OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Pazarlık evet, ama sınırsız ve ilkesiz değil

HDP’nin kendi adayını çıkarması siyaseten doğru karardır. Erdoğan’ın ilk turda %50+1 alıp almamasını etkilemez. Daha da ötesi, HDP'nin de söylediği gibi, kendi adayını çıkarmak müzakereye kapıyı tamamen kapatmak manasına gelmez. Bunları söyledikten sonra, kendi söylediğime bir şerh düşmek istiyorum. Şöyle ki, ‘pazarlık’ derken duruma göre her adaya oy verilebileceğini kastetmiyorum. Bunları Mansur Yavaş’a istinaden söylediğimi tahmin etmişsinizdir.

HDP, cumhurbaşkanlığı için kendi adayını çıkaracağını açıkladı ve kendine muhalif diyen kesim içinde küçük bir kıyamet koptu. Efendim, Altılı Masa’nın adayını beklemeden nasıl böyle bir şey yaparmış... Burada sanırım, HDP’nin tamamen Kürtlerle özdeşleştirilmesinden kaynaklı bir tabi olma beklentisi, HDP’nin özerk bir parti olmasını sindirememe durumu var. Kaldı ki, HDP Altılı Masa’ya adaylık konusunda açık müzakerede bulunmak için doğrudan ve dolaylı olarak defalarca çağrıda bulundu ama bırakın müzakereyi, Altılı Masa’nın kimi bileşenleri adlarının HDP’yle aynı paragraf içinde geçmesine bile tahammül edemiyorlar. 

Bu şartlar altında HDP’nin kendi adayını çıkarması siyaseten doğru karardır. Erdoğan’ın ilk turda %50+1 alıp almamasını etkilemez. Bu, Altılı Masa’ya çıkaracakları adayın niteliği hakkında verilmiş bir mesaj. Ayrıca, HDP seçmeninin daha en başından Altılı Masa’nın adayına mecbur olmadığını söyleyen siyasi bir manevra aynı zamanda. Kaldı ki, HDP’nin adayı ikinci tura kalmasa dahi, birinci turda alacağı oy oranına göre pazarlık gücü yükselecektir. Elindeki seçmen gücüyle destekleyeceği muhtemel adaydan bazı şeyler talep etmesi de olması gerekendir, olağandır, siyaset budur, demokrasi budur. Bu, yani oyları bir bütün olarak en etkili biçimde kullanmak, aynı zamanda HDP yönetiminin seçmenine karşı sorumluluğudur. Daha da ötesi, HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar’ın da söylediği gibi, kendi adayını çıkarmak müzakereye kapıyı tamamen kapatmak manasına gelmez. Altılı Masa’nın çıkaracağı adaya göre birtakım değişikliklere gitmek pekâlâ mümkündür. 

Bunları söyledikten hemen sonra, kendi söylediğime bir şerh düşmek istiyorum. Şöyle ki, ‘pazarlık’ derken duruma göre her adaya oy verilebileceğini kastetmiyorum. Mevcut iktidarın kurduğu baskı rejiminin sonlanması tabii ki önemli ve gereklidir. Bunun için de herkesin kendi ideal aday tipolojisinden taviz vererek ortak bir adayda mutabık kalabilmesi şart görünüyor. Başka bir deyişle, önümüzdeki seçimin konjonktüründen dolayı, ‘normal zamanda’ oy vermeyeceğimiz bir adaya oy verebiliriz. Fakat, bu bütün sınırları kaldırmak veya kimilerinin dediği gibi Erdoğan’ın karşısında kim olsa gözü kapalı ona oy vermek manasına gelmez. Böyle bir hareket, kendini siyaseten etkisizleştirmek olur. Kaldı ki, bazı ilkesel sınırlar bakidir ve öyle olması da doğrudur. Tüm bunları, ismi Altılı Masa’nın muhtemel adayları arasında geçen Mansur Yavaş’a istinaden söylediğimi tahmin etmişsinizdir. Ülkücü bir geçmişi olması bir yana, bunu hiç de geçmişte bırakmış gibi davranmayan, her fırsatta gururla sahiplenen birinin cumhurbaşkanlığı makamına taşınmasına katkıda bulunacak değiliz, en azından ben değilim. Bunu söylediğiniz zaman “Erdoğan mı, Yavaş mı?” kartını oynuyorlar. Hem HDP’nin defalarca yaptığı “Oturup kamuya açık, şeffaf biçimde konuşalım, ortak bir adayda anlaşalım” çağrılarına kulak tıkayacak, hiçbir yanıt vermeyeceksiniz, hem de HDP tabanında kabul görmeyecek ve bu gene defalarca belirtilmiş birini âdeta inadına aday yapacaksınız, sonra da “Erdoğan mı, Yavaş mı?” diye şantaj yapacaksınız. Böyle bir durumda sonuçtan şantajı kuran ve ileri süren sorumlu olur, o şantaja boyun eğmeyen değil.

Bununla ilgili şunu da söylemem gerekir: Mithat Sancar’ın, Fatih Altaylı’nın programında “Mansur Yavaş’a oy verir misiniz?” mealindeki soruya, “Biz isim konuşmuyoruz” cevabıyla Mansur Yavaş profili için, kasıt o olmasa da, açık kapı bırakan ifadeleri kanımca isabetli değil. Bu yaklaşım, HDP’ye ileriki zaman için zımni bir sorumluluk yükler, bir beklenti veya yanılsama yaratır. “Biz isim konuşmuyoruz” demek bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Zaten söz konusu olan da tek bir kişi değil, Mansur Yavaş profilindeki herhangi bir kişi. HDP yönetiminin böyle bir profili ikinci turda da olsa destekleyip desteklemeyeceklerini açıkça belirtmesi hem kendi seçmenine, hem genel seçmene, hem o profili aday gösterecek cenaha karşı kamusal sorumluluğudur. Pozisyonunuzu şimdiden net bir dille belli etmezseniz ikinci tur için (yanlış) beklenti yaratmış olursunuz. HDP seçmeni, fikrimce siyasi bilinci en yüksek kitledir ve pek ihtimal vermiyorum ama parti yönetimi Yavaş gibi bir profili stratejik olarak destekleme kararı alsa bile buna uymayacak HDP seçmeni vardır. Tek başına hiçbir manası olmamakla birlikte şu kadarını söyleyeyim ki, şimdiye kadar katıldıkları tüm seçimlerde HDP adaylarına oy vermiş biri olarak, değil HDP yönetiminin işareti, göklerden vahiy gelse, Maraş Katliamı’nın, TİP’li gençlerin ve daha nice cinayetlerin faili bir geleneği sahiplenen birine oy vermem. Bunlara “eski defterler”, “eski yaraları kaşımayalım” diye cevap verecek olanlar ne bunların eski olmadığının, ne de Türkiye’deki esas siyasi sorunun farkındadır.

Oy verme söz konusu olduğunda tabii ki şahıs olarak benim ne yapacağımın hiçbir önemi yok ama tahmin ederim böyle düşünen sadece ben değilimdir.