Haigazian’la İstanbul arasındaki gecikmiş köprü kuruluyor

Ermenistan dışındaki tek Ermeni Yükseköğretim kurumu olan Haygazian Üniversitesi'nin Rektörü Paul Haidostian, ilk defa İstanbul’daydı. Haidostian, İstanbul Ermenileri açısından ufuk açıcı bir örnek olan Haigazian projesinin başlangıcını, dününü ve işlevini anlattı.

BARUYR KUYUMCİYAN
baruyr@agos.com.tr

Kendilerini ‘Ermeni Üniversitesi’ olarak tanımlamayı tercih etmeseler de Ermenistan dışındaki tek Ermeni Yükseköğretim kurumu olan Haygazian Üniversitesi, bir süredir çeşitli alanlarda bir yüksek öğrenim kurumu oluşturmayı tartışan Ermeni toplumu için örnek teşkil ediyor. Geçtiğimiz yıl bu konudaki görüşlerine başvurduğumuz Haigazian Üniversitesi Rektörü Paul Haidostian, bu kez İstanbul’daydı. Ortadoğu konulu seminerlere katılım gösteren bir akademisyen olan Haidostian, ilk kez geldiği İstanbul'da özel bir etkinlikle Ermeni toplumu ile de buluştu. Aras Yayıncılık ve Sayat Nova Korosu tarafından Getronagan Lisesi’nden Yetişenler Derneği’nin ev sahipliğinde  14 Haziran Cumartesi sabahı gerçekleşen buluşmada Haidostian, İstanbul Ermenileri açısından ufuk açıcı bir örnek olan Haigazian projesinin başlangıcını, dününü ve işlevini anlattı. Söyleşinin ardından görüştüğümüz Haidostianla bu modelden hareketle Türkiye Ermeni toplumunun üniversite ve ilahiyat bölümü ile ilgili imkânlarını ele aldık.

  • Ermeni toplumunda son dönemde bir yükseköğrenim kurumu oluşturmak üzere yürütülen tartışmalar konusunda bilgi sahibisiniz.  Bugün ilk kez geldiğiniz İstanbul’da bu panelle Haigazian’ın kuruluş hikâyesini aktarma fırsatı buldunuz. Size göre İstanbul’da geçtiğimiz yıla göre bu konuda nasıl bir ilerleme söz konusu?

Yeni gündemler yaratmak ve ileriye dönük planlar yapmak zaten tek başına olumlu bir gelişme. Bu tartışmalar, toplumun çağdaş dünyanın kazanımlarına ayak uydurmaya çalıştığına bir işaret. Bir yükseköğrenim kurumu oluşturmanın kendine özgü zorlukları var ve benim yöntemim süreci adım adım ilerleterek riskleri minimuma indirmek şeklinde. Bu sayede başarı oranını yüksek tutabilirsiniz.

  • Sizce bahsettiğiniz bu adımlar nasıl olmalı?

Her şeyden önce ‘ev ödevi’ni iyi çalışmak gerekiyor. Eğer burada böyle bir çalışma yürütüyor olsaydım ilk olarak bu konuda uzman ve fikir sahibi kişilerin katıldığı özel bir seminer düzenleyerek, toplumun temel ihtiyaçlarını en doğru şekilde tespit etmeye çalışırdım.  Haigazian’ın kurulduğu dönemde Beyrut’taki Ermenilerin temel ihtiyacı gelecek nesilleri yetiştirecek öğretmenler ve liderler hazırlamaktı. Bugün İstanbul Ermeni toplumu için de ihtiyaçlar aynı olabileceği gibi farklı yönde de olabilir. Bu kesinleştikten sonra ikinci adım kaynakların tespiti olacaktır. Ne kadar öğrenci, ne kadar veli, ne kadar profesör var, maddi desteği nerelerden elde edebilirim? Bunlar belirlendikten sonra üzerinde durulması gereken en önemli konu bu kurumun ‘Ermeni vurgusu’ ne derece olacak sorusu. Biz Haigazian olarak  kendimizi ‘Ermeni Üniversitesi’ olarak tanımlamasak da bana rektör olarak bir davet gönderildiğinde bizden ‘Ermeni Üniversitesi’ olarak bahsediliyor. ‘Ermeni’ olarak tanımlanmamızı sağlayan nedir peki? Ermeni öğrencilerin toplam öğrenci sayısındaki %40’lık oranı mı? Eğitmen kadrosunun, çalışanların ve bağışçıların arasındaki Ermenilerin oranı mı? Ermeni araştırmaları konusundaki programlarımız, kütüphanemizdeki Ermenice kaynakların yoğunluğu mu yoksa Ermenistan’la yürütülen ortak çalışmalar mı? Tabii ki özünde Haigazian, tüm Ortadoğu’ya ve Lübnan’ın yararına hizmet eden bir kurum. Bana göre bizi ‘Ermeni Üniversitesi’ olarak nitelemelerinin sebebi bütün bunların kombinasyonu. Bu dengeden vazgeçerseniz Haigazian’ın ifade ettiği anlamın içini boşaltmış olursunuz.

