OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Halk gidişatı umursamıyorsa ne söylesek boş

Gelelim bu tiyatroda başından beri eksik olan aktöre: Ermeni toplumu, yani halk. Birileri devamlı hareket hâlinde, oraya giriyor, buraya çıkıyor, bir şeyler söylüyor ama esas aktör olan veya olması gereken halk ortada yok. O ortada olmayınca, diğer aktörler sahada bildikleri gibi kendi çıkarları doğrultusunda at koşturuyor.

Vakıf seçimlerinde göz göre göre içine düşülen karmaşa, curcuna herkesin malumu. 2013’te Vakıflar Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinin iptal edilmesinden bu yana işin karmaşaya düşmesinde birçok kişi ve makamın sorumluluğu ve kabahati var. Ama bu son dokuz seneyi bir an atlayıp, geçen sonbahardan beri olanlara bakarsak, bu duruma gelinmesinin baş sorumlusu devlet ve Ermeni toplumu tarafında bu işi şeffaf biçimde yürütmeyenlerdir. Bu köşede defalarca yazdım, sürecin şeffaf yürütülmesi gerektiğini söyledim. O uyarılar hep bu günler içindi, muhtemel yönetmelikteki sorunlar evvelden tartışılsın, yönetmelik çıktıktan sonra böyle karmaşaya düşülmesin diyeydi. Hadi devlet görevlileri bunu böyle şeffaf olmayan biçimde yürüttü. Ya Ermeni toplumu içinden, Patrik de dâhil o aylar boyunca devlet görevlileriyle görüşenlere ne demeli? Hiçbiri o sürecin şeffaflığı için uğraşmadı; onlarla konuştuklarını kapalı kapılar ardında tuttular. Her sorulduğunda “Her şey çok güzel gidiyor, devletimiz bizi dinliyor” mealinde laflar söylediler (Dinlemiş hâli buysa…). Şimdi de, gene Patrik de dâhil aynı kişiler, ortaya çıkan “istenmeyen durumlar”dan şikâyet ediyorlar. 

Devlet görevlileri o görüştükleri kişilere neyi ne kadar söylediler, bilemiyoruz. Eğer, Patrik dâhil bu kişileri yönetmeliğin böyle çıkacağına dair bilgilendirmedilerse, o kişiler neden bundan şikâyet etmeyip “her şeyin çok iyi gittiğini” söylediler. Yok, yönetmeliğin böyle çıkacağını biliyorlardıysa o daha da vahim. Bütün bu kargaşayı görüp itiraz etmeleri gerekirdi. Liderlik iddiası bunu gerektirir. 

Geldiğimiz noktada, herkes yönetmeliği bir yerinden tutup kendi tarafına çekiyor, daha doğrusu çekebiliyor, çünkü yönetmelik metninin yarattığı karmaşa ve çelişkiler buna elveriyor. Daha evvel de söylediğim gibi, ben bunun yönetmeliği yazanlar tarafından kasten yapıldığı kanaatindeyim. Öyle değilse, müthiş bir beceriksizlik örneği. Hani, bebek oyuncakları vardır, bir küpün veya silindirin üzerinde daire, kare, üçgen biçiminde delikler olur, bebek de aynı şekilli parçaları uygun delikten geçirir. O bebekler gibiyiz ama bize verilen oyuncakta parçalar üçgen, delikler daire biçiminde. Üçgeni daireden geçirmeye çalışıyoruz, olmuyor tabii. Olmayınca da birbirimize giriyoruz. 

Ortaköy yönetimi kendini nasıl savunuyor? Yaptıklarının yönetmeliğe aykırı olmadığını söyleyerek. Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü yönetmelikte her bir vakfın kendi seçmen listesini vermesinin önünde teknik bir engel yok; hayır, çünkü ikinci bölgede 800 seçmen olmadığını çocuk bile bilir. 800 kişilik liste vermek, kötü niyetten başka bir şey değildir. “Başka liste gelirse onu da ekleriz” demek, baştaki bu kötü niyet göstergesini ortadan kaldırmaz. Öte yandan, yönetmelik, aynı bölgedeki vakıfların ortak liste vermesinin önüne de bir engel koymuyor. Yani Ortaköy “Yaptığım, yönetmeliğe uygun” diyor ama baştan ortak listeyi verseydi, o zaman da yaptığı yönetmeliğe aykırı bir iş olmayacaktı. Velhasıl, baştan beri söylediğim gibi, bu karmaşanın tek sorumlusu Ortaköy değil, ama şüphesiz onlar da önemli bir tuğla koydular. 

İşin Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) tarafında daha büyük bir tutarsızlık söz konusu, zira aynı bölge için birbirinden hayli farklı seçmen listelerini kabul ediyorlar. Biri VGM’ye sormayacak mı, aynı bölge için nasıl hem 800 kişilik seçmen listesini, hem 20 bin kişilik listeyi kabul ettin diye? Hiç şüpheniz olmasın, tüm bu işler mahkemeye düştüğünde bu da sorulacak. 

Gelelim bu tiyatroda başından beri eksik olan aktöre: Ermeni toplumu, yani halk. Birileri devamlı hareket hâlinde, oraya giriyor, buraya çıkıyor, bir şeyler söylüyor ama esas aktör olan veya olması gereken halk ortada yok. O ortada olmayınca, diğer aktörler sahada bildikleri gibi kendi çıkarları doğrultusunda at koşturuyor. Kitle bu işlere ilgi göstermediği sürece istediklerini yaparlar, kendi içlerinde kendi çıkar kavgalarını verirler. Sonunda o veya bu ağa kazanır ama bunun halka bir faydası olmaz. 

Peki, halk kim? Sen, ben, o, herkes. Şikâyet etmek yetmez, görünür olmak da gerekir. Ortaköy seçmen kaydı alacağını duyurdu. İkinci bölgede yaşıyorsanız, işte görünür olmak için fırsat. Organize olabiliyorsanız eş, dost, arkadaşlarla toplu bir şekilde, olamıyorsanız tek başınıza gidip Ortaköy’e seçmen kaydınızı yaptırın. Hatta mesela hemşehri dernekleri gibi zaten belli ölçüde organize gruplar bu işe öncülük edebilirler. 

Zira halk umursamaz olursa, diğerlerine söylenecek sözün pek bir manası kalmıyor son tahlilde.