OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Agos, AKP ve kurucu unsur olmak

Ermenilerin Türkiye siyasetinde ve bu siyasetin istikametine nazaran aldıkları pozisyon hayli tartışılır oldu. Agos’un bu tartışmaların başlıca parametlerinden olması da şaşırtıcı değil.

Bu tartışmalarda Agos’a yöneltilen eleştirilerden sıkça tekrarlananlarından biri, Agos’un ‘yeni Türkiye’ kurulurken buna katkıda bulunma yani ‘kurucu unsur’ olma şansını, anlamsız veya ‘körü körüne’ AKP muhalefetini tercih ederek riske ettiği, hatta kaybettiğidir. Agos’un mutfağında hiç yer almadım, dolayısıyla yazı işlerinde ne tartışılır, nasıl tartışılır, nasıl karar alınır bilmem, fakat dışarıdan bakan biri olarak, bu eleştirinin haklı bir eleştiri olduğunu düşünmüyorum. (Bu köşe de dahil olmak üzere, köşe yazılarını ayrı değerlendirmek lazım. Neticede köşe yazarları gazetenin editoryal çizgisiyle birebir uyumlu olmak zorunda değil.) Bu eleştirilerin hemen hemen tek dayanağı da, gazetenin Gezi sırasında aldığı pozisyon; onun dışında spesifik bir mevzuda somut olarak “Şunu şunu yanlış yaptı” dendiğine, en azından ben rastlamadım. Bu mevzular neler, o noktaya tekrar dönelim, ama önce iki cümleyle Gezi meselesine değinelim. Niyetim Gezi’yi yeniden tartışmak değil. Gezi’nin doğruluğu-yanlışlığı üzerine çok tartışıldı, gene tartışılır ama Agos’un Gezi sırasında, devletin şiddet aygıtı bütün azametiyle sokaklarda çalışırken hükümetin yanında durmadığı için yeni dönemin şekillenmesinde safdışı kaldığını söylemeyi, dahası bunu meşrulaştıran bir dil kullanılmasını, insafla ve dürüstlükle bağdaştıramıyorum. Evet, Gezi birçok açıdan bir kırılmadır ama bunun böyle olmasının sebebi iktidardır; iktidar, Gezi’de “arabayı devirmiştir”.

‘Diğer mevzular’ diye nitelediklerim çerçevesinde konuşmaya devam edersek, Agos’un AKP hükümetlerine yaptığı bir haksızlık var mıdır? Yapılan olumlu işleri inkâr mı etmiştir? Örneğin, vakıflar meselesinde bu hükümetlerin yaptığı iyileştirmeleri görmezden mi gelmiştir? Hayır, hakkını teslim etmiş ama bunların sorunu kökten çözmeyen tedbirler olduğunu söylemiştir, ki bu da doğrudur; söylemesin mi? Veya taziye meselesinde, bu taziyenin önemini, TC için olumlu anlamda bir ilk olduğunu söylememiş midir? Söylemiştir ama esas itibariyle bu metnin soykırımı hâlâ inkâr eden, ondan da geçtim, soykırımı tamamen yanlış bir bağlama oturtan bir metin olduğunu söylemiştir ki bunlar da doğrudur; söylemesin mi? Daha geçen hafta hükümetin Ermeni okullarına yardımını olumlu vurgularla manşete bu gazete çıkarmadı mı? Sadece, konuşulan eğitimcilerin ağzından, bu yardımın yasal bir çerçevede kalıcı hale gelmesi gerektiğini ve yapılan yardımların toplam masrafın yaklaşık dörtte birine denk geldiğini belirtti; onu da mı söylemesin?  

