BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Düşünme hataları

Zaman zaman bize nasıl ulaştıklarını bilmediğimiz bazı mail gruplarından, çoğu kez de ilgi duymadığımız konularda iletiler alırız. Her şey olabilir bunlar; dekorasyon bilgileri, yemek tarifleri, dinî telkinler, ekonomi, siyaset, bilim, özlü sözler, fıkralar, hatta saçmalıklar... Her şey. Malum, sanal dünya bir sonsuzluk. İlk kez karşılaştığımız bir adresten gelenleri, virüs endişesiyle, açmadan sileriz. Güvendiklerimizi, içerdiği konuya göre ya doğrudan, ya okuduktan sonra sileriz, ya da ilginç bulur saklarız. Bir süreliğine tabii, sonra da önem sırasına göre veya zaman aşımıyla orantılı olarak siler kutumuzu boşaltırız. Ben öyle yapıyorum.

Geçen gün, aşina olduğum bir mail grubundan, pek de aklımın ermediği bir alan olan ekonomiyle ilgili öneriler içeren bir ileti aldım. Yatırımcıların sıklıkla yaptıkları belli başlı düşünce ve karar verme hatalarından söz ediyordu. Aslında, ‘bana ne’ydi. Ama okudukça, fert olarak, toplum olarak, ülke olarak, hatta devlet olarak yapılan düşünme hatalarıyla nasıl örtüştüklerini fark ettim. Ve de paylaşmaya karar verdim.

Şöyle bir şey: İnsan yanlış düşündüğü için yanlış bir karar verdiğinde, sonuca bakıp yanlışını görüyorsa bir sonraki kararının doğruluk payı artarmış. Ne güzel, her konuya uyar. Ama sıkça karşılaşılan asıl sorun, doğru olduğunu düşündüğü fikrin, yanlış olduğunu anlayamayıp hatalarını sürdürmesi oluyormuş. Bu sorun küçük yatırımcılar tarafından bir türlü idrak edilemediği için ekonomide zararlar artıyormuş.

Görüldüğü gibi, yazının konusu tamamen ekonomiyle ilgili. Ama grubun kendi değerlendirmesiyle, “davranışsal finansın evrensel ölçütlerini referans alarak” oluşturulan yerel karşılıklarda en çok yapılan sekiz düşünce hatası, bana resmen insanımızın genel yapısını ve ülke siyasetini çağrıştırdı. Bakalım size de öyle gelecek mi? Bir kere önce, bu hataları en iyi özetleyen cümle olarak seçilen, Spinoza’nın “Havaya atılan bir taş, düşünebilseydi, kendi isteğiyle düştüğünü sanırdı” sözüne pek bayıldım. Bana göre bu halkımızla devlet arasındaki ilişkinin ta kendisi.

Gelelim ilgimi çeken o sekiz düşünce hatasına. Her biri pekâlâ siyasete bakışımıza uyarlanabilir. 1) “Az ekmeğini yemedim” yanılgısı: Ticaret hayatında insanın içini lüzumsuzca ferahlatan şöyle bir karşılığı oluyor: Birine verdiği borç parayı bir türlü geri alamayan, “Zaten ödemeyeceğini biliyordum ama olsun, ben de az ekmeğini yemedim” diyor. 2) Boşlukları kafaya göre doldurma yanılgısı: Bu herkesin kolayca düştüğü bir hataymış. Zira kararlarımızı, onları destekleyen inançlarımıza göre alır ve inanmadığımız kanıtları gerçekliklerini sorgulamadan çöpe atarmışız. Yani işimize geleni kabul edip, gelmeyeni görmezden gelmek. Sosyal medyadaki entel dantel fikir tartışmaları da bu temele dayanıyor. Tıpkı sınavlarda bilmediğimiz soruları kafamıza göre işaretlediğimiz gibi. 3) “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” yanılgısı: İnsanlar, sadece düşündükleri gibi davranmazlar, aynı zamanda davranışları bir süre sonra düşüncelerini etkilermiş. Satın aldığımız bir şey düşündüğümüz gibi çıkmazsa, başta çok isteyip aldığımız için onun iyi bir şey olduğuna ısrarla kendimizi inandırırmışız, tıpkı oy verdiğimiz partiler gibi. 4) “Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur” yanılgısı: Başa kötü bir şey gelmeden kimse sesini çıkarmaz, geldikten sonra herkes bunu öngörmüş gibi davranır ya, bu da o. 5) ‘Destekli sallama’ yanılgısı: Bir malı 100 liradan satarsan talep görmez, 400’den 200’e düşmüş gibi gösterirsen herkes yer. Buna açıklama gerekmiyor. 6) ‘İmam-cemaat’ yanılgısı: Bu da, karşıtıyla kıyaslama imkânı yoksa, ortaya atılan fikri destekleme eğiliminden doğarmış. “O bile yapıyorsa doğru olmalı” inancı... 7) ‘Bezgin Bekir’ yanılgısı. Bu Bekir, “Varlığım yokluğuma armağan olsun” diyen bir kahramanmış. Şöyle açıklanıyor: İnsan, karar verme aşamasındayken, birkaç seçenekten biri eğer mevcut durumu korumaksa, genelde onu devam ettirme eğilimine girermiş. Hem sorumluluk almaktan kaçma, hem de ya gelen gideni aratırsa endişesi... 8) “Kimse yoğurdum ekşi demez” yanılgısı: Bu da herkesin kendini ortalamanın üstünde görme yanılgısına dayanırmış. Ortalamadan daha kötü araba kullandığını söyleyen biri var mıdır? Harvard’da yapılan bir araştırmada, ortalamadan kötü olduğunu düşünen öğrenci çıkmamış. Yani “Söylediğine inanıyorsan yalan değildir” derler ya… Buna ‘kör nokta önyargısı’ deniyor.

Özellikle sosyal medya, insanları körükleyerek birçok konuda kendilerini toplumun üstünde görmelerine neden oluyor, böylece herkes bilgi sahibi olmadan edindiği fikirleri ‘radikal’ bir şekilde savunmaya başlıyor. Oysa asıl doğru, Sokrates’in “Sorgulanmayan hayat yaşanmaya layık değildir” sözü olmalı. Hadi bakalım, siz karar verin, tüm bu ekonomi önerileri siyaset anlayışımıza uyuyor mu, uymuyor mu?