YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Felaketten devşirilen siyaset

18 milyonluk nüfusu ve dağınık, plansız yerleşimiyle, İstanbul’un her türlü sıradışı duruma hazırlıksız olduğu da bir kez daha ortaya çıkıyor. Ülkenin ekonomi ve turizm başkenti olan İstanbul göz göre göre bu hâle getirildi. Kendi kaderiyle baş başa bir kent. İktidarın bu kentle ilgili tek kaygısı, nereden rant çıkarılabileceği.

İçinde bulunduğumuz hafta İstanbul yoğun bir kar yağışına maruz kaldı. Ve son yıllarda yaşanan her sıradışı doğa olayında olduğu gibi bu kez de bir krizin içinde bulduk kendimizi. 24 Ocak’ı 25 Ocak’a bağlayan gece, İstanbul’un birçok ana bağlantı yolunda araçlar yollarda kaldı, insanlar saatlerce arabalarının içinde mahsur kaldılar, trafik kilitlendi, kriz ertesi günün ilk saatlerine kadar sürdü. 

Bunlara ilave olarak, yeni yapılan İstanbul Havalimanı’nda yolcular mahsur kaldı, uçuşlar durdu. Bir havalimanında böylesi bir durumda uçuşlar durabilir elbette, ancak Karadeniz kıyısındaki bu yeni havalimanının ne kadar yanlış bir araziye inşa edildiği bir kez daha ortaya çıktı. Nereden mi biliyoruz? Kriz için Ankara’dan İstanbul’a gelen bakanların, terk edilen Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı’na indiği ortaya çıktı. Yani Yeşilköy’deki havalimanı tüm zorluklara rağmen acil durumlar için işler hâldeydi. 

“Almanlar bizi kıskanıyor” denerek inşa edilen yeni havalimanına ise, böyle havalarda bırakın iniş-kalkışı, ulaşmak ya da oradan çıkmak bile mümkün olmuyor. Kriz gecesinde ayan beyan ortada olan bir tablo daha vardı. Metrobüs hattı ve İstanbul Belediyesi’nin sorumlu olduğu ana güzergâhlar işlerken, Karayolları’nın sorumluluğunda olan otobanlar felç durumdaydı. Buradan “Belediye iyi çalıştı, devlet kötü çalıştı” sonucu çıkarmaya çalışmıyorum. Ancak vaziyet böyleyken hükümet ve medyasının İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu karalamaya girişmesi işe tuz biber ekti.

Önce o kriz gecesinde İmamoğlu’nun bir balık restoranında olduğuna dair fotoğraflar AKP milletvekilleri tarafından sosyal medyada paylaşıldı. Sonra ortaya çıktı ki Ekrem İmamoğlu erteleyemediği bir randevu nedeniyle bir saatliğine o restorana gitmiş. İmamoğlu’nu sonraki saatlerde çalışmalara nezaret ederken canlı yayında gördük zaten. 

İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun böyle bir gecede o randevuya gitmesi elbette eleştirilebilir. Belli ki gitmese daha iyi olurdu. Ancak sosyal medyada ve haber kanallarında yaratılan tabloya baktığınızda sanırsınız ki belediyenin hizmetleri aksamış, buna karşılık merkezî yönetimin sorumlu olduğu yerlerde hiçbir aksaklık yaşanmamış.

Oysa durum tam tersi. Her şey bir yana, yeni inşa edilen havalimanında olup bitenler bile böyle bir afete ne kadar hazırlıksız olduğumuzu ortaya koyuyor. Ancak yaklaşan seçimler nedeniyle AKP-MHP koalisyonu kendini o kadar sıkışmış hissediyor ki, felaketin ortasında siyasi bir rant devşirmenin peşinde koşabiliyor. 

Tüm bunların ötesinde, 18 milyonluk nüfusu ve dağınık, plansız yerleşimiyle, İstanbul’un her türlü sıradışı duruma hazırlıksız olduğu da bir kez daha ortaya çıkıyor. Ülkenin ekonomi ve turizm başkenti olan İstanbul göz göre göre bu hâle getirildi. Kendi kaderiyle baş başa bir kent. İktidarın bu kentle ilgili tek kaygısı, nereden rant çıkarılabileceği. Yeni havalimanı da bu niyetle yapılmadı mı? Hem iktidar yanlısı müteahhitlere iş yaratmak, hem de Yeşilköy’deki araziyi ileride ‘kıymetlendirmek’. Üstelik, sırada bekleyen Kanal İstanbul var. Uzmanların, akademisyenlerin, toplumun tüm uyarılarına ve itirazlarına rağmen bu kanal yapılırsa neler yaşanacağını herhâlde yeni havalimanı örneğinden görebiliriz. 

Artan hayat pahalılığı, her gün biraz daha baskı altına alınan ifade özgürlüğü, iktidarın hedef gösterdiği sanatçılar, yazarlar, siyasetçiler, sivil toplum çalışanları, bağımsız seslerin boğulduğu tek sesli bir medya... Ve bir kar yağışı için en basit önlemleri bile alamayan, almayan bir sistem. 

Hâl-i pürmelalimiz budur.