BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Arada gülsek mi biraz?

Çok sıkıntılı günler yaşadık ve yaşamaktayız, geleceğin de nelere gebe olduğu meçhul. Acaba arada gülsek mi biraz diyorum, ne dersiniz? Gülmek ilaçtır. Ben kendi açımdan pek bunaldım, bedenim isyan ediyor artık bu içe atmalara. Tuhaf arazlar tezahür ediyor oramda buramda, alerjik arazlar. Tarif etsem “Vay be, bu da olur muymuş” dersiniz. Uykusuzluk da cabası. Boş vermek, unutmak, uzaklaşmak, sıkça gülmek ve “Amaaan, canımdan daha mı önemli?” demeyi bilmek lazımmış, ki beceremiyorum, canıma tak diyene kadar.

Unutmak hiçbir zaman kolay olmadı benim için, beynim hep bildiğini okuyan bir kayıt aleti gibidir. Uzaklaşmak kaplumbağa yaratılışıma ters ama tamamen imkânsız değil, ısrarla dürtülünce oluyor. Nitekim siz bu yazıyı okurken ben İstanbul’da olmayacağım inşallah. ‘Gülme’ye gelince, o biraz benlik, Allah’tan... Öyle güçlü ve karşı konmaz bir mizah zaafım vardır ki annemden aldığım, en üzüntülü ânımda bile etrafta bir komiklik varsa görürüm, gülerim. O an hiç de gülünecek bir an değilse, içimde saklar, sonra gülerim. Olur mu yahu demeyin, ben tiyatrocuyum. Hatta o gülmeyi paylaşacak bir dost da bulursam hafiften mutlu bile olurum. Şükür ki ülkemiz mizah açısından öyle zengindir ki, ne yana dönsen komiklik üzerine üzerine gelir. Kimi, özünde ağlanacak hal de olsa, gülmemek elde olmaz. Sinirinden deliye dönmüşken, birden gülebilirsin. Olay çoğu kez trajikomik de olsa, komiktir.

Son zamanlarda seçim kampanyalarına fena halde taktım. Hem caddeler sokaklar boyu, o elektrik direği senin, bu ağaç benim, sıra sıra dalgalanan, uyumlu uyumsuz bayraklar, hem de çığırtkan gibi avaz avaz şarkı, türkü, ır döktürerek geçen, çeşidi güzel arabalar, fena halde sinirimi bozuyorlar. Herhalde başkalarınınkini de bozuyorlardır da, caddede oturuyorsanız, büsbütün asap bozucu oluyor bu ne gecesi belli, ne gündüzü gürültüler. Acayip paralar harcanıyormuş ha. Kim bilir kimler köşe oluyor bu seçim öncesi furyada. Ben onlara kabzımal diyorum, pek uygun. Sözlüğe bakın; perde arkası çalışanlar, üst düzey yöneticiler ve şirket çalışanları ile diğerleri arasında olana ‘kabzımal’ deniyormuş. İnternette bir dolu “Aday tanıtım müziği, seçim marşı veya şarkısı, otobüs slogan anonsları için, seçim dönemi parti ve adaylara yönelik, yazar kadromuz tarafından hazırlanan ve siyasi kimliğinize uyan kendine münhasır işler yapmaktayız” şeklinde kabzımal reklam ilanı var. Buralardan mı seçiyorlar acaba partiler?

Eskiden popüler şarkıların sözleri değiştirilerek siyasete uyarlanırdı. Bunlardan ilki, Demirel’in tercihi olan ‘Zühtü’ olmuştu; sonra Özal’ın ‘Arım Balım Peteğim’i ve de Mesut Yılmaz’ın ‘Hadi Bakalım’ı gelmişti. Şimdilerde artık özgün müzikler besteleniyormuş sözde. Bana hiç dert değil ama gel de inan. Yeni çıkan Coca Cola şarkısına da öyle demişlerdi ya, hani Özcan Deniz’in “Ooaçç bir koka kola” diye okuduğu plaj klipli şarkı... Sosyal medya çalkalanıyor, girin bakın. Dhanush sahne adıyla bilinen Hintli aktör ve şarkıcı Venkatesh Raja’nın 2011’de çıkardığı, klibi bile nerdeyse bire bir aynı olan ‘Why This Kolaveri Di’ adlı şarkısı. Ayıp valla, ama dedim ya, bana ne.

Ben, o gümbür gümbür akşama kadar dolaşan, genelde davullu zurnalı olup, aralara ‘çıstak çıstak’lı şarkıların da serpiştirildiği gürültü kirliliğinin içinde canhıraş yükselen ambülans sirenleriyle ikide bir irkilip, tüylerim diken diken olmuşken, beklenmedik şekilde güldüğüm bir sese odaklıyım bu aralar. Vay canına, amma uzun cümle oldu. Ama düşüklük falan yok, değil mi?

Yıllardır Kurtuluş-Şişli civarında dolanan bir Aygaz kamyoneti vardır. Hani “la la lay laay lam, Aygaaaz” diye çığırır. Onu duyunca hep gülerim. Gülerdim zaten ama nedeni başkaydı. Ay durun, önce onu anlatayım – konumla ilgisi yok, sırf gülesiniz diye. Adamın biri, karısını aldatıyor. Güzel bir de şekil bulmuş; her haftasonu, sözde, şirketinin yurtdışındaki şubesini denetlemeye gidiyor. Aslında evinden uzak bir semtte başka bir ev tutmuş, her haftasonu valiziyle evden çıkıp, sevgilisiyle oraya kapanıyor. Eşini rahatlatmak için, sözde gider gitmez arayıp “Karıcığım, az önce sağ salim vardım” falan diyor. Bir gün tam bu telefon konuşması sırasında sokaktan “la la lay laay...” diye bizim kamyon geçmez mi! E, boşanıyorlar. Tamam, bu bitti. Şimdi bugünlerde neden güldüğümü anlatayım.

Bu kamyoncuğun ses sisteminde bir arıza olmuş, aylardır anjin olmuş gibi dolanıyor. Ah, keşke bu yazı sesli olabilse de size taklidini yapsam. O ‘hopbidi hopbidi’ seslerin arasından, bi de bakıyorsunuz ki “Gığğııın gığıık... gııyk... bing... ayğ... zzz guk!” gibi bir serzeniş, bir çırpınış süzülüyor. Çok komik. Çıkıp pencereden “Ayıp ayol, paranız mı yok? Tanıdığım birileri var, gidin yaptırın, veririm parasını” diyesim geliyor. Bağlayabildiniz değil mi? Hadi gülün biraz :)