Statü sorunu çözülen Tıbrevank yeniden doğdu

Son seçilmiş yönetimi 1981’de göreve gelen ve statü sorunu nedeniyle 1985’ten bu yana seçim yapamayan, gayrimenkullerini değerlendiremeyen, eğitim hizmeti vermekte zorlanan Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı’nın tüzel kişiliği, Vakıflar Meclisi tarafından tanındı. Vakıf, 165. cemaat vakfı olarak tescil edildi. Vakıflar Meclisi, Kınalıada Ermeni Mezarlığı’nın da adadaki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi Vakfı adına tescil edilmesine karar verdi.

                                                                                                                      Fotoğraf: AGOS Arşivi

Son seçilmiş yönetimi 1981 yılında göreve gelen ve statü meselesi nedeniyle 1985 yılından beri seçim yapamayan, gayrimenkullerini değerlendiremeyen, eğitim hizmeti vermekte zorlanan ve bugüne dek bin bir güçlükle boğuşan Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı’nın tüzel kişiliği, 18 Nisan günü yapılan Vakıflar Meclisi toplantısında tanındı. Bu kararla, Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı, Türkiye’de faaliyet gösteren 165. cemaat vakfı olarak tescil edildi.

Vakıflar Meclisi, 18 Nisan Çarşamba günü İstanbul Üsküdar’daki Vakıflar II. Bölge Müdürlüğü’nde toplandı. Toplantının en önemli gündem maddesi, Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı’nın statü sorunu oldu. Önceki Meclis toplantılarında da gündeme alınan ve dosyası incelenen Surp Haç Tıbrevank Lisesi’nin vakıf olma şartlarını taşıdığı hükmüne varıldı. 

Kararı Agos’a değerlendiren Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı Başkanı Toros Alcan, Tıbrevank’ın faaliyetlerini sürdürebilmesi açısından bu kararın hayati bir önem taşıdığını söyledi. Alcan, çok zor dönemlerde Tıbrevank’a omuz veren herkese ve kararın alınması için emek sarf eden Bedros Şirinoğlu ve Laki Vingas’a teşekkür etti. Alcan, kararı şöyle değerlendirdi: “Türkiye demokratikleşme sürecine girdi. Biz, bu süreçte alınan bu kararı, Başbakan’ın, bakanların veya Vakıflar Genel Müdürü’nün de dediği gibi, kullandırılmayan bir hakkın iadesi olarak görüyoruz.”

Alcan, Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı’nın beş müşterek cemaat vakfından biri olduğunu ve bu beş vakfın aynı dönemde seçim yaptığını hatırlatarak, “Müşterek cemaat vakfı seçimleri bir buçuk yıl sonra yapılacak. Teknik bir engel yoksa, biz hemen seçim yapmak istiyoruz. Tıbrevank, statüsüz sayıldığı dönemde çok yıprandı, eğitim yaşamını zenginleştiremedi, düzey kaybetti. Bunları telafi etmek için çok çalışacağız.”

Göreve geldiğinden bu yana Tıbrevank’ın statü sorunu üzerine çalışan Vakıflar Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, “Siyasi irade, ‘Bu vakıfları kuranların amaçlarına saygı duymalıyız’ diyor. Bu irade önemlidir. Statü sorunu olan vakıfların bu sorunlarını çözmeleri için bir süreç başladı. Önce Rum ve Musevi vakıflarının tüzel kişiliği tanındı. Bugün Surp Haç Tıbrevank Lisesi Vakfı’nın da statü sorunu çözüldü. Tıbrevank sorununu çözmek benim öncelikli misyonlardan biriydi. Bu açıdan çok mutluyum. İnanıyorum ki, yöneticiler Tıbrevank’ı parlak günlere taşıyacaktır.”

Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem’in başkanlığındaki Vakıflar Meclisi üyeleri için 18 Nisan’da Surp Haç Kilisesi’nde bir yemek düzenlendi. Yemekte bir konuşma yapan Ertem, yöneticilere olumlu mesajlar verdi: “Biz Vakıflar Genel Meclisi olarak hakkın, hakkaniyetin yerine getirilmesi konusunda gerçekten olumlu bir duruşa sahibiz. İyi niyetliyiz. Gayrimenkullerin veya tazmin edilmesi gereken mülklerin sorunlarını şu veya bu şekilde çözüyoruz.”

“Seçimlere karışmak  istemiyoruz”

Ertem, ayrıca, vakıflarda yaşanan seçim sorunlarına karışmak istemediklerini belirtti: “Ben seçimle ilgili düzenleme yapılmasını bilerek ağırdan alıyorum, çünkü müdahil olmanın bizim açımızdan doğru olmayacağını düşünüyorum. Cemaatler bir konsensusa varmalı, seçim sisteminin seçilme veya seçme prosedürlerinin dizayn edilmesiyle alakalı taleplerini, isteklerini, düşüncelerini iletirlerse, biz orada bir formül buluruz.”

Sanasaryan Han davası

Davetin ardından Agos’un sorularını yanıtlayan Ertem, Sanasaryan Han’ın iadesine yönelik dava hakkında görüşlerini anlattı. Ertem, Sanasaryan Vakfı’nın 1936’da çıkan Vakıflar Yasası’nca mazbataya alındığını, hanın tapuda Sanasaryan Vakfı adına tescil edilmesi durumunda dahi yönetimin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde kalacağını söyledi. Ertem’in değerlendirmeleri şöyle: “Açılan davada Sanasaryan Han’ın tapuda Vakıflar Genel Müdürlüğü adına olan hükmi şahsiyetinin Sanasaryan Vakfı adına düzeltilmesi isteniyor. Bunun hukuki sonuçları fiilen bir şey değiştirmez. Orayı yine Vakıflar Genel Müdürlüğü idare edecek. Burada rahatsız edici olan, davanın ihtiyati tedbir talebiyle açılmasıydı. Sanasaryan Han’ın yönetimi dönemin patrik vekiline verilmiş, ancak 1936 yılında Vakıflar Kanunu çıktığında ‘Bir makama verilmiş olan yöneticilikler mazbut vakıf statüsüne alınır’ deniyor. Dolayısıyla, yönetimi, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde olacaktır.”