Türkiye’de ‘konut balonu’ var mı?

Dünyanın önde gelen iktisatçılarından Daron Acemoğlu, AGOS'a verdiği röportajında Türkiye’de inşaat sektöründen kaynaklanan bir “balon ekonomisi” olduğunu ve Avrupa krizinin büyümesi durumunda Türkiye'nin bunu kaldıramayacağını belirtmişti. Acemoğlu'nun Türkiye ekonomisi üzerine tespitlerini Merril Lynch Ortadoğu ve Kuzey Afrika Başekonomisti Türker Hamzaoğlu ve 'İktisat, İşletme ve Finans” dergisi genel yayın yönetmeni Ali Bilge ile tartıştık.

FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr

Dünyanın önde gelen iktisatçılarından Daron Acemoğlu üç hafta önce Agos’a vermiş olduğu geniş mülakatta Türkiye’de inşaat sektöründen kaynaklanan bir “balon ekonomisi” olduğu tespitinde bulunmuştu. Türkiye’nin çok genç ve hızla zenginleşen bir nüfusu olduğunu, şehir nüfusunun arttığını ve konut ihtiyacının da artmasının doğal olduğunu vurgulayan Profesör Acemoğlu, diğer yandan gayrimenkul fiyatlarında aşırı bir artışın yaşandığını ve bu duruma TOKİ’nin de neden olduğunu ifade etti. Acemoğlu Avrupa’nın daha büyük bir krize sürüklenmesi durumunda Türkiye’nin bunu kaldırabilecek gücünün varlığını sorgulamıştı ve “Bence yok, tam tersine biraz balon ekonomisine giriyoruz diye düşünüyorum” cevabını vermişti.

Daron Acemoğlu’nun Türkiye ekonomisi üzerine yaptığı tespitleri varlık yönetimi ve finansal danışmanlık hizmetleri veren uluslararası bir kuruluş olan Merrill Lynch’in Ortadoğu ve Kuzey Afrika Başekonomisti Türker Hamzaoğlu ve “İktisat, İşletme ve Finans” dergisi genel yayın yönetmeni ve aynı zamanda Açık Radyo’da ekonomi programı yapan Ali Bilge ile tartıştık.

Türker Hamzaoğlu Türkiye için “balon ekonomisi” tanımlamasının ağır kaçtığını söylüyor. 2008-09 yıllarında ekonomi reel olarak ortalama yüzde 2 küçüldükten sonra, 2010-2011 döneminde yüzde 9’luk bir büyüme yakalandığı belirten Hamzaoğlu bunun kısmen bir telafi etme süreci olduğu, iç talebe dayanan, Çin’e rakip olan bir büyüme oranının, Türkiye gibi tasarruf oranı düşük olan bir ülke için sürdürülebilir olmadığı tespitinde bulundu. Hamzaoğlu baş gösteren yüksek cari açık ve enflasyonun da Türkiye’nin çift hanelerde değil, uzun vadeli ortalama olan yüzde 5’ler civarında daha istikrarlı büyüyebileceğini bizlere aktardı.

Hamzaoğlu’na göre Türkiye son iki yılda bir anlamda kendi sıkletinin üzerine çıkan bir büyüme sergiledi ve bu durumu balon ekonomisinden ziyade, ekonominin doğal dönemsel dalgalanması olarak görmek gerekiyor. Nitekim Türkiye’de 2012 yılının ilk yarısında büyüme yavaşlamış ve bir dengelenme eğilimine girmişti.

Türker Hamzaoğlu 2011’de bu doğal dalgalanmaya olağan dışı ivme veren unsurun yurtiçindeki genişlemeci politikalar olduğunu söylüyor. 2008-09 krizi sonrasında gelişmiş ekonomilerde büyümenin yavaşladığı bir döneme girildiğini, hükümetlerin ve merkez bankalarının daha önce görülmeyen ölçüde genişlemeci politikalar uyguladığını ve halen uygulamakta olduğunu söyledi. Hamzaoğlu dünyadaki faizlerin de hiç olmadığı kadar düşük olduğunu belirtti ve ekledi: “Bu Türkiye gibi yurtiçi tasarrufları düşük ve sermaye yoğun bir büyüme yapısı olan ülkeler için bulunmaz nimet. Fakat dünya ölçeğindeki sorunların henüz aşılamaması nedeniyle risk iştahı ve sermaye akımlarında dalgalanmalar, Türkiye’nin büyüme performansında da dalgalanmaların yaşanacağı bir dönemin habercisi.”

Ali Bilge ise Daron Acemoğlu’nun “balon ekonomisi” tespitine katılıyor ve bu durumun baş sorumlusunun TOKİ olduğunu düşünüyor. Bilge farklı bir açıdan yaklaşarak “TOKİ 10 yıl boyunca devlet müteahhitliği yaptı ve iktisatçıların bu durumu yeterince izleyebildiğini düşünmüyorum, TOKİ hesaplarının Daron Acemoğlu’nun kastettiği balonun çok önemli bir bölümünü oluşturduğunu düşünüyorum” diyor.

Bilge TOKİ’nin kamu bütçesinin dışında bir işlem gördüğünü, ihale sisteminin de farklı olduğunu söylüyor. TOKİ hesaplarına açıklık getirilmesi gerektiğini söyleyen Bilge TOKİ’yi 90-2000 döneminin kamu bankalarına benzetiyor. Bilge “Geçmişte Türkiye fonlar üzerinden yönetilmişti, toplam kamu faaliyetlerinin önemli bir bölümüm merkezi bütçede görülmeksizin kamu bankaları üzerinden kaynak transferleri yapılmıştı, sonunda denetlenmeyen bankacılık sektörü büyük bir faciaya yol açtı” diyor.

Türker Hamzaoğlu ise kriz sonrası dönemde olumlu gelişmelerin olduğunu düşünüyor: “2001 krizi sonrası uygulanan politikalar sonucu Türkiye’nin makro temellerinde kalıcı bir iyileşme sağlandı. Kamu, özel sektör ve hane halkının borçluluk oranları nispeten düşük ve bankacılık sisteminin sermaye yapısı kuvvetli…” Hamzaoğlu’na göre ekonominin kısa vadede yurtdışı tasarruflara bağımlılığı yüksek kalacak olsa da, sağlanan fonların önemli bir kısmının altyapı yatırımları gibi orta vadede ülkeye rekabet gücü getirecek alanlarda harcandığını da hatırlamak gerekiyor.