Musadağ’ın yaşadıkları tarihin kendisidir

24 Nisan 1915 tarihi, Musadağlı Ermeniler için tüm Anadolu’dan farklı anlamlar taşıyor. Çünkü bu coğrafya sürgünü diğer yerlerden farklı yaşamış. Şimdi bu acı tarihin 100. yılında ise hem yas havası var Musadağ’da hem de gururlu bir ruh hali. Çünkü Musadağlılar için dağda geçirdikleri 52 günün ve Portsaid günlerinin başlangıcı demek 24 Nisan, direniş ve kurtuluşun ise sembol zamanı.

Mitosların ağır basmasıyla 40 gün olarak belleklere yerleşen ama aslında dağda geçen 52 gün... Hayvanları, erzakları, çolukları çocuklarıyla sürgün yolları yerine dağ yollarına çıkmış Musadağlılar. Dağda, çatışmalar ölümler acılar derken seslerini duyurabildikleri bir Fransız keşif gemisiyle Mısır’ın Port Said limanına ulaşmayı başarmışlar. Mülteci hayatı başlamış onlar için. Kamplarda geçen zamanların ardından 1919’da yaşanan trajedi sona erince yaşanmışlıkları yanlarında köylerine geri dönmeyi başarmışlar. Dönenlerin ekonomik durumu çok daha iyiymiş artık. Çalışmış, üretmiş kazanmışlar çünkü Port Said’de. Dönünce de evlerini onarmış, yıkılan evler yerine yeni evler yapmış ve köylerine geri dönebilmenin sevinciyle yaşamaya devam etmişler. Şimdilerde yörenin en ünlü el sanatı olarak bilinen, hala kadınların arı gibi çalışıp ürettiği iğne oyasını öğrenmişler orada. Hatay’ın 1939’da Türkiye’ye katıldığı güne kadar hayat güzelmiş onlar için. İşte o gün yıllar önce, köylerinden uzaklaşmamak uğruna dağa çıkarak direnmeyi göze alan o cesur halk, acılı günleri tekrar yaşamak korkusuyla varını yoğunu bırakarak terk etmiş vatan bildiği topraklarını. İşte Musadağ’ın yaşadığı asıl çöküş de bu olmuş. Musadağ Ermenilerini azaltan, 1915 değil 1939’dur aslında.

Panos Amca. Fotoğraf: Norayr Şahinyan

Vakıflı neden “tek” köy?

Musadağ 6 Ermeni köyünden oluşuyorken, bunlardan geriye sadece Vakıflı ‘Ermeni’ kalmış. Neden kalmış Vakıflı ve elbette ki nasıl kalmış? İşte bu soruların cevabı gidenlerin gittiği günü hatırlayan köyün yaşlılarının gözlerinde ve hafızalarında saklı.

82 yaşındaki Panos Çapar, köyün en yaşlılarından biri, 39’daki o büyük gidişi sadece 6 yaşında olsa da dün gibi hatırlıyor Panos Amca. Okumayı, öğrenmeyi, konuşmayı, anlatmayı çok seven, yolu Vakıflı’dan geçen herkesin tanıdığı Panos Çapar, köye gelen giden hemen herkesin konuşmadan geçmediği sözlü tarihin sembol ismi.

“Babam dağa çıkanlar arasındaymış. 6 yaşındaymış o zamanlar. Sürgüne gitmek yerine dağa çıkmayı tercih etmişler” diyerek başlıyor Panos amca o zamanları anlatmaya. Musadağ’ın yaşadıklarının bir efsane değil tarihin ta kendisi olduğunu gösteriyor Panos Amca’nın anlattıkları. Biraz okudukları, biraz dinledikleri ve biraz da yaşadıklarıyla sentezleyerek anlatıyor Panos amca eski zamanları. Direnişin öncüsü Dikran Andreasyan’ı, Fransız gemisinin gelişini, Port Said günlerini... Sanki anlatmıyor yaşıyor o günleri tekrar ve tekrar.

Soruyorum ‘Panos Amca 24 Nisan ve sonrası burada neler yaşanmış’ diye ve 24 Nisan günüyle başlıyor anlatmaya. Aydınların gidişini, İstanbul’da başlayan Anadolu’da devam eden sürgünü ve tabi Musadağ’ı...