Örnekleri çoğaltabiliriz ama genel olarak şunu söyleyebiliriz: AKP hükümetleri dönemi, Ermeniler için birçok açıdan geçmişe göre çok daha rahat bir dönemdir. Bu, gerek bu köşede, gerek Agos tarafından sıkça belirtilmiş bir gerçektir. Bunu hazmedemeyenler, kabahati Türkiye’nin geçmiş siciline bulsunlar. Fakat, bunun karşılığında istenen nedir? Agos hükümeti hiç eleştirilmesin mi? Vakıf mallarında iadeler oluyor diye Gezi’deki devlet şiddetini görmezden mi gelsin? Veya ne bileyim, okullara devlet yardımı yapılması sağlandı diye, ayyuka çıkmış devasa yolsuzluklardan bahsetmesin mi, hükümetin büyük kabahati olan, katliam boyutlarına varmış iş cinayetlerine eğilmesin mi? Bir gazete böyle hesaplarla hareket ederse namuslu bir gazete olabilir mi? ‘Yeni Türkiye’ kurulurken ‘kurucu unsur’ olmanın bedeli, eskisinde olduğu gibi suç ortaklığı mıdır? Yeni Türkiye’nin oluşumunda eleştirinin yeri yok mu? AKP –ve onun yılmaz savunucuları– şunu mu demek istiyor: “Size özgürlüğü biz verdik, bize karşı kullanamazsınız. Bizi herhangi bir konuda eleştirirseniz biz de sizi hiçbir konuda dinlemeyiz. Siz de kurucu unsur olma şansını kaybedersiniz.” Halbuki özgürlük, tam da iktidarı eleştirebilmek ve bunun karşılığında marjinalize edilmemektir. Bu, hangi partinin iktidar olduğuyla da değişmez. Ayrıca, bahsettiğim iyileşmede AKP hükümet olarak büyük bir paya sahiptir fakat, gelinen noktayı sadece AKP’nin eseri olarak görmek, başta Agos’u, Hrant Dink’i ve onun ödediği bedeli, demokrat çevrelerin mücadelesini, Kürt siyasi hareketinin demokrasi adına kazanımlarını inkâr etmek olur.

Siz bakmayın kimilerinin Agos’u değersizleştirme gayretlerine, onun sözü önemli ve bir ağırlığı var ve bu, geçen hafta Karin Karakaşlı’nın dediği gibi, tirajından kaynaklanmıyor. Bu ağırlığın sebebi, Agos’un Ermenilerin temsilcisi olması da değil. Görünürlüğünden, kolay ulaşılabilir bir bilgi ve kaynak merkezi olmasından dolayı geniş toplum tarafından öyle görünse de, Agos’un bütün Ermenileri temsil gibi bir iddiası da, görebildiğim kadarıyla yok. (Zaten, Türkiye Ermenilerini temsil eden böyle hiçbir kişi veya kurum yok halihazırda. Böyle tek bir odak olmalı mı, o da tartışılır. Yani, kimsenin tek başına Türkiye Ermenileri adına konuşma gibi ne bir durumu, ne bir yetkisi var. Patriğin bile seçimle iş başına gelmesine rağmen dinî kimliğinden dolayı böyle bir yetkisi olup olmadığı tartışılır. Kaldı ki, şu anda ne bir seçim var, ne de bir patrik.) Agos’a emeği geçenlere baktığımızda da, buna ‘Ermeni gazetesi’ demek onlara da haksızlık olur. Ama Agos’un etkisinin de kaynağı olan ‘Ermeni hassasiyetleri’ var. Yani, Ermenilerin kolektif tecrübelerinin ve hafızasının bir neticesi olarak, Agos’un kültür grupları, farklı kimlikler ve bunların uğradığı ayrımcılık, nefret söylemi konusunda hassasiyeti var ve bunu diğer gruplar söz konusu olduğunda da sayfalarına yansıtıyor. Bu hassasiyetler Ermeni olmakla otomatikman gelişmiyor tabii. Kendi çook uzun süredir ayrımcılığa uğramış bir grubun mensubu olmasına rağmen, dönüp başka bir gruba karşı ayrımcı dil kullanan, affedersiniz hödük Ermeniler de var. Agos’un farkı Ermenilerin tecrübelerinden, demokrasi ve birlikte yaşam temelinde, herkese açık, eşitlikçi ve özgürlükçü bir duruş damıtabilmiş olmasıdır, etkisinin kaynağı da budur. Ayrıca, sözünün samimiyetine herkes inanır, etkisinin başka bir kaynağı da budur. Yanılır, hata yapar, eksik söyler ama kimse onun sözünün arkasında başka hesap olduğunu düşünmez. Onun için de, “Ne diyor?” diye bakılır Agos’a.