Doğu-Batı mukayesesini Batılılar yaptığında pek hoşlanmayız, ama kendimiz yapmaktan da geri durmayız.
Aslında iki taraf da kültüre vurgu yapar ve kendi insanlığının içinde ötekini yargılar. Bugün Doğu, Batılıları haklı çıkaran bir sürecin içinde.Ortadoğu’da veya Türkiye’de yaşananları Batı’nın oyunu, giderek emperyalizm ve türevleriyle açıklamak, kendimize hakaret anlamı taşıyor. Apaçık bir gerçekle karşı karşıyayız: Biz siyaseti beceremiyoruz. Bize benzemeyen insanlarla birlikte, farklı fikirlerin karşılaşmasına dayanan bir etkileşim zemini kurup, oradan hepimizi bir süre için bağlayacak kararlar çıkaramıyoruz. Bunun yerine arkadan vurmaya, pusu kurmaya çalışıyor, konuşmanın kendisinden korkuyor ve bu korkunun bedelini insan canıyla ödüyoruz. Üstelik bunun çok doğal, ödenmesi gereken bir diyet olduğuna dair de, içten içe ‘gayri insani’ olduğunu teslim ettiğimiz bir anlayışa sahibiz. Biraz cesaret gösterip itiraf edelim: Bizler, birlikte yaşamanın henüz alfabesindeyiz. Koca bir Osmanlı tecrübesinden geriye kalan, cemaatçiliğin pekişmesinden başka bir şey değil. Siyaset denince de sadece kendi cemaatimizin hareket alanını genişletmeyi anlıyor ve bunun birlikteliği nasıl etkileyeceğini düşünme zahmetine bile katlanmayabiliyoruz. Bugün hem Suriye’deki hem de Türkiye’deki çatışmanın tarafları, hâlâ, basitçe ‘cinayet’ diye özetlenebilecek bir stratejiyi siyaset olarak algılayabiliyorlar. Antep’teki katliamda bebeklerin ölmüş olması ikincil... Olayın vahameti bundan kaynaklanmıyor. Karşısındakinin kim olduğundan bağımsız olarak sadece insan öldürmeyi amaçlayan bir karşılıklı siyasetin ortasına düşmüş durumdayız, ve kendimize siper kazarak günü atlatmanın ötesinde bir ufkumuz yok. Kürt meselesinde toplumun çoğunluğunun ve devletin ‘birlik beraberlik’ sandığı şeyin, hâkim cemaat etrafında asimilasyon arayışından öteye gitmediğini, buna karşı çıkan Kürt siyasetinin ise kimlik uğruna insanlığından çıktığını görmek durumundayız. İnsan olarak sahip olduğumuz haklar, kendi ürettiğimiz siyasetin çarkları arasında tüm anlamını ve haklılığını yitiriyor. Bütün dünyaya “Biz hâlâ insan olamadık” diyoruz. Onlar da zaten bunu yadırgamıyor...
AGOS |