Türkiye’deki Ermeni toplumunun haklarının çiğnenmesi münhasıran Ermenistan’ı veya Yunanistan’daki Türk/Müslüman toplumunun haklarının çiğnenmesi münhasıran Türkiye’yi değil bütün hak savunucularını ve diğer devletleri de ilgilendiren bir konudur. “Soydaş siyaseti” bizim eleştirdiğimiz bir siyaset tarzıdır, ister Türkiye yapsın ister Ermenistan. Peki, Ermenistan ülkesi ve toplumu Türkiye Ermenileri için “hiç kimse” midir veya diğer ülkeler neyse öyle midir? Türkiye Ermenilerinin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde oynayacak bir rolü yok mudur?
Geçtiğimiz hafta malumunuz olduğu üzere Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Türkiye’ye bir çalışma ziyaretinde bulundu. İki ülke Azerbaycan’ın gölgesi altında ilişkilerini geliştirmeye çalışırken böyle bir ziyaret kuşkusuz önemlidir. Özellikle Paşinyan'ın da konuşmasında vurguladığı üzere iki ülke arasındaki bu tür görüşmelerin artık doğrudan yapılabiliyor olması ve bu buluşmanın Erdoğan’ın davetiyle gerçekleşmesi önceki senelere göre kayda değer ilerlemelerdir. Fakat, Türkiye Ermeni toplumunda bu ziyaretin konuşulmasına vesile olan ikili ilişkilerin ötesinde İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin Paşinyan’a karşı tutumu oldu.
Patrikhane, Paşinyan’ın Türkiye Ermeni toplumu mensuplarıyla yaptığı toplantıya temsilci göndermediği gibi Paşinyan’ın Patrikhane’yi ziyareti sırasında kelimenin düz manasıyla onu içeriye almadı ve bu Türkiye Ermeni toplumunun genelinde oldukça yüksek bir tepki ve kızgınlık uyandırdı. Bu, aslında öteden beri tartışageldiğimiz Patrikhane’nin temsil kabiliyeti ve yetkisiyle ilgili bir durum.
Bilindiği gibi yasal ve idari düzlemde böyle resmen tanınmış bir temsiliyet yok. Patrikhane’nin temsil yeteneği tarihten ve fiiliyattan geliyor. Böyle bir temsiliyetle aidiyet bağı kuranların Patrikhane’ye tepki duymasını anlıyorum. Tabii bu insanların Paşinyan'ı da özel bir yere koydukları anlaşılıyor ki o konuya aşağıda değineceğim. Sonuçta Patrikhane neden böyle bir tutum takındığı konusunda bu insanlara bir açıklama borçludur.
Bu kimin tasarrufu olmuştur? Bunun Patrik Sahak Maşalyan’ın inisiyatifi ve bilgisi dışında geliştiğini düşünmek pek gerçekçi değil. Görünüşe göre Patrikhane burada temsil ettiğini iddia ettiği toplumun beklentilerine ve tercihlerine değil mensup olduğu kilise teşkilatının siyasetine ve dinamiklerine öncelik vermiştir. İşte bu, bizi dini bir yapının ve makamın bir toplumu temsil etmek için uygun olup olmadığı sorusuna bir kere daha getirir.
İşin ironik tarafı Patrikhane bu tercihiyle Türkiye Ermeni toplumundaki temsilcilik iddiasını zayıflatmıştır çünkü temsilci denilen kişi veya makam bazen temsilcilik adına hoşlanmadığı kişilerle de bir araya gelmek zorundadır. Fakat bunların ötesinde öyle bir durum var ki o kabul edilemez. Şöyle ki, Paşinyan’ı yok saymak doğru veya yanlış da olsa Patrikhane’nin kendi tercihi ve tasarrufudur. Ama Patrikhane’den birilerinin vakıf yönetimlerini arayarak Paşinyan’la olan toplantıya katılmamalarını istediği ve Kumkapı Kilisesi yönetimine Paşinyan’ı karşılamama yönünde baskı yaptığı doğru ise bunlar ciddi anlamda bir sınır aşımıdır. Patrikhane’nin böyle bir hakkı ve yetkisi yoktur. Bu duruma da kamuoyu önünde bir açıklık getirilmesi gerekir.
Fakat doğrusu bütün bunlar benim açımdan bu ziyaretin konuşulması gereken en önemli konusu değildir. Bu ziyaret vesilesiyle bir takım temel ve yapısal soruları düşünmek ve tartışmak daha faydalı olacaktır. O soruları şöyle formüle etmeyi deneyebiliriz: Ermenistan Başbakanı (bugün Paşinyan’dır yarın başkası, öbür gün bir başkası olur) ve Türkiye Ermeni toplumunun arasında nasıl bir ilişki vardır? Birbirlerine göre konumları nedir? Birbirlerinin nesi olurlar? Bu minvalde Paşinyan Ermeni toplumu üyeleriyle kim olarak buluşmuştur? Benim bu toplantının haberini duyduğum zaman aklıma gelen bu sorular sonradan öğreniyorum ki AKP Milletvekili Sevan Sıvacıoğlu’nun ve Agos yazarı Pakrat Estukyan’ın ifadeleri üzerine toplantıda da gündeme gelmiş.
Aslına bakacak olursanız Sıvacıoğlu’nun bazı ifadelerini garipsedim. Şöyle ki, Sıvacıoğlu Paşinyan’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Ermeni toplumunun selam ve muhabbetlerini iletmesini istiyor. Paşinyan kim olarak böyle bir selamı götürecek ki? Kaldı ki böyle bir selam için Paşinyan’a neden ihtiyaç duyulsun ki? Sıvacıoğlu’nun kendisi var başka kimse yoksa, sonuçta iktidar partisi milletvekili.
Sanırım burada Erdoğan’a verilmeye çalışılan mesaj başka. Nitekim, Paşinyan buna makul bir karşılık verdi ve “sizin aranızdaki iletişim benim işim değil”, dedi ve ekledi: “Devletler arası ilişkiler farklı bir şeydir, belli bir ülkedeki bir toplulukla o ülkenin devletinin ilişkileri farklı şeydir. Türkiye devletiyle Türkiye Ermeni toplumu arasındaki ilişkilerde Ermenistan hükümetinin yapacağı bir şey yoktur. Doğru da olmaz.” Paşinyan’ın bu konuya yaklaşımı kanımca doğru. Ermenistan Başbakanı Türkiye Ermeni toplumunun temsilcisi de değildir sözcüsü de değildir.
Esas, doğru ve ideal olan bütün bireylerin ve onların içinde azınlık toplumu mensuplarının hak ve hürriyetlerinin vatandaşları oldukları devlet tarafından ilk önce çiğnememesi sonra da korunmasıdır. Tabii ki bir yerde bir devlet kendi ülkesindeki bir veya birden fazla azınlık toplumunun haklarını çiğniyor, onları baskı altında tutuyorsa bu herkesi ilgilendirir çünkü azınlık hakları insan haklarıdır ve insan hakları evrenseldir; fakat bu ilginin kaynağı veya vesilesi ortak olduğu düşünülen etno-dinsel kimlikler değildir.
Daha somut söyleyecek olursak Türkiye’deki Ermeni toplumunun haklarının çiğnenmesi münhasıran Ermenistan’ı veya Yunanistan’daki Türk/Müslüman toplumunun haklarının çiğnenmesi münhasıran Türkiye’yi değil bütün hak savunucularını ve diğer devletleri de ilgilendiren bir konudur. “Soydaş siyaseti” bizim eleştirdiğimiz bir siyaset tarzıdır, ister Türkiye yapsın ister Ermenistan.
Azınlık toplumları devletler arası ilişkilerde bir manivela, bir koz veya pazarlık konusu durumuna sokulmamalıdır. 19. yüzyıldan kalma bu azınlık anlayışı o günden bu yana pek çok acılara ve çatışmalara sebep olmuştur. Azınlık hakları ulus devletlerin hamiliğinde değil evrensel insan hakları temelinde ele alınmalıdır.
Peki, Ermenistan ülkesi ve toplumu Türkiye Ermenileri için “hiç kimse” midir veya diğer ülkeler neyse öyle midir? Türkiye Ermenilerinin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde oynayacak bir rolü yok mudur? Tabii ki öyle değil ama bunlar başka bir yazının konusu olsun.