O makus talihi alt edebiliriz

Adeta ilan edilmemiş, adı konmamış ve zamana yayılmış bir dünya savaşının içinden geçiyoruz. 11 Eylül’le tepe noktasına ulaşan ve medeniyetler çatışması zeminine oturtulan Doğu-Batı ayrışması, zehirli meyvelerini vermeye devam ediyor. Tüm dünya, geleceğine etki etme şansı elinden alınmış, makus talihine yenilmiş bir kader mahkûmu gibi, türlü provokasyonların ardından şiddetin sanki kaçınılmazmış gibi artmasına seyirci kalıyor.

Batı dünyası yüzyıllarca dünyanın geri kalanı üzerinde katı bir hâkimiyet kurdu. Medeniyeti başka coğrafyalara taşıma adı altında, doğayı, kültürleri, gelenekleri sömürdü, tahrip etti. Bunu yaparken ‘geri kalmış’ dünyayı otantize etti, tanımladı, sınıfladı ve böylece hâkimiyet ilişkisini daim kıldı. Bütün bunları yaparken de, kendi bekasını riske atmadı. Dünyanın her tarafında at koştururken, sınırlarını yükselterek, kendi hijyenik cennetini yarattı.

Soğuk savaşın bitmesinden sonra ise, geleneksel statüko dağıldı ve bunu izleyen geçiş döneminde sınırlar çok daha geçirgen hale geldi. Batı, doğudan ve güneyden gelen göçmenlerle, Müslümanlarla, Asyalılarla ve Afrikalılarla tanıştı. Bu ani karşılaşma, ekonomik krizler, işsizlik gibi sosyal gerçeklerle de birleşerek, Batı toplumlarının göçmen ve yabancı karşıtlığı, İslamofobi gibi reaksiyonlar geliştirmesine yol açtı. Bu marazlar, insanlığın genel şiddet eğilimiyle birleşince, kanlı olaylara kapı araladı.

Bugün dünya, başka her şeyden çok, birlikte yaşama konusunda büyük bir sınavla karşı karşıya. Hıristiyanlar içlerindeki İslam karşıtlığıyla, Müslümanlar içlerindeki Hıristiyan karşıtlığıyla yüzleşmedikçe, Batılılar ifade özgürlüğü kılıfı altında inançlara hakaret etmekte direttikçe, Doğulular tepkilerini daha demokratik yollardan ifade etmenin yolunu aramadıkça, gittikçe küçülen dünyamızda çatışmalar daha da sıklaşacak.

Bu makus talihi alt edebilmenin yolu ise, doğulu veya batılı, farklı gruplardan insanların, birlikte yaşamanın bugüne ve yarına ait değerlerini elbirliğiyle üretebilmelerinden geçiyor.

 

AGOS