Yaşamdan doğaya, doğadan yaşama müzik

Bir ‘doğa, yaşam ve sanat projesi’ olarak yola çıkan Fungistanbul, ‘Phenology’ adlı ilk albüm çalışmasıyla dijital platformlarda yerini aldı. Adını, bitki ve hayvanların doğal yaşam döngülerini inceleyen bilim dalı fenolojiden alan enstrümantal albümde, yedi özgün bestenin yanı sıra, üç geleneksel ezgi de bulunuyor. Amatör ve profesyonel ressam, fotoğraf sanatçısı ve görüntü yönetmenlerinin katkılarıyla zenginleşen projeyi, müzisyenler Roni Aran, Herman Artuç, Yıldırım Elden ve Ciwan Ayaz anlattı.

Grubun kuruluş hikâyesi ve adıyla başlayalım...

Roni Aran: Fungistanbul’u iki yıl önce kurduk. Hemen ardından aramıza Ciwan ve Yıldırım katıldı. Doğayla ilgili çalışmalarımızı devam ettirmek, doğaya dair bestelerimizin sayısını artırmak istiyorduk. Bestelerle birlikte albüm çalışmasına girdik. ‘Fungi’, mantar âlemi anlamına geliyor. Mantarlar doğanın döngüsünde önemli bir yere sahip, yaşamı temsil ediyorlar. Biz de müziğin ve sanatın evrensel diliyle, doğayla olan bağlarımızı hatırlatmak, doğayla samimi bir iletişim kurarak yeni bir yaşam biçimi yaratmak istiyoruz. Dolayısıyla, ‘fungi’ ve İstanbul kelimelerini birleştirerek, anlatmak istediğimiz hikâyeye uygun bir adla yola çıktık.

Albümde yer alan özgün bestelerin hikâyelerini dinleyebilir miyiz?

R.A.: Albümde benim beş bestem var. İçinde bulunduğumuz esareti düşünürken ‘Captivity’ (Esaret), suların nasıl yok olmaya başladığı üzerine kafa yorarken ‘Tears of the River’ (Nehrin Gözyaşları), antik kentleri düşünürken ‘The Spirit of Old Towns’ (Antik Kentlerin Ruhu) adlı besteler ortaya çıktı. Yıldırım’ın bestesi ‘Dance of the Horses’ (Atların Dansı), özgürlüğe atıfta bulunuyor. Dert ettiğimiz konuları müziğimize yansıtmaya çalışıyoruz. Bunları söz olmadan, yalnızca notalarla ifade etmek bazen zor olabiliyor. Sözler genelde yönlendiricidir; enstrümantal bir eserde, bestecinin hissi ile dinleyenin duygusu farklı olabilir. Bu farklılık işe güzellik de katıyor.

Herman Artuç: ‘Ba Bap Ba Bum’ adlı bestemi, ritmin sadece müziğin değil yaşamın da vazgeçilmez bir parçası olduğu fikrinden hareket eden ‘Ritm Her Yerde’ adlı projemi anlatırken kullanıyordum. Bütün çocuklar belli bir ritimle hecelemeye başlarlar; önce sessiz harfi söyler, ardından sesli harf eklerler. Hepimiz, bir düzenle çıkarız yola. Sonra anadilimizi öğreniriz. Ben hecelediğimiz o ortak dili, ortaklığımızı anlatmak istedim.

Albümdeki Ermeni, Kürt ve Türkmen şarkıları nasıl seçildi?

H.A.: Yıllardır çalmak istediğimiz şarkıları seçerek, geleneksele de gönderme yapmak istedik. ‘Nubar Nubar’ çok severek çalıp söylediğim bir şarkı. Hikâyesi de çok güzel. Doğu Ermenicesinde kadın, Batı Ermenicesinde erkek ismi olan Nubar, aynı zamanda turfanda anlamına geliyor. Sevgiliye övgüler yağdırılıyor şarkıda; doğaya da gönderme var.

R.A.: ‘Dar Hejîrokê’, Kürtçede ‘incir ağacısın’ demek. Hepimizin bildiği, tanıdık bir ezgi. Türkmence olarak da, ‘Kalenin dibinde taş ben olaydım’ şarkısını dahil ettik. Geleneksel şarkıları seçerken, farklı dillerden, bilinen şarkılar olmalarına özen gösterdik.

Yalnızca enstrümantal çalışmalar yapmanızın özel bir nedeni var mı?

H.A.: Dünya olarak da, ülke olarak da birçok şeyin çarpıtıldığı, özün manipüle edildiği bir dönemdeyiz. Bilginin dolaşımı, beraberinde bilgi kirliliğini de getiriyor. Biz duygu ve düşüncelerimizi, müziğin yalın haliyle anlatma niyetindeyiz. Ayrıca, albümün enstrümantal olması, doğaya daha yakın bir tını yaratıyor.

Albümde gitardan setara, kavaldan bendire kadar, çok çeşitli enstrümanlar kullanılmış. Enstrüman seçimleri nasıl yapıldı?

H.A.: Doğa temasını işlerken akustik sazlar kullanmaya çalıştık. Albümde, bir Brezilya enstrümanı olan pandeiro, Ortadoğu’da Kürtlerin de kullandığı bir enstrüman olan bendir ve arbane, Batı Müziği’nde sık sık duyduğumuz trampet, fırça ve zilleri kullandım. Amacımız akustik tınıları canlandırmaktı. Ciwan, bas gitarın yanı sıra, antik dönemden kalma lavta kullandı. Albümde hem etnik bir sound, hem de Batı sound’ları var. Her kültüre ulaşmayı hedefliyoruz.

R.A.: Ben perdesiz gitar, klasik gitar ve setarın yanı sıra tarmoni çalıyorum. ‘Tarmoni’, benim geliştirdiğim bir çalgı. Üç telli sazı konfigüre ettim. Farklı bir tını duyduğum için yeni bir isim koydum. ‘Tar’ Farsçada tel demek, onu ‘armoni’ kelimesiyle birleştirdik. Albümde birkaç parçada kullandık. Tarmoniyi tanıtmak amacıyla bir video çekip sanal ortamda paylaştım.

Yıldırım Elden: Ben, kaval ve blok flütle eşlik ediyorum bestelere. Enstrümanlar dışında, albümde Roni ve Ciwan efektif sesler de kullandılar. Sesi bir enstrüman gibi kullanmaya çalıştık. İkinci albümde Herman’ın vokalinin daha çok yer almasını istiyoruz.

Resim, fotoğraf gibi farklı disiplinler bu projede nasıl birleşti?

Y.E.: Fungistanbul, müzik ağırlıklı bir doğa projesi. Dokuz amatör ve profesyonel ressam, albümdeki her eser için bir resim çizdi. Ayrıca, yine her eser için, konunun uzmanları veya araştırmacıları birer cümle yazdı. Bu resimleri ve sözleri, önümüzdeki günlerde videokliplerle paylaşacağız. ‘Captivity’ besteside çektiğimiz ilk klibimizde yer alan fotoğrafların çoğunu sanatçılardan aldık. Projeye mümkün olduğunca çok alanı ve kişiyi dahil etmeye çalışıyoruz. Doğayla ilgili farkındalığı artırmak için, sanatın farklı dallarını bir araya getirmek istedik. Amacımız, kolektif çalışmayı ve ortaklığı vurgulamak.

H.A.: Çocuklar da çizimleriyle projede yer aldılar. Yıldırım’ın kızı ve benim kızım, bestelerimiz için resim çizdiler. Bu işe herkesi bulaştırmak istedik.

Kayıt sürecinden bahseder misiniz?

Ciwan Ayaz: Kayıtları doğal bir şekilde almaya çalıştık. Stüdyoda her türlü sesi kullanma imkânı var. Bu konuda kendimizi kısıtlayarak özgün konseptimizi yansıtmaya gayret ettik. Çünkü, stüdyodaki sound’u sahnede de yakalayabilmek istiyoruz.

Projenin konserleri de olacak mı?

C.A.: Lansman konseri için doğayla iç içe bir organizasyon yapmaya çalışıyoruz. Ardından farklı yerlerde konserlerimiz olacak. Anlattığımız konu hem yaşadığımız coğrafyayı, hem dünyayı ilgilendiriyor. Yurtdışındaki festivallere de başvurular yapmaya başladık.

İçinde bulunduğumuz siyasi atmosfer, müzikal ortamı da etkiliyor. Bu dönemde bir albüm yapmanın zorlukları nelerdir?

H.A.: Dönem, farklılıkların ortaya çıkma dönemi. Bizim amacımız ortaklığı tekrar hatırlatmak. İnsanların bu dönemde hem eğlenceye ihtiyacı var, hem de dingin müzikler dinleyerek ruhunu arındırmaya. Tarihte de zor dönemlerde müzik hep devam etmiş. Birileri hep iyiye, güzele, kardeşliğe yönelik mesajlar vermiş. Neleri kaybedebileceğimizi hatırlatmışlar. Biz de bunu yapmak istedik. Öte yandan, müzik, para kazandığımız mesleğimiz. İfade alanı bulamamak, telif haklarıyla ilgili sorunlar yaşamak müzisyenleri zorluyor. Bununla ilgili bir denge, yeni bir bakış açısı yaratmak gerek. 

‘Doğaya yakın olunca...’

Şehir hayatı doğayla teması kısıtlıyor. Bu proje doğayla ilişkinizi etkiledi mi?

R.A.: Ben Bingöl’ün Yedisu köyünde doğdum, çocukluğum ise Sivas’ta geçti. Yaz aylarında köye giderdik. Yıldırım da, yazlarını Gevaş’ta geçirmiş. Şimdi İstanbul’da yaşıyor olsam da, doğayla ilişkimi hiç koparmadım. Ormana gitmeyi, mantar ve yabani otlar toplamayı seviyorum. Doğaya yakın olunca daha samimi müzik yapabileceğimize inanıyorum. Doğayla arasındaki samimiyet, insanın kendine karşı samimiyetidir aynı zamanda. Doğanın içinde yer aldığımızı, ona bağımlı olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor. Şehir hayatının koşturmasında bazen bunları unutuyoruz. Biz o bağları yeniden kurarken, araç olarak müziği kullandık.

H.A.: Ben şehirde büyüdüm. Doğanın içinde bulunmadan, toprağa dokunmadan, ağacı hissetmeden, onunla kurduğun iletişim samimi olmuyor. Biz bu ilişkiyi yeniden kurmak istiyoruz. Dolayısıyla bizim için de bir öğrenme süreci bu. Doğayla temas, insana sabırlı olmayı, gerektiğinde atak olmayı öğretiyor. Uçmayı kuşlara bakarak öğrendik. Doğanın bize göstereceği daha çok şey var.

C.A.: Roni’yle tanıştıktan sonra doğa bana tanıdık gelmeye başladı. İlk kez beraber mantar toplamaya çıktığımızda, doğadan alınan hazzın eşi benzeri olmadığını fark ettim. İhtiyacımız olan enerjiyi şehirler yerine doğadan alabiliriz. Dolayısıyla müzikal hazzı da doğadan depolayabileceğimize inanıyorum.

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik



Yazar Hakkında

1985 İstanbul doğumlu. Toplum haberleri, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, güncel politika, azınlık hakları, insan hakları ve müzik haberleri yapıyor.