EVREN DEDE

Evren Dede

Azınlığın birlik-beraberliği

 

Azınlık üyesiyseniz, siz de benim gibi ileri gelenlerinizden mutlaka duymuşsunuzdur: “Zaman, birlik-beraberlik zamanıdır. İçimizde kavga etmeyi, tartışmayı bir kenara bırakmalı, azınlık olarak birlik olmalıyız!”

O kadar çok dile getirilir ki bu ‘birlik-beraberlik’ çağrıları, zaman geçtikçe alışırsınız, sıradan bir söylem olur, bir kulağınızdan girip öbür kulağınızdan çıkar.

Azınlığın kendi içinde birlik olması gerektiği gibi, temenniden öte gitmeyen ifadeler sık sık dile getirilirken, aslında beraberliğin olmaması için hep birlikte ne kadar çaba sarf edildiğini gördükçe, şu ‘birlik-beraberlik’ sözlerini bir daha, bir daha ve bir daha duyduğunuzda, artık hafifçe tebessüm ediyorsunuz, kimsenin kimseyi çekemediğini bilerek.

Azınlık vakıflarının ve derneklerinin yönetimleri, azınlık spor kuruluşları, azınlık okulları, azınlıkların dini kurumları, azınlık basını derken, kendi içinde makam, koltuk, iktidar, hırs, gruplaşma, saflaşma, inatlaşma ve maddi gelir giriyor araya.

Ve ardından, bütün bu farklılıklara rağmen, yine aynı nakaratı duyuyorsunuz: “Zaman azınlığımız için birlik-beraberlik zamanıdır. Kavga etmeyi bir kenara bırakalım!”

Bakıyorsunuz, aslında, azınlığın en önemli sorununun hangi konu olduğunda bile bir türlü anlaşamıyorsunuz.

Bir azınlık ileri geleni “Asıl sorunumuz eğitim” derken, bir başka önderiniz “Etnik kimlik sorunu” diyor, bir başkası ise dini sorunların en önemli konu olduğunu dile getiriyor.

Ve son tahlilde, sorunlar say say bitmek bilmiyor.

Düşünüyorsunuz, en önemli sorun hangisi diye.

Birlik-beraberlik demişken, toplantılarda, resepsiyonlarda, kenarda köşede, orada burada, hatta dini törenlerde bile yan yana olduğunuz herkes birbirini çekiştiriyor.

Kimini azınlığa ait falan kurumu şahsi çıkarları için kullanmakla, kimini özel hayatıyla, kimini azınlığı üç-beş kuruş uğruna çoğunluğa satmakla, kimini siyasi duruşuyla, kimini falan partiye su taşımakla, kimini yazdıklarıyla, kimini söyledikleriyle çekiştiriyorsunuz.

Ve biliyorum, herkes birbirini çekiştirirken, siz de zevkle çekiştiriyorsunuz, o biçim hoşunuza gidiyor.

Bu arada, azınlık bireyleri olarak, bir hafta sonra başka bir etkinlikte belki yine bir araya geliyorsunuz ve duyuyorsunuz o malum temenniyi: “Bir olmalıyız, beraber olmalıyız. Azınlık olarak kendi içimizde kavga etmemeliyiz!” Aslında bir kulağınızdan giriyor, öbür kulağınızdan çıkıyor birlik-beraberlik söylemleri. Ve hafifçe tebessüm ediyorsunuz, kimsenin kimseyi çekemediğini bilerek.