ARA

GENEL Gökçeada'daki tarihi Rum okulu için ihaleye çıkılıyor, Rum toplumu da binaya talip

Gökçeada’nın (İmroz) köylerinden biri olan Eski Bademli’deki eski Rum okulu binası ihaleye çıkıyor. 1964 yılında İl Özel İdaresi'ne devredilen okul binası Rum okulu olmaktan çıkarılmış, sonraki yıllarda da kapalı kalmıştı. 2003 yılında bir otele karalandı. Sözleşme bitti, 22 yılın ardından yeniden ihaleye çıkılıyor ve bu kez Gökçeada ( İmroz) Rum toplumu eski okullarına, yine okul olarak kullanmak için talip.
GÜNCEL LGBTİ+ dernekleri: #HepimizHedefteyiz

Yakın bir zamanda Meclis'e gelmesi beklenen kanun taslağına karşı LGBTİ+ dernekleri ortak bir metin yayınladı. Taslakta LGBTİ+'ların özgürlükleri hedef alındığı gibi toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkında da ağır hükümler yer alıyor.
GÜNCEL Sivas’a “insanlığa karşı suç” denseydi duvardan bir tuğla çekilirdi

Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren şair-doktor Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan ile 24 Şubat’ta düzenlenen Türk Tabipleri Birliği Behçet Aysan Şiir Ödülü Töreni’nde bir aradaydık. Eren Aysan, tören sonrası oturduğumuz masada Dr. Okan Toygar’ın sahafta bulduğu dergide babasının bir şiirine ilk kez rastladığında çocuk yaşına döndü. Şiiri okuyan Eren Aysan’ı, yine Sivas Katliamı’nda yitirdiğimiz Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok Akatlı kayda alıyordu. Bir yanda şaşkınlık bir yanda hüzün vardı. Bu geceden iki gün sonra, Sivas davası sanıklarından 17’sinin tahliye edildiği haberi geldi. Katliamı ve yargılamayı konuşmak için Eren Aysan’la buluştuk.
Gazeteci arkadaşlarımız neden içeride?

HDK’nın hedefe alınması anlaşılmaz, bu tutuklamalar daha da anlaşılmaz. Bu kadar insan ne gerekçeyle hapse atıldı? Bu soruyu sormaya devam etmeliyiz. Osman Kavala, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ı da hatırlamazsak olmaz – ve şu soruyu sormazsak: Gezi tutukluları neden –hâlâ– içeride? Son bir soru da Devlet Bahçeli’nin, eşi Başak Demirtaş’ın rahatsızlığı nedeniyle (bu vesileyle biz de geçmiş olsun diyelim) telefon ettiği Selahattin Demirtaş için: Selahattin Demirtaş neden hâlâ içeride?
GÜNCEL Sevim Abla'nın anısına

Zakarya Mildanoğlu, geçen hafta hayatını kaybeden Türkiye Komünist Partisi'nin önemli isimlerinden Sevim Belli'nin 1953'te diğer TKP'lilerle birlikte yargılanmasının Ermeni basınına nasıl yansıdığını yazdı.
Barış arayışının güzergâhları: Çerçeve, program ve ısrar

Burada benim altını çizmek istediğim husus şu, Kürt hareketi kompleksi PKK kısmını nihai olarak feshetse bile hareketin dayandığı politik program durmaktadır. Hatta mektubun ima ettiği şey, bu politik programın bu süreçten güçlenerek çıkacağıdır. Zira, ilginç bir biçimde pek sözü edilmese de, mektubun başlığı dahi “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”dır. Demokratik toplum, demokratik konfederalizm ve demokratik ulus kavram setinin topluca işaret ettiği çerçeve, aslında 1990’lardan itibaren Kürt hareketi kompleksi tarafından geliştirilen, ve nasıl adlandırırsak adlandıralım devrimci, kurtuluşçu, özgürlük hareketleri, bu yazının çerçevesi açısından fark etmez, işte bu türden politik ve toplumsal hareketlerin 1990’lardan beri geliştirdiği birikimle rezonans içinde örülen bütünsel bir ortak yaşam perspektifidir.
Farklı telden çalanlar aynı nağmeyi nasıl tutturacak?

Bu yazıda, Öcalan’ın açıklamasının kapsamlı bir analizinden ziyade ‘silah bırakma’ meselesi üzerinde durmak istiyorum. (Sadece şu kadarını söyleyeyim ki metindeki kimi ifadeler insana “Öcalan’ın tecridi sandığımızdan da sıkıymış” dedirtecek derecede sahadaki gerçeklikten kopuk.) Elbette, silahların bırakılması her zaman nihai hedef olmalıdır. Silahla yaşamanın kendisi daimî bir amaç olamaz, olmamalı. Eşyanın tabiatına aykırı. Gelgelelim, ‘silah bırakma’ öncesiyle sonrasıyla bir plana, projeye, takvime dâhil edilmediği zaman tek başına çok manalı değil, nihai hedefe ulaşması da zor.
Çağrı’nın “Türkçesi” ve “Kürtçesi”

Özellikle, çağrının sadece PKK’yı mı yoksa bütün Kürt direniş hareketlerini mi hedeflediği hususunda görüşler farklı. “Hiçbir hazırlık yoktu” diyen Bülent Arınç bir yanda, “Bir yıldır görüşüyorlardı” diyen Özgür Özel öbür yanda. Bizzat Sırrı Süreyya Önder ile Tülay Hatimoğulları, Çağrı’nın YPG’yi kapsayıp kapsamadığı konusunda fikir birliği halinde değiller. Fakat bu konuda yazmak son derece zor. Sadece bu karşıtlıklar olduğu için değil, gelişmelerin daha oluşmamış olması yüzünden. Fazla uzatmak istemiyorum, söyleyeceğimi hemen deyivermek istiyorum...