Darbe aslında 2016’da Selahattin Demirtaş’ın hapse atılmasıyla başlamıştı. O dönemin yeni ve muhalefete en fazla umut veren siyasetçisi olan Demirtaş’ın