‘Manukyan soyadı beni zorlamadı’

 “İnsanın kayıtsız şartsız sahip olduğu tek şey bedeni, ölene dek bedeni onu hiç terk etmiyor, aslında ölünce de terk etmiyor.”
Duygu Asena

Anneannesinin ölümüyle bedeni isimlendirilmiş olan Emanuel Manukyan’la, isimler, ölüm ilanları ve ‘Manukyan’ üzerine söyleştik.

‘Emanuel’ ne demek?

İbranice bir isim. ‘Tanrı bizimle beraber’ demek. İncil’de yazar, İsa’ya da bu ismi koymuşlar. Babam uygun görmüş, bana bu ismi vermiş. Olay bundan ibaret.

Vaftiz anne ve babanızın bu konuda bir etkisi olmamış mı?

Hayır, babam seçmiş. Zaten vaftiz babam yabancım değil, dayımdı. Bizde bir ölüm olursa, yani ailede hem bir cenaze hem bir bebek olursa, cenaze evden çıkmadan bebek vaftiz edilir. Bende de böyle olmuş. Anneannem ben üç aylıkken evde vefat etmiş. Onun cenazesi evden çıkmadan ben vaftiz edilmişim. O sırada dayım da evdeymiş, ona “Hadi sen bunun gınkahayrlığını (vaftiz babası) yap” demişler.

‘Manukyan’ nereden geliyor, nasıl bir hikâyesi var?

Babamın soyadı, dedemin soyadı. Neden dolayı bunu almışız, nereden gelmiş, hiç sormadım. Soyadı soyadıdır işte, bizimki de Manukyan.

Bir insanın ismi, soyismi kimliğini de gösterebiliyor...

En azından gayrimüslim olduğumu anlıyorlar. İsmimin zor olmasından dolayı hep düşünürdüm, askere gittiğimde kim bilir nasıl acayip bir telaffuzla seslenecekler bana, söyleyemeyecekler, dilleri dönmeyecek vs. diyordum ama yanılmışım. Askerde hiç kimse yanlış telaffuz etmedi ismimi. Bir de, ben ismimi ‘Emanuel’den çok, kısa şekliyle, ‘Manuel’ olarak kullanıyorum. Herkes beni Manuel olarak bilir. Ve ismimden dolayı bugüne kadar herhangi bir sıkıntıya maruz kalmadım.

‘Manukyan’ soyadı için de aynı durum geçerli mi? Matild Manukyan’la özdeşleştirilmiyor mu bu soyadı?

Bana onunla akrabalığım olup olmadığını soran çok olmuştur. Ben de hep, “Hayır, keşke olsaydı” derim. Onların maddi durumları çok üst düzeydeydi. Keşke akraba olsaydık. O zaman biz de çok daha rahat bir yaşam idame ettirirdik.

Matild Hanım’ı tanır mıydınız?

Tanırdım.

Nasıl bir kadındı?

Kültürlü biriydi, çok düzgün bir kadındı. Oğlu vardı, Kerope, o da üniversite okumuş, jet motorları mühendisi çıkmış bir beydi. Ermenice ve Türkçenin yanı sıra, Fransızca ve İngilizceyi de anadili gibi konuşurdu. ‘Perfect’ (İng. mükemmel) bir insan yani. İyiliksever, yardımsever. Matild Hanım da çok yardımseverdi. Ona gelip elini açan hiç kimseyi boş çevirmemiştir. Elde olmayan sebeplerle bu işin içine girmiş, sonra da başarılı olmuş. Oradan gelen gelirle servetini büyütmüş de büyütmüş. Şimdi oğlu, torunları güzel yaşıyorlar ve bu serveti korumaya çalışıyorlar.

Bugün ‘servet sahibi bir iş kadını’ gibi mi hatırlanıyor?

Yani...

Bir gayrimüslim kadın olarak genelev işletmeciliği yapıyor olması, Ermeni toplumunu nasıl etkiliyordu?

Ben o dönemleri, onun yaptığı işin toplum içindeki yansımalarını hatırlamıyorum. O bu işlere başladığında ben yeni doğmuştum, 61 doğumluyum.

Sonraki yıllarda, mesela ‘hayırsever’ sıfatıyla yaptığı bağışların Patrikhane tarafından kabul edilmediği söylentisi var...

Doğrudur, öyle şeyler olmuş.

Eşiniz için, bir kadın olarak ‘Manukyan’ olmanın daha farklı bir yanı var mıdır?

Yok, öyle bir durum yaşanmadı. Biz 24 yıllık evliyiz, bugüne kadar hiçbir problem yaşamadı. Manukyan ile böyle, ‘Emanuel Manukyan’ olarak da böyle. Ben zaten Ermeni olduğumu her zaman söylerim. Çekineceğim hiçbir şey yok. Neden? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ne yapmamız gerekiyorsa onları yapıyoruz. Zamanım geldi, 20 ay askerlik yaptım; işyeri açtım, vergimi ödedim. Dolayısıyla benim Manukyan olmam yahut gayrimüslim olmam ekstra bir durum yaratmıyor. Tabii ki ufak tefek şeyler olmuyor değil, oluyor. Mesele bir vakit tornacılık yapardım. Musluk imal eder, Anadolu’ya mal satardım. Çoğu müşterim Ermeni olduğumu bilirdi. Birkaç kişi Ermeni olduğumu anlayınca benden mal almayı bırakmıştı. Ben de “Almazsan alma!” der, devam ederdim. O benden mal almadı diye kepengi çekecek değilim ya... Sonra zaten baba mesleği olan cenazeciliği yapmaya başladık. Biri vefat edince bize telefon açarlar, tören hangi kilisede olacak, hangi mezarlığa defnedilecek vs., bunları ayarlarız. Gazetelere ilan verilecekse onları da biz yazarız.

Ölüm ilanlarında bazı kişilerin isimlerini son defa yazmış oluyorsunuz...

Evet. İlanlarda mümkün olduğunca kontrol ederek yazarız isimleri. İki kere, gerekirse üç kere teyit ederiz. O çok önemlidir. Ne bileyim, ‘Rita Ender’ yazacağıma ‘Rita Endar’ yazarsam olmaz. Sizi tanıyacak kişiler tanımayabilir.

Cenaze töreninde kişinin ismi nasıl zikrediliyor?

Defnedildiğinde kişinin ismi son kez söylenir. ‘Filancanın ruhuna’ diye bir dua vardır, “Rahmetli filancanın bu dünyada bilerek veyahut da bilmeyerek yapmış olduğu tüm hataların, günahların Tanrı tarafından affedilmesine” diye...

Bu törenler  için verilen ilanlar aracılığıyla, farklı kullanımları olan isimleri gözlemleyebiliyor musunuz?

Evet. İsa’nın havarilerinin isimleri çok kullanılır. Sonra, Ermenistan’da bulunan göllerin, şehirlerin adları kullanılır. Benim eşimin ismi Talin mesela, Ermenistan’da bir kasaba ismidir. Son zamanlarda bazı insanlar çocuklarına Avrupai isimleri koyuyorlar ama bence Ermenice isim vermek daha iyi. Bir kızım olsaydı, ismini Jesika koymazdım mesela. Vaftiz sırasında çocuğunuz için bir tercih yapabilmeniz için, Patrikhane’nin hazırladığı bir isim listesi var, “Bu isimleri tercih ederseniz iyi olur, bunlar bizim Ermeni isimlerimizdir” diye. O listenin içinde Emanuel de var.

Emanuel’in anlamının Tanrı’nın varlığıyla ilgili olması sizin için nasıl bir his?

Güzel, çünkü ben inançlı biriyim. Tanrı bizimle beraber. Şuna da inanıyorum: Yaşam zorludur. Herkesin yaşamında güzel, rahat günler olduğu gibi kötü günler de oluyor. Fakat eminim, Allah bize her zaman yardım ediyor. Her sıkıntının arkasında bir çıkar yol oluyor. İnanıyorsak yukarıya, bunu görüyoruz. Olan olayın sonunda gelişen sistemi gördükten sonra “Tamam” diyoruz, “Bu Allah’ın hikmetidir.” Her zaman böyle oluyor.

Kategoriler

Toplum

Etiketler

İsimler Hikayeler


Yazar Hakkında