Trump'ın karşısına çıkaracakları adayı belirlemeye çalışan Demokratlar cephesinde Joe Biden öne çıktı. Şimdi sosyalist Sanders ve taraftarlarının "sistemin temsilcisi" olarak gördükleri Biden'a nasıl yaklaşacakları önem kazandı.
EDVİN MİNASSİAN/LOS ANGELES
edvinminas@yahoo.com
ABD Başkanlık seçimleri sürecinde, son iki hafta içinde yaşanan olağanüstü gelişmelerin sonucunda, Obama döneminin Başkan Yardımcısı Joe Biden, ‘Süper Salı’dan sonra, ‘Süper Salı-2’ olarak tanımlanan 10 Mart’taki Demokrat Parti ön seçimlerinde tek rakibi olarak kalan Bernie Sanders’ı yendi. Böylece Biden, büyük olasılıkla Başkan Trump’a karşı başkanlık seçiminde Demokrat Parti’nin başkan adayı olarak çıkacak.
Sürpriz çıkış
Bernie Sanders için kazanma olasılığı tümüyle tükenmiş değil. Ama yine de bu olasılık oldukça düşük düzeyde seyrediyor. İki hafta önce, yani Güney Carolina seçiminde ve 3 Mart’ta 14 eyaleti kapsayan ‘Süper Salı’ öncesinde, anketlerde pek çok güçlü adayın önünde giden Sanders’ın nasıl gerilediği ve buna karşın Joe Biden’ın ise nasıl sürpriz şekilde çıkış yaptığı üstünde duralım.
23 Şubat itibariyle, uzmanların yaptıkları tahminlere göre, Sanders’ın kazanma şansı yüzde 52 , Biden’in ise yüzde 10 civarındaydı. Demokrat Parti’nin yönetici seçkinleri ise bu durumdan hiç hoşnut değildi. Son Demokrat Başkan Obama dahil neredeyse tüm Demokrat Parti seçkinleri tetikteydi. Gerekirse Temmuz ayında yapılacak Demokrat Parti Genel Kongresi’nde Sanders’a karşı bir müdahalede bulunulacağı, müşterek olarak seçilecek sürpriz bir aday üzerinde anlaşılacağı Demokrat Parti’yi gözlemleyen hemen herkesin beklentisiydi. Fakat bu ihtimal en son 1952’de gerçekleşmiş bir aday belirleme yöntemiydi. Ayrıca arkasına gençliği ve ilerici kanadı alan Bernie Sanders’ın durdurulamayacağını düşünenlerin sayısı da az değildi. Bu ihtimaller konuşulurken, önce 29 Şubat Güney Carolina seçimi yapıldı. O seçimin hemen öncesinde ise, tarafsız kalması beklenen, Demokrat Parti ağır toplarından, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin üst düzey kurmaylarından, Güney Karolina milletvekili, Afrika kökenli Amerikalılar arasında çok sevilen James Clyburn, son anda Joe Biden’i şiddetle destekleyen bir açıklama yaptı. Bu güçlü destek seçimlerin gidişatını değiştirdi ve Biden’ın oy oranının ciddi şekilde artmasında önemli bir faktör oldu. Buna rağmen Sanders için yine de her şey bitmemişti. Üç gün sonra gerçekleşecek ‘Süper Salı’dan en çok oy/delege alan aday olarak Sanders’ın çıkması yüksek olasılıktı. Bu olasılığa göre, Biden dışında dört beş güçlü adayın olması, oyların dağılmasına neden olacak ve Biden, Sanders’ı yakalayamayacaktı.
Tutmayan hesaplar
Ancak Sanders’ın hesapları tutmadı. Demokrat Parti kurmaylarının seçimden bir gün önce, yani 2 Mart Pazartesi günü yapmış oldukları müdahale sonucunda Sanders’ın beklentileri boşa çıktı. Sanders destekçileri bu müdahaleyi askeri darbeye benzetiyor. İki kuvvetli aday, Minnesota Senatörü Amy Klaubachar ve South Bend’in popüler belediye başkanı Pete Buttigieg, adaylıktan çekildiklerini ve Joe Biden’ı desteklediklerini açıkladılar. Buttigieg, Iowa’daki ilk ön seçimlerde Sanders ile başabaş mücadele eden, kazanma şansı az olsa da çok sayıda delege toplayacağına kesin gözüyle bakılan bir aday adayıydı. Kulislerde konuşulanlara göre, eski Başkan Obama ve ekibi devreye girerek, bu iki adayı bir gün daha bekleyip ‘Süper Salı’ sonuçlarına göre tutum belirlemeye ve ‘Süper Salı’dan bir gün önce Sanders’a son darbeyi vurmaya ikna etmişlerdi. Her iki aday da kozlarını kendileri açısından en uygun zamanda oynayarak, olası bir ‘Biden başkanlığı’nda bakanlık vaadi almışlardı. Bir başka deyişle, iki aday da ‘siyaset’ yapmıştı.
Her şeye rağmen…
‘Süper Salı’da 14 eyaletin 10’unu kazanan Joe Biden, büyük olasılıkla öne geçmiş oldu. Bu sonucun ardından, diğer güçlü adaylar Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren ve milyarder Michael Bloomberg de adaylıktan çekildiler. Bloomberg dahil olmak üzere, Warren dışındaki tüm aday adayları Joe Biden’ı desteklediklerini açıkladılar. Bloomberg, başkanlık seçiminde en az 500 milyon dolar harcayarak Biden’a büyük destek vereceğini ve Trump’ı devirmeye çalışacağını açıkladı. Ana akım medya, Demokrat Parti seçkinleri, Demokrat Parti senatörlerinin tamamına yakını Biden’a destek verdiklerini açıkladılar. Böylece Biden adeta küllerinden yeniden doğmuş oldu. Biden, konuşmalarında yaptığı ciddi hatalara rağmen Demokratların Trump karşısında bel bağladıkları aday olmayı başaracak gibi görünüyor. Biden, yaptığı son seçim konuşmalarından birinde eşiyle kızkardeşini birbirine karıştırdı. Trump cephesi ise Biden’ı yolsuzluk iddialarıyla yıpratmaya çalışıyor. Hatta Biden’a “bunak” diyenler bile var. Tüm bunlara rağmen Biden, Trump’ın karşısında Demokrat Parti’nin başkan adayı olmaya oldukça yakın.
Biden’in adaylığı ‘Süper Salı-2’ olarak tanımlanan 10 Mart ön seçimlerinden sonra büyük ölçüde kesinleşmiş görünüyor. Michigan gibi çok önemli bir eyaleti kazanan, aynı gün tüm eyaletlerde önde giden, Sanders ile arayı açmaya başlayan Biden, gelecek Salı günü yapılacak Florida, Illinois, Ohio seçimlerini de kazanırsa resmen Demokrat Parti’nin başkan adayı olabilir.
Sanders’ın tercihi
Bernie Sanders ise çok önemli bir karar vermek zorunda. Kendisinden devrim bekleyen destekçileri, karşı oldukları oldukları sistemin temsilcisi olarak gördükleri Biden’ı nasıl destekleyecekler? Onlara göre Trump kötü sistemin bir sonucu ama Biden ise sistemin ta kendisi. Sanders her ne kadar “Adayımız Biden olursa onu kesinlikle destekleyeceğim” dese de bu kolay olmayacak. Sanders’ı destekleyenlerin Biden’a husumetleri yüksek, alabilecekleri tavizler ise az. Borsalar, sendikalar, siyasiler ve medya Biden’ın ‘orta sınıf devrimi’ olarak tanımladığı planlarına destek veriyor. Dünyayı sarsan koronavirüs Biden gibi deneyimli bir siyasetçinin sadece Demokratlar değil, bağımsızlar ve ılımlı Cumhuriyetçiler için de güven duyup yönetimi teslim etmek isteyecekleri bir aday konumuna getirdi. Bu konjonktür, Biden için Trump’a karşı oldukça avantajlı görünüyor.
Sanders, her ne kadar gençleri harekete geçirse de onların yüksek oranda oy kullanmalarını sağlayamadı. Bunun nedenleri henüz açık ve net değil. Özellikle Michigan ve sanayi açısından gelişmiş eyaletlerde 2016 ön seçimlerinde Hillary Clinton’a karşı kazanmış olduğu, ‘beyaz işçi sınıfı’ seçmenlerini bu kez Biden’a kaybetmiş görünüyor. Daha önceki yazımda belirttiğim gibi, işçi sendikaları, sağlık sigortası, emeklilik fonları gibi hizmetler verdikleri için, bunları devletleştirecek sosyalist Bernie Sanders’ı degil, Obama reformlarını daha ileri götürecek fakat sistemi sarsmayacak Joe
Biden’ı tercih ediyorlar.
Başkanlık seçimi için konuşmak henüz erken olsa da Trump ve destekçileri Sanders ile Biden arasındaki gerilimi artırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Fakat borsaların ani çöküşü sürerse, ekonomide duraklama sonbahara kadar sürerse ya da gerileme döneminde girerse, koronavirüs de büyük bir felakete dönüşürse, Trump icin seçim beklediğinden çok daha zor geçebilir. Biden’ın birleştirici kişiliğinin arkasında Obama ekibinin ve güçlü bir profesyonel yönetici kadronun olduğunu bilen ABD seçmeni onu Trump’a tercih edebilir.
ABD seçim sisteminde Biden’ın çoğunluğu alabileceği elbette belli değil. 77 yaşındaki Biden’in başkan yardımcısı adayı olarak kimi seçeceği de oldukça önemli. Çünkü Biden’ın başkan yardımcısının daha sonra başkan adayı olacağı da yüksek ihtimal. Biden’ın ilk dönemini bitirse de ikinci kez aday olma ihtimali de zayıf. Bu bağlamda her kesimin beklentileri var. Sanders’a yakın bir adayı başkan yardımcısı adayı olarak seçmesi Biden-Sanders ittifakını güçlendirir. Buna karşılık, kadın, siyah ya da latin aday beklentileri de var. Hem kadın hem de siyah olan Kaliforniya Senatörü Kamala Harris’e başkan yardımcısı adayı gözüyle bakılması da ilginç bir ironi çünkü seçim kampanyası sürecinin başlarında Harris Biden’ı ırkçı olmakla itham etmişti. Sanders ve destekçileri Harris’in adaylığından hoşnut olmayacaklar.
Stratejik bakış
Sanders destekçileri açıkça söylemeseler de ‘sistemin adayları’nı desteklemek yerine, seçimlerde oy kullanmayıp, Trump’ın yeniden başkan seçilmesine dolaylı olarak katkıda bulunabilirler. ABD’yi ve dünyayı dört yıl daha Trump’ın yönetimine teslim edip, 2024’te kızgın ve bezgin seçmenin desteğini alabilirler. Böylece Sanders’ın halefi olan genç ve dinamik bir adayla ilerici demokrat hareketleri yönetime taşıyacak olabilirler. Sanders yanlıları böyle uzun vadeli bir strateji belirlemeyi de tercih edebilirler. Gelecek haftalarda yaşanacak gelişmeler, özellikle ilkelerinden çok taviz vermeyen Sanders’ın alacağı tavır, ortaya daha net bir seçim tablosu çıkaracaktır.