OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Biz bugün Ermenilerin Osmanlı ordusunda askere alınmaları konusunu ne derece, nasıl ve hangi şartlarda hatırlıyoruz? Başka bir deyişle, bunun tarihi nasıl yazılıyor? Hatta, hatırlanıyor ve yazılıyor mu diye de sorabiliriz.

1980 darbesinden sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalanların yaşadıkları acılar, hem onların, hem bizim belleklerimizde hâlâ taze. 80’lerden geriye doğru gittiğinizde de şimdiki gibi birçok ‘entelektüel-siyasi göç dalgası’ bulmak mümkün. Ben size bunun ‘ilk örneklerinden’ birini hatırlatacağım. Çoğunuzun belki hiç bilmediği...

Başlıktaki sorunun tek bir cevabı yok. Ermeni Soykırımı’nı mümkün, hatta görece kolay kılan çok sayıda faktör var. Bu yazıda işin sosyolojisiyle, kitle psikolojisiyle ilgili bir noktaya değinmeye çalışacağım.

Türkiye’de savcı ve yargıçlar için korunması gereken en kutsal kavram adalet değil, devlet ve kendilerince tarif ettikleri Türklüktür. Dolayısıyla, bunların tehdit altında olduğunu düşündüklerinde bütün evrensel hukuk normlarını, hadi onu da geçtim, en basit akıl ve vicdan işlevlerini terk etmeye hazırdırlar.

Ermeni feministler, Ermeniliğin korunması ile kadın haklarının elde edilmesi ve eşitlik talepleri arasında sıkışıp kalıyorlar. Nitekim, 20. yüzyıl, Türkiye Ermeni toplumu için olduğu gibi Ermeni feministler için de bir gerileme dönemi oluyor.

Hoşgörü, kelime anlamı itibariyle size zararı olan bir duruma veya kişiye gösterilir. Peki öyleyse Osmanlı Devleti Ermenilerin, Rumların vs. nesine hoşgörü gösteriyordu ki biz bugün onu örnek alacağız?

Ortalığın ayağa kaldırılma şekline bakarsanız, o birliği kuranlar HDP’nin “adamıydı” ve Ermeni okullarını ele geçireceklerdi herhalde!! Evet, öyle ya, şu sıralar HDP başındaki her belayı defetti de sıra Ermeni okullarına geldi! Allah akıl fikir versin!

Ben o taşı oraya koyanların, o köyde yaşayanların özellikle kötü insanlar olduğunu ve o taşı da “kötülük olsun diye” oraya koyduklarını düşünmüyorum. Hatta, belki sorsan Ermenilere özel bir düşmanlıkları da yoktur. Sorunun özü tek tek insanların kişiliği, iyiliği veya kötülüğü değil; kötülüğün aldığı kemikleşmiş, yapısal durum.

Gördüğünüz gibi, bu bir çeşme fotoğrafı. İlk bakışta sıradan gibi duruyor. İlk dikkat çeken şey, bakımsızlığı. En tepesinde besmele ve yapım tarihi olan 5 Ekim 1999 yazılmış. Onu ilginç kılan ise, çeşmenin önünde, tabana konmuş uzun mermerin bir mezar taşı olması. Kasım 1844’te doğmuş, 1904’te başka bir Kasım’da ölmüş rençber Garabed Dalbizyan’ın mezarı.