Aras Yayıncılık ve Sayat Nova Korosu tarafından düzenlenen etkinlik, Getronagan Lisesi’nden Yetişenler Derneği’nin ev sahipliğinde yapıldı.  
  • Haigazian Üniversitesi’nin 60 yıllık tarihi boyunca mezunlar Ermeni toplumunda nasıl roller üstlendi?

Üniversite’nin Tarih, Sosyal Bilimler, Pedagoji ve Dil gibi bölümlerinden mezun olanlar, Diaspora’daki entelektüel alandaki yükün önemli bir kısmını omuzlarında taşıdı ve taşıyor. Kültür, basın, eğitim alnında başat roller üstlendiler. Haigazian’dan din adamları yetişti. Toplum içerisinde lider pozisyonda olmayanlar da birey olarak aktif ve faydalı oldular. Haygazian onları kanaat önderleri olarak değil, öncelikle eğitimli, kültür seviyesi yüksek ve milli değerlere bağlı bireyler olarak yetiştirdi. İlginin en yoğun olduğu iş yönetimi alanında ise mezunlarımız arasında çok başarılı girişimciler ve iş insanları çıktı. Onlar da toplumlarına önemli katkılarda bulundu.

  • Konuşmanızda Lübnan’ı şu an yöneten Başbakan’ın Haygazian mezunu olduğunu söylediniz.

Tek başına ne kadar çok şey ifade eden bir örnek değil mi? Kendisi Müslüman bir Arap ve aynı zamanda babası da 1960’lı yıllarda Lübnan’ı yöneten Başbakan’dı. Bu Haigazian’ın nasıl bir işlev gördüğünü, başka söz söylemeye gerek bırakmadan açıklayan bir örnek.

  • İstanbul’a ilk kez geldiniz. Öncelikle sizin için nasıl bir yolculuktu ve son olarak ileride Türkiye’deki üniversitelerle ve İstanbul Ermeni toplumuyla çalışmalarınız olacak mı?

Türkiye hakkındaki bilgilerim eskiye dayanıyor ve doğal olarak bu bilgiler arasında üzüntülü hatıralar ağırlıkta. Benim için bu nedenle herhangi bir ülkeye yapılan basit bir yolculuk olmadığını açıkça ifade edebilirim. Bu yolculuğun öncesinde İstanbul Ermeni toplumu hakkında fikir edinmek ve tanımak adına araştırmalar yaptım. Ve bir kez daha burada canlı bir topluluk olduğuna şahit oldum. Bu toplumun uçmak için güçlü kanatları yokmuş gibi gözükse de, burada ciddi bir potansiyel var. Üniversitemizin özellikle son beş yılda İstanbul Ermeni toplumuyla ve Türkiye’deki çeşitli üniversitelerle çalışmaları oldu. Bunlar daha çok bireyler üzerinden geliştirilen çalışmalardı. Bu gelişmeye devam eden bir süreç ve ajandamızda bunları sistematik bir zemine oturtma arzusu var. Aslında 1955 – 1975 yılları arasında Haigazian’da eğitim gören İstanbullular oldu fakat bunlar başka ülkelere yöneldiler. Onlar İstanbul’a geri dönmüş olsalardı bugün ilişkilerimiz çok daha farklı seviyede olabilirdi.

‘Din adamı önce eğitimli bir insan sonra ilahiyatçı olmalı’

  • Haygazian’da yetişen din adamları da var ve bunlar sadece okulun ait olduğu Protestan Kilisesi’nden değiller. İstanbul’daki tüm Hıristiyan topluluklar ruhban yetiştirmek konusunda, ciddi sıkıntılar yaşıyor. Haigazian bu noktada nasıl bir örnek olabilir?  

Üniversite ve ilahiyat alanlarını başlangıçta birbirlerinden ayırarak başlamalıyım. Batı örneğini ele alırsak, din adamları teoloji alanındaki eğitimlerine başlamadan önce sosyal bilimler alanında istedikleri dalda lisans eğitimlerini alırlar. Haigazian’dan yetişen din adamlarının büyük çoğunluğu da bu yolu izlemişlerdir. Temel eğitimleriyle birlikte ilahiyat tabanlı belirli dersler de aldılar. Bu kendilerini eğitimlerinin bir sonraki aşamasına hazırladı. Bu model ruhanilerin sadece din bilimci değil, önce insan ve eğitimli birer birey olmalarını sağlar. Benim de benimsediğim bu yöntem İstanbul’da uygulanabilir. Temel bilimler alanında üniversitelerle iş birliği yapıldıktan sonra, 2 veya 3 yıllık yüksek eğitimle kiliseler kendilerine özgü ilahiyat eğitimilerini sunabilirler.

