ARA
Birden çok ömrün tanıklığı
Hıraç Pehlivanyan, kimi içinde sürüklendiği, kimi kafa tuttuğu yolculuğunu yalın bir dille anlatırken, ‘benden geriye ne kalmalı’nın sorumluluğunu da aktarıyor. Herkesin bir yanı var Bizim Sokağın Çırağı’nda.’
Sistem karşıtı mücadelede yeni yöntemler
Federico Campagna ve Emanuele Campiglio’nun derlediği ‘Ne için Mücadele Ediyoruz: Radikal bir Kolektif Manifesto’ kitabı, adıyla müsemma. Bu kısa yazıda, bahsi geçen mücadeleyi özetleyemem, ancak kitabın önerdiği net ve pratikte olanaklılığı yüksek çözümlere başvurulmasına ön ayak olabilirim.
‘Kafka’nın kız kardeşi
Pek çoklarına göre Kavan'ın başyapıtı, o hayattayken yayımlanmış son eseri olan 'Buz' artık Türkçede. Onun kaleminden çıkmış ve kendisinin eroinle yaşadığı 40 yıllık entelektüel ilişkiyi daha iyi anlatan başka bir metin yok.
Edebiyata atılan ilk adım öyküleri
Selim İleri’nin 19 yaşındayken yayımlanan ve kırk altı yıldır süren edebiyat macerasını başlatan ‘Cumartesi Yalnızlığı’, toyluğunda ustalık hissedilen bir metin.
Kutsal anne, murdar kadın
Kutsal annelik mitini kökünden sarsacak olan ‘evlat katili anne’ kabusunu bir dip dalga olarak sürekli duyuran metin; sürükleyici kurgusu, çağrışımlar üzerinden nehir misali akan yapısı ve günlük hayattan özenle toplanmış repliklerin ironi eşliğinde dönüştürüldüğü edebiyat dili ile en az konunun kendisi kadar etkileyici.
Tarih öncesinden günümüze insan sesi
Hendy bize bu sıradışı kitabıyla nasıl bir yolculuk vaat ediyor? Öncelikle kitap, tarihöncesi dönemden makinelerin yükselişte olduğu günümüze kadar, insanın dünya üzerindeki uzun ve meşakkatli yolculuğuna şahitlik etmemize olanak sağlıyor. Bunu ağırlıklı olarak ses üzerinden yaparken başka birçok ilginç bilgiyi sunmaktan da geri durmuyor.
Özgürlüğün resmini yapmışlar!
Meğer kitabın öyküsünün ipucu kitap kaağındaki kuşta gizliymiş. Konusu ise insanlık tarihi kadar eski, devletler tarihi kadar kadim bir konu: Özgürlük.
Ya kazanıyorsak?
Graeber’ın giriş yazısında ifade ettiği üzere toplumsal hareketlerde aktif rol alan birisi için karanlık sayılabilecek bir dönemde yazılan bu denemeler, hem teoride hem de eylemde belki de en çok göz ardı edilen pozisyonun, iyimserliğin savunusuna soyunuyorlar.
Ruhunda kendi öyküsünün cümlelerini taşıyan Hayriye
Pala Hayriye, salt bir roman, yani kahramanının gözüyle, ruhuyla, yaşadıklarıyla ve hissettikleriyle anlatılan bir yaşanmışlık değil, aynı zamanda içine doğulan hayatı çevreleyen ailenin, toplumun, kültürün, kimliğin damıtıldığı bir gerçekliğin parça parça bütüne vardığı eleştirel bir karşı duruş.
Peki Türkçe de Halit Ziya’yı sevdi mi?
Geçtiğimiz aylarda yayımlanan iki kitap vesilesiyle Halit Ziya'yı ve kendisi gibi genç yazarların yirminci yüzyıla girerken çevresinde toplandıkları Servet-i Fünûn dergisini bari biz hatırlayalım. Ne de olsa bugün bu tuhaf ülkede hatırlamak, her zamankinden hayatî bir eylem.