YETVART DANZİKYAN
Bağrımıza ne basalım?
Kılıçdaroğlu şimdi böyle bir siyasetçiyle böyle bir protokole imza attığı için eleştiriliyor. Gayet doğal. Siyaset denen faaliyetin tatsızlığı şurada: Bu protokole rağmen pek çok kişi kendini yine de Kılıçdaroğlu’na oy vermek mecburiyetinde hissedecektir. İktidar cephesinde ise artık açık açık ‘montaj videolar’ savunulmaya başlandı. Şunu söylemek herhâlde mümkün: Erdoğan’ın seçmenleri açısından o videonun gerçek olup olmaması hiç önemli değil; yalan da olabilir. Yeter ki Kılıçdaroğlu zan altında kalsın.
Aşırı sağın olağanlaş(tırıl)ması
Türkiye’de seçmenin iyice sağa kaydığı, iktidarda olmak için milliyetçi seçmenin oyunu almak gerektiği artık değişmez bir gerçeklikmişçesine söyleniyor. Ülkede yeterince milliyetçilik, muhafazakârlık var, başkasını ötekileştiren, düşmanlaştıran söylem var. Bu dalganın üzerinde yüzmek belki seçim kazandırır. Ama sonrası ne olur?
Yüzleşme üzerine sarsıcı bir film
'Karanlık Gece'de, İshak’ın yüzleşme çabasını bir kasaba sırrının ötesine taşıyan, aslında tarihimize de bu gözle bakma yollarını açması. Ermeni Soykırımı, Dersim Katliamı, 6-7 Eylül pogromu, halının altına süpürülen, devletin de işin içinde olduğu, devasa kasaba sırları değil mi? Yüzleşme çabalarının sonuçsuz kaldığı, yüzleşme için ısrarcı olanların başına bir iş geldiği...
Tehlikeli sinyaller geliyor
Erdoğan ve AKP her nedense HDP’nin Kılıçdaroğlu’na destek vermeyeceğini düşünmüştü, ancak tam tersi oldu. AKP cephesi neden böyle düşündü bunu da anlamak zor. Selahattin Demirtaş’ı ve onlarca Kürt siyasetçiyi hapse attıktan sonra, HDP seçmeninin AKP’ye oy vermesini mi beklediler? Muhtemelen Abdullah Öcalan’dan kendi işlerine yarayacak bir mektup alıp hiç olmazsa Kürt seçmenlerin nötr kalacağını hesaplamışlardı ancak o hesap da tutmadı.
Bir 24 Nisan daha geçti
24 Nisan’larda, bu topraklardan koparılmış, sürülmüş, öldürülmüş, yetim kalmış yüz binlerce insanı anmak artık daha zor. Türkiye’de Ermeniler bir 24 Nisan’ı daha gerginlik içinde geçirdi. 108 yıl sonra, şu topraklarda yaşamaya devam eden 50 bin kişi için, hâlâ böyle bir atmosfer yaratılması, düşünecek olursak, ne kadar da ağır.
1915 ve sonrası, Arap coğrafyasında nasıl yaşandı?
Agos'un eski çalışanlarından tarihçi Emre Can Dağlıoğlu’nun derlediği ve bir makaleyle katkıda bulunduğu “Arapların 1915’i- Soykırım, Kimlik, Coğrafya” başlıklı kitap, 2021 yılının sonlarında İletişim Yayınları’ndan çıkmıştı. Kitap, Ermeni soykırımı çalışmalarına yeni bir bakış açısı kazandırıyor, soykırımın tarihlendiği 1915 ve sonrasını Arap coğrafyası açısından ele alıyor. Kitapta, Hamit Bozarslan, Nora Arissian, Victoria Abrahamyan, Rashid Khalidi, Anna Aleksanyan, Narine Margaryan, Keith David Watenpaugh, Samuel Dolbee, Şule Can gibi isimlerin makaleleri bulunuyor. Dağlıoğlu ile Arapların 1915’ini konuştuk.
Ermeni adaylar meselesi
14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimi için milletvekili aday listeleri belirlendi. Listeler konusunda tartışmalar, eleştiriler var. Bu yazıda genel eleştirilere, tartışmalara girmek niyetinde değilim. Daha çok Ermeni ya da azınlık adaylar konusuna eğilmek, bu aşamada daha gerekli.
Hakan'ın ardından
Hrant Dink Cinayeti Davası’na kendisini vakfetmişti Hakan. Bilhassa kritik duruşmalar öncesinde, Çağlayan Adliyesi’nin sigara içilen terasında “Bugün ne olabilir?” diye konuşurken kıpkırmızı ama direnç dolu gözlerine bakardım. Bilirdim, yine sabaha kadar çalışmış, uykusuz kalmıştı. Ama zihni bir o kadar da berrak.
Siyasette zemin değişiyor (mu?)
İktidar açısından ise durum eskisi kadar “sorunsuz” görünmüyor. Altılı Masa’nın gündemi oluşturduğunu görüyorlar. Keza depremde yaşanan yandaş kayırmacılığına dayalı beceriksizlik ve sisteme hiç doymayacakmışçasına çöreklenmenin her yerden ortaya çıkışı, AKP- MHP ittifakını artık seçmen gözünde iyice zorlar hale geldi.
Altılı Masa: Beklendiği gibi zor oldu
Fırtına şimdilik dinmiş görünüyor. Muhalefet, HDP’yi dışarıda bırakarak, ittifak hâlinde seçime gidiyor. Bu birliktelik havasının altı partinin de seçmeninde bir coşku yarattığı görülüyor. Ancak bazı sorular da yok değil.