  • Haigazian Üniversitesi'nin, İncili Kilise tarafından kurulmuş bir kurum olmasına rağmen yönetimin özerk olduğunu ve Kilise’nin eğitim sistemine karışmadığını ifade ediyorsunuz. Bu nasıl mümkün olabiliyor? 

Haigazian Üniversitesi Rektörü olmakla birlikte, Ermeni İncilî Kilisesi üzerine Pastör olarak atanmış bir din adamıyım. Buna rağmen Kilise Önderliği’nin Üniversite’nin yönetimsel alanına karışmasına izin vermek istemem. Üniversite bir eğitim alanıdır ve özgür olmalıdır. Haigazian ilk günden itibaren Amerikan ‘Liberal Arts’ sistemini adapte edip Vakıf Mütevelli Heyeti’ni Kilise Yönetimi’nden ayırarak bu temeli oluşturmuş ve öyle de devam edilmiş. Tabii ki kiliseye ait olan unsurlar mevcut. Mesela etkinliklerimiz bir duayla başlar ve bu duayı Hıristiyan da Müslüman da saygıyla dinler. Yapılan duanın Protestan doktrininin bir parçası olması oradaki Sünni, Şii, Dürzi, Apostolik, Katolik, Süryani veya Ateist katılımcılar için önem arz etmez. Bu sadece okulun temelinin bu şekilde atılmasıyla mümkün olamaz, korumak için de sürekli emek sarf etmeniz gereken bir durum. Haigazian tarihindeki tüm rektörler Amerikan ilahiyat alanında doktora sahibi kişiler olmuştur. Bu da alanları birbirlerinden ayırt edebilmeyi sağlar. Bizlerden politik nötralite beklenir. Aslında oldukça karmaşık ve girift bir konu.


Altmış yıllık gelenek: Haigazian Üniversitesi

Okul, ismini Konya Jenanian Apostolik Enstitüsü’nün eski başöğretmeni Dr. Armenag Haigazian’dan almaktadır. Doktorasını Yale Üniversitesi’nde yapan ve1915’te ABD’ye kaçma fırsatı varken kalıp görevine devam etmeyi tercih eden Haigazian, diğer Ermeni entelektüelleriyle birlikte Suriye çöllerine gönderilmek üzere yakalandı ve 1921’de Kharpert hapishanesinde öldü.

Haigazian Üniversitesi 1955’te 2 kat ve 10 odadan oluşan bir binada beşeri bilimler enstitüsü olarak faaliyete başladı. 1915’te Adana’da gerçekleşen katliamlara şahit olan Amerikan misyoner Elizabeth Webb’in Lübnan’da yaşadığı bu bina, Üniversite’nin kuruluşuna kendisi tarafından Ermeni kızları sokaklardan kurtarmak üzere vakfedilmiş. Bugün 6 modern binadan oluşan kampus çapına genişleyen Haygazian’da bu vakfiyenin devam ettiği görülüyor.

Halihazırda fakülte öğrencileri ve 150 kişilik kadrosu ile üniversitenin mevcudu 900. Haigazian’dan şu ana kadar lisans ve lisansüstü alanlarda mezun olan öğrenci mevcudunun %65’i kız öğrencilerden oluşuyor.

Amerikan modeline göre İngilizce eğitim veren üniversitede İş Yönetimi ve Ekonomi, Beşeri Bilimler, Fen Bilimleri ile Sosyal ve Davranışsal Bilimler olmak üzere dört ayrı fakülte bulunuyor. Kurumun Ermeni Araştırmaları bölümünde Ermeni dili, tarihi, siyaseti ve kültürü alanlarında öğrencilere sağlam bir temel sunulması hedefleniyor. Eğitim yönetimi, genel psikoloji, klinik psikoloji ve işletme alanlarında yüksek lisans derecesi veren üniversite, Lübnan'daki iç savaşın devam ettiği on yıl boyunca göçebe bir şekilde de olsa eğitime devam etti ve Eşrefiye mahallesindeki Hıristiyan Tıp Merkezi’ne taşındı. 1996’da asli mekânına geri dönen üniversite kampusunu yeni binalarla sürekli geliştirdi.

Kategoriler

Güncel Diaspora