Gerillalar dönüyor ama eve değil

Abdullah Öcalan'ın Newroz'da yaptığı geri çekilme çağrısının ardından ilk gerilla grubu Türkiye sınırlarından ayrıldı. Gerillalar için Irak Federal Kürdistan Bölgesi'nde PKK denetiminde bulunan Medya Savunma Alanları'nda bir karşılama töreni düzenlendi. Agos muhabiri Uygar Gültekin oradaydı.

UYGAR GÜLTEKİN 
uygargulteki@agos.com.tr

Bir bütün gün sürüyor bekleyiş. Aslında uzun yıllardır devam eden bir bekleyiş bu. Türkiye tarihine damga vuran karanlık savaş belki de artık sona eriyor. Türkiye sınırlarından ayrılması beklenen onlarca gerilla grubundan ilkini bekliyoruz. Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nden denetimin PKK tarafından sağlandığı Medya Savunma Alanları’na yolculuğa başlıyoruz. 

Bir cipe biniyoruz. Şoför koltuğunda bir gerilla. Dar patikalarda yaptığımız kısa bir yolculuğun ardından yakın zamana kadar Kürt savaşının en şiddetli yaşandığı Metina bölgesinde dağların arasına kurulu bir kampa ulaşıyoruz. Birkaç kez özür dilenerek çantalarımız aranıyor. Formalite gereği bir arama. Telefonlar alınıyor. Aslında gerillaların kaldığı bir kamp yeri değil burası. Gazeteciler için hazırlanmış. Kamp girişinde HPG (PKK’nin silahlı kanadı) basın irtibat birimi sorumluları tarafından karşılanıyoruz. “Agos ilk defa geliyor. Keşke daha önce gelebilseydiniz” sözleriyle selamlanıyoruz.

Şiddetli bir yağmur var. Şemsiye getiriyorlar. Gerillaları Heronların görüşünden sakınan şemsiyeler gazetecileri yağmurdan koruyor. Küçük bir baraka hazırlanmış. Öcalan ve PKK bayrakları; Paris’te öldürülen Kürt kadın siyasetçilerinin fotoğrafları. Bir kenarda semaver, öbür kenarda büyük ekran plazma bir televizyon. Ateşin başında gerillalar. Normal durumlarda ateş yakmadıklarını söylüyorlar. “Sorun olur mu?” sorusuna cevap net: “Bu süreçte olmaz.”

“Sizin karşınıza bir gerilla grubu çıkarıp, işte bunlar, böyle geldik diyebilirdik. Öyle yapmadık. Sıfır noktasına gidip gelişleri kendiniz göreceksiniz. Araya girmeyeceğiz. Sizinle karşı karşıya olacaklar. Yağmur gecikme yaşatıyor. Bir gece misafirimizsiniz.”Bir gazeteci için bulunmaz bir misafirlik.

Sınırsız çay servisi var. Gerillaların hazırladığı menüde et, pilav, salata ve kola var. Genç gerillalar meraklı gözlerle gazetecilere bakıyor. Makineler ve kameralar ortaya çıktıkça onlarda ceplerinden küçük fotoğraf makineleri çıkartıyor.

Ateş etrafında sohbetler başlıyor. 2005 yılında dağa çıkmış bir gerilla ile tanışıyorum. Diyarbakırlı. İstanbul'da yaşıyormuş. İstanbul’da yayımlanan Kürt dergilerinden birinde çalıştığı dönemde Agos’a gelip Hrant Dink ile röportaj yaptığını söylüyor:“Cesur davrandı. Pek çok kişi bizimle konuşmaktan kaçarken Hrant Dink bizi misafir etti. Anadillerini kullanmadıkları için Kürtleri cesur bir dille eleştirmişti.”

“Geri dönecek misiniz?” diye soruyorum. “Ya Süreç ters teperse. Nereye gideceğiz? Her gün yeniden savaş başlayabilir diye düşünüyoruz.'

Eve dönüş nasıl olacak diye sorunca 'Önderlik (Öcalan) bu konumdayken çok zor. Kendi ‘tamam’ bile dese onun özgürlüğü olmadan bu iş olmaz” diyor. “Tedirginlik var mı” diye sorunca “Her an her şey olabilir” cevabını veriyor. Türkiye’de yaşanan “Barış mı demokrasi mi” özetli tartışmalardan haberdar. “Biz sadece demokrasi demiyoruz. İleri demokrasiden bahsediyoruz. Türkiye'de sol kendine güvenmiyor. Biz mücadelemize güveniyoruz” diyor.

Genç gerillalar bulaşıkları yıkıyor. Bulaşığın başında konuşuyoruz. Gerillalardan biri Suriye Kürtlerinden. Diğer ise Karslı. İstanbul’da yaşamış. Üç yıldır dağda. Esenyurt’u biliyor İstanbul'da. Dağa çıkacak kadar neye öfkelendiğini anlatıyor, “Her yerde Kürt olduğumuz için dışlandık. Öldürdükleri yetmedi, bir de ölülerimizi vermediler” diyor. Her cümlenin sonunda dışlandığını bir kez daha vurgulama gereği duyuyor.

Yirmi yılı devirmiş bir kadın gerilla ateşin başında. Van Erciş'li. Ailesinden en son depremde haber almış. Evleri hasar görmüş akrabalarından yaralananlar var. Dağda kendini daha özgür hissettiğinden bahsediyor. Eve gitmenin yada silah bırakmanın lafı geçmiyor. “Burada daha güçlüyüm” diyor.

Bir diğer kadın gerilla söze giriyor, oldukça net bir ifadeyle “Eve gitmek yok” diyor. Diğerlerinden daha genç. Kaç yıldır dağda olduğunu söylemiyor. “Yasak. Bizde kaç yıldır dağda olduğun sorulmaz” diyor. İstanbul’dan gelmiş. Üsküdar sahilini özlediğini anlatıyor, “Bir de Eminönü aklımda, unutmadım oraları, bazen özlüyorum” diyor.

HPG Basın sorumluları gazetecilerin ablukasında. Bütün sorulara cevap veriyorlar. Her köşede biri ısrarlı soruları yanıtlıyor: “Çekilme uzun sürecek. Askeri hareketlilikler var. Heronlar uçuyor. Hava koşulları da önemli. Bütün bölgelerdeki birlikler harekete başladı. Gerillanın tamamı çekilme konusunda hemfikir. Aksilikler olmazsa dahi ekiplerin tamamının gelmesi sonbaharı bulur.”

Dağla aralarındaki ilişkiyi anlatmaya çalışıyorlar: “Biz dağa alıştık. Savaş meraklısı değiliz ama dağlar bir yaşam artık bizim için. Silah sadece savaşmak için kullanılmıyor. Kendimizi korumak için. Burada siyasetle uğraşıyoruz. Şimdi kalkıp eve gitmek,çoluk çocuğa karışmak, haksızlık değil midir gerillaya. Yaşananların bu noktaya gelmesi AKP’nin lütfu değil. Biz süreci bu noktaya getirdik.”

Basın sorumlularından biri yanıma yaklaşıyor: “Ermenilerin bizi yanlış anlamasına çok üzüldük (Öcalan’ın açıklamalarını kast ediyor).Geçmişte yaşananları biliyoruz ama biz kader ortağı olduğumuz, omuz omuza verdiğimiz kimseyi yarı yolda bırakmayız” diyor.

Geceyi hazırlanan çadırlarda geçiriyoruz. Sabah 04.00'te “Rojbaş” sesiyle uyandırılıyoruz. Kahvaltı biz kalkmadan hazırlanmış. Kahvaltı sofrasında gitmemiz gerekiyor çağrısı ile kalkıyor, araçlarla Çukurca'nın hemen arkasındaki bir noktaya ulaşıyoruz. Tören için hazırlık yapılıyor. 30 kişilik bir gerilla gurubu hazır ol durumuna geçiyor. Laptoplu, kameralı, fotoğraf makineli gerillalar da alanda. Türkiye’den ilk çekilen 13 kişilik grup dağların yamacında görünmeye başlıyor. Ekibin en önünde gazeteci Hasan Cemal var. Herkese haber atlatıyor. Gazeteciler uyurken Hasan Cemal gerilla grubuyla buluşmayı başarıyor.

Törenin ardından gazetecilere konuşmaktan yorgun düşüyorlar. Türkçe bilenlerinin sayısı az. “7 gündür yürüyoruz. Yağmur kötü oldu” diyorlar. Neden geri geldiniz sorusunun yanıtı ise pek çok gerilla için aynı:“Önderliğimiz (Öcalan) talimat verdi.”

Şaşkın olanlarda var. Geri çekilme çağrısını duyunca hissettiklerini anlatıyor; “Kalpten gidiyordum. Altyazı geçiyordu televizyonda. Yanlış yazdıklarını sandım. Savaş hazırlığı yapıyorduk.”

Kuzey Kürdistan dedikleri Türkiye sınırları içinde gerilla olmanın ayrıcalık olduğunu düşünüyorlar. Geçtiğimiz yıla kadar devam eden gergin siyaset ve çatışmalı sürecin ardından savaşın daha şiddetleneceği düşünülürken bir anda çekilme sürencini başlamasının şaşkınlığı fark ediliyor. Kaybetmek ya da kazanmak gibi bir tartışma yok. Öcalan en önemli motivasyon kaynağı. Sesini duymak bile durumu değiştireceği benziyor.

İkna edilmesi gereken orta kademe olarak ifade edilen biraz daha eski gerillalar ise sürecin bu noktaya geleceğini bildiklerini söylüyor. Türkiye’de statükonun dağıldığı, Suriye’de Kürtlerin çok önemli bir kazanımla karşı karşıya oldukları konusunda netler. Eve dönmek gibi bir tasavvurları neredeyse hiç yok. Hükümetin artık adım atması gerektiği kanısındalar. Nasıl adımlar gerektiği sorusuna istisnasız hepsi Öcalan'ın koşullarından başlıyor. Bunun bir müritlik olmadığını, güven kaynaklı olduğunu vurguluyorlar.

Yaklaşık 30 yıldır dağlarda olan gerillalar şimdi dönüş yollarındalar. Yeni bir şeylerin başladığının farkındalar ama eve dönüş pek çoğu için ufukta gözükmüyor. (EE)

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

dağ