Kalbin ana dilinde söylenen hikâye

IRMAK ADA


Çocukluk, insan ruhunun anavatanıdır. İnsanın sınırsız bir hayal gücü göğünde kimi bir bulut, kimi bir yıldız, kimi bir uçurtma gibi salınıp durduğu, evrendeki bütün varlıklarla arkadaşlık kurabildiği bir cennet vatan. Çocukluktan yadigâr duygular yetişkinlik yaşamımızda karşımıza çıkınca, yabancı bir ülkenin sokaklarında anadilimizi duymuş gibi çarpıyorsa bizi, o vatana duyduğumuz derin özlemdendir. Her insanın anadili, biraz da çocukken hissettikleridir. Ne kadar uzak düşersek düşelim kalbimizi ısıtansa, her daim özlemini çektiğimizse, içinde yaşarken değil de uzak düştüğümüzde kıymetini bildiğimizse vatan; çocukluk kalbimizin vatanıdır işte.

Büyümekse zorlu bir ayrılıştır vatandan. Çocukluğundan çok az şey taşır yetişkin yaşamına. Onlar da birer süs eşyası gibi kalbinin raflarında dizilidir, günlük yaşama dahil olamaz öyle kolaylıkla. Onların ancak orada güvende olacağına inandırmışlardır çünkü bizi. Bu zorlu taşınmada ilk vazgeçtiğimizse, çocukken bayıla bayıla dinlediğimiz masallara duyduğumuz inanç olur. Bir de onlara tutunarak kurduğumuz hayaller.

Oyun parkı 

Ama Pakyıldız’ın da dediği gibi, “Masallara en çok büyükler ihtiyaç duyar. Hem yalnız dinlemeleri de yetmez, onlara inanmaları gerekir. Büyükler masallara yeniden inandıklarında dünya koskocaman bir oyun parkı olacak.”

Elif Nihan Akbaş’ın Artemis Yayınları tarafından yayımlanan kitabı ‘Ördek Olsun Yüreğim’, o cennet vatandan, çocukluktan sesleniyor okura. Artık büyüdüğü için kimsenin ona masal anlatmayacağından korkan Nihu’nun, kayan bir yıldızın peşinden kendi masalını aramaya çıkmasıyla başlayan öykü, her yaştan okuru çocukluğun kırlarında, özlediği kokular eşliğinde bir gezintiye çıkarıyor. Gökyüzünün çocukken kalbe sihirli gelen o varlıkları da bu masalda yerini alıyor elbette. Bulutlar, yıldızlar, Ay Dede ve hatta rüzgâr, bir çocuğun saf merakını dindirmek için seferber oluyor. Çocuklara kendi dünyalarından seslenirken, yetişkinleri de bu büyülü dünyayı yeniden hatırlamaya davet ediyor.

Çocukluktan kalma duygular, hangi şekilde olursa olsun, samimiyetle aktarıldığında, her yaştan insanın kalbine dokunabiliyor. Elif Nihan Akbaş’ın öyküsüne eşlik eden Neslihan Yarız çizimleri de kalbin ana diliyle hitap ediyor okura. Nihu ve arkadaşlarının maceralarını yumuşacık, şefkatli bir dokunuşla canlandıran görseller, hikâyeyi süslemekten öte tamamlıyor. 

Kitabın sunuş yazısında, “Bazı kitaplar böyledir işte” diyor İclal Aydın. “Kalbinize bir girerler, bir daha da hiçbir yere gitmezler. (...) Bu kitap sadece bir çocuk kitabı değil, ilk sevincini, hayretini özleyen herkes için bir hediye çünkü içinde her okuyan için bir başka duygu gizli.”

Mahalle arkadaşlıklarının hâlâ değerli olduğu, bir hayalin herkese yetecek kadar genişleyebildiği, çocukların elektrikli kutuların değil de yıldızların parıltısına kapıldığı günlere özlem duyanlar için, postacı bulutların o günlerden getirdiği bir mektup gibi ‘Ördek Olsun Yüreğim’.

Bir şeyin gerçekliğinden şüpheye düştüğümde, aradığım ilk şey kokudur. Yalnızca gerçeklerin kokusu olur. Ya da yalnızca koku bir hissi gerçek kılar. Bir kitabın satırları arasından anlatılan hikâyeye has bir koku duyuluyorsa eğer, yazılmış değil, söylenmiş bir hikâyedir o. İşte o zaman çocukların yıldızlarla gökyüzüne yükseldiğine de inanırım, bir bulutun sırtında yeryüzüne indiklerine de. Masallar, mutluluk taşır kendi gerçeğimize. Asla küçük görülmemesi gereken mutluluklar. Çünkü Nihu’nun babasının da dediği gibi, “Sana kendini mutlu hissettiren her şey, hayalde de olsa gerçek sayılır. Çünkü önemli olan onların gerçek olması değil, senin mutluluğunun gerçek olmasıdır.”

Ördek Olsun Yüreğim

Elif Nihan Akbaş

Çizimler: Neslihan Yarız

Artemis Çocuk

96 sayfa.