Sürgün haberi Musadağ’a 1915’in Mayıs ayında bir mektupla gelmiş. “Mektubun ucunda ikinci emir gelmeden mektubu açmayın yazıyor. Ama Yoğunoluk köyünün papazı Abraham Der Kalustyan, mektubu açtırıyor. ‘Emir gelirse sürgüne gideceksiniz yazıyor’ mektupta... Musadağlıların dağa çıkmasında etkili isimlerden biri olan Dikran Andreasyan adlı genç de Yoğunoluk köyünden. Andreasyan Anadolu’da tehcire gidenlerin yollarda yaşadıkları sefaleti gördüğü için, yaşanacakları tahmin ettiğinden dağa çıkma kararını destekliyor. Altı köyün muhtarları toplanıyor ve yaşanacakların senelerce sürmeyeceğini sadece birkaç ay süreceğini düşünerek dağa çıkma kararı alıyorlar. O zaman Osmanlı kanununa göre dağa çıkarsan ancak 500 metre arkandan gelebiliyorlar. Daha fazla gitsen, ölürsen de öldürürsen de serbesttir.

Vakıf, Hıdırbey, Yoğunoluk komple dağa çıkıyor bir tek kişi bile sürgüne gitmiyor. Giderken yanlarına hayvanlarını, buğdaylarını alıyorlar. Kebusiye (Kapısuyu) köyünden ise sadece  8 aile dağa çıkıyor, geri kalanlar sürgüne gidiyor. Hacıhabipli (Eriklikuyu) ile Bityas’ın (Batıayaz) yarısı dağa yarısı sürgüne gidiyor. Sürgüne gidenlerin çoğu geri dönmüyor. Der Zor buraya Karadeniz’e göre daha yakındır. Sürgüne gidenlerin zayiat iç Anadolu ya da Karadeniz bölgesindekiler kadar olmuyor...”

Gidenler gitti, geriye 50 aile kaldı

Tüm bunları nereden öğrendin diye soruyorum Panos Amca’ya, “Dedemden ve okuduklarımdan öğrendim. Ama Dikran Andreasyan’ı dedemden dinlemedim” diyor ve ekliyor: “Bu konular evlerde gizli konuşurlardı. Çocukların yanında fazla konuşulmazdı.”

“1915 öncesi ve sonrasında hayat çok değişmiş” diyor Panos amca, “Giyim kuşam yaşam tarzı dağa çıkarken çok farklıymış, Portsaid’den döndükten sonra çok farklı...”

Peki ya o büyük gidiş... Musadağ’ı azaltan köyleri boşaltan ve Vakıflı’yı tek bırakan işte o büyük gidiş oluyor. O günü çok iyi hatırlıyor Panos Amca:

“1939’da Hıdırbey’den bir binbaşı geldi topladı 6 köyün ileri gelenlerini. 7 köy derler aslında, Batıayazdan sonra ikizköprü vardır 25 aile Zeytun göçmeni yaşardı orada. 7. köy olarak orayı sayarlardı. Ve dedi ki, ‘Kimse yerinden kalkmasın, Osmanlı hükümeti yok artık, bu Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’tir. Ahmet, Muhammed, Garabed, Hayrabed aynıdır herkesin malı evi kendisinindir..’ Ama 20 yıl önce katliamın yaşandığı Türkiye’de kalmak istemedi halk. Sadece 50 aile kaldı işte geriye. O kalanlar da Vakıflı’da toplandı. Biz aşağıdaki evde oturuyorduk o zamanlar. Ermeniler kamyonlarla gidiyorlardı, kamyonları Türk devleti verdi bedava hem de. Kimisi o kamyonlarla gitti kimisi de yayan... Yayan gidenler Yayladağ’dan Kesab’a oradan da Basit’e gittiler. 40 gün kaldılar orada. Gidiş günü 25 Temmuz’du. O 40 gün içinde 300 ihtiyar ve çocuk öldü. Çadır, ilaç yok, hastalık çoktu. Halk perişan olmuştu. Hiçır dede derdik bir dedemiz vardı giderlerken arabadan bir beşik çıkarttı ve babama verdi, ‘sizde çocuk olacak beşik sizde kalsın’ dedi. Keşke hiç gitmeseydiler..”

24 Nisan Musadağ’da yas havasında geçecek ama Ermenistan’daki Musaler köyünde ise Surp Haç zamanı şenlik havası esecek. Kurtuluş kutlanacak çünkü, kurulacak harisa kazanları Musadağ’a adanacak.

Kategoriler

Dosya 1915-2015



Yazar Hakkında