OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

İradenin iyimserliği

Bu ülkede cenahlar, partiler üstü genel bir değerler ve normlar sorunu var. Meşru ile gayrimeşru, haklı ile haksız, yapılabilir olan ile yapılamaz olan arasında ilkesel bir sınır algısı yok. Yapılabilirliğin sınırlarını, ortam ve bağlamdaki güç seviyesi belirliyor. Bu anlayış Türkiye’de çok yaygın. İktidar da bu anlayıştan güç alıyor.

Seçime günler kaldı, gün yaklaştıkça da gerilim artıyor. Dünyanın en demokratik ülkesinde bile seçim zamanı belli bir düzeyde stres olması, seçim işinin doğası gereği olağan karşılanabilir. Fakat Türkiye’de, hem mevcut iktidarın seçimleri kaybetmemek, daha doğrusu kaybetse de iktidarı bırakmamak için her şeyi yapmaya hazır olduğuna dair kanaat, hem bunca zamandır baskı altında olan geniş halk kesimlerinin “Ya bu sefer de olmazsa” korkusu yüzünden, gerilim kabul edilebilir, olağan sınırların çok üzerinde. İktidar mahfilleri de gerilimi yükseltmek için açık veya örtük söz ve eylemleri devreye sokuyor. Olası kayıp hâlinde seçim sonuçlarını tanımayacaklarının işaretlerini, ya gerçekten öyle yapacakları için ya da seçmeni korkutup sandıktan uzak tutmak için veriyorlar. 

İçişleri Bakanlığı bünyesinde, polis ve jandarma eliyle Yüksek Seçim Kurulu’na paralel bir oy takip sistemi kurma gibi girişimler de soru işaretlerini artırıyor. İçişleri Bakanlığı böyle bir şeyi neden istiyor olabilir? Zaten Yüksek Seçim Kurulu seçim düzenlenmesinde tek yetkili kamu kurumu olarak sürecin başında. Üstelik, seçim sırasında sandık başlarında Cumhur İttifakı’nın da sandık görevlileri ve müşahitleri olacak. Peki öyleyse fazladan bir kanal, üstelik polis ve jandarmayla, açmak neden? İnsanın aklına ister istemez, farklı sonuçlar açıklayarak bir karmaşa yaratmak mı istiyorlar benzeri, kötü niyetler geliyor. Seçim gecesi hangi yönde olursa olsun erken sonuçlara temkinli yaklaşmak gerekiyor. Herhangi bir sonuca varmadan, sabırlı olup beklemek ve gözlemlemek daha iyi. 

Öte yandan, tüm bunlar gösteriyor ki cumhurbaşkanlığı seçimlerini Kılıçdaroğlu ve/veya meclis seçimlerini muhalefet, kılpayı denebilecek bir farkla kazanırsa, iktidar çevrelerinin seçimi gasp etmeye tevessül etmeleri sürpriz olmaz. Onun için aradaki farkın mugalataya, çarpıtmaya imkân vermeyecek boyutta olması lazım.

Bu iktidar, ülkeyi haddinden fazla gerdi; sonlanması hayırlı olacaktır. Gel gelelim, bu iktidarın toplumda bir karşılığı olduğu da bir gerçek. Ekrem İmamoğlu’na Erzurum’da yapılan saldırıdan sonra İstanbul’da yapılan sokak röportajlarında, azımsanmayacak sayıda kişi “İyi olmuş, hak etmişti, ne işi varmış orada” türünden cevaplar verdiler. İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanı olarak seçim propaganda turuna çıkmasını yanlış bulabilirsiniz ama bu, onun ve yanındakilerin gittikleri yerlerde taşlanmayı hak ettiği manasına gelmez. 

Bu ülkede cenahlar, partiler üstü genel bir değerler ve normlar sorunu var. Meşru ile gayrimeşru, haklı ile haksız, yapılabilir olan ile yapılamaz olan arasında ilkesel bir sınır algısı yok. Yapılabilirliğin sınırlarını, ortam ve bağlamdaki güç seviyesi belirliyor. Bu anlayış Türkiye’de çok yaygın. İktidar da bu anlayıştan güç alıyor. İktidarı destekleyen kitlenin büyüklüğünü şu anda tam olarak bilemiyoruz. Seçim sonucu tahmini de benim oldum olası uzak durduğum bir iştir, çünkü tam olarak göremediğimiz, bütünüyle hâkim olamadığımız milyonlarca kişilik bir kitleden, o kitlenin nereye yöneleceğinden bahsediyoruz. Anket şirketleri, bizim hâkim olamadığımız kitleye istatistik biliminin ilkelerine göre yaklaşıp tahminde bulunmak için varlar ama doğrusu bunu ne ölçüde başarıyorlar, o da şüpheli. Velhasıl, herhangi bir sonuçtan emin olmak mümkün değil. Bazı sonuçlar beni tabii ki üzer ama şahsen ben hangi sonuç çıkarsa çıksın şaşırmayacağım. 

Ne olursa olsun, ilk etapta yapılacak iş bellidir: Sandığa gitmek. Antonio Gramsci’nin şu sözüne en çok kulak vermemiz gereken zamanlardan geçiyoruz: “En kötü korkuların karşısında umutsuzluğa kapılmayacak ve aptallığın coşkusuna düşmeyecek, ciddi ve sabırlı insanları yaratmak gereklidir. Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir.” O iradenin ilk yapacağı da, hile hurda söylentilerine aldırmadan sandığa gidip oyunu vermektir.