemi burada da gösteren Ahmed Rıza Bey’i etraflıca ele alan ve bunu yaparken onu tarihsel bağlamına da oturtarak önemli bir tarihçilik işçiliği gösteren Erdem Sönmez’in bu dikkate şayan çalışması, bu muhalif harekete dahil olan diğer siyasi entelektüel aktörlerin de fikriyatının araştırılması açısından tarihçilere iştah açıcı bir patika da açıyor.
AGOS kitapkirk 52 (Şubat 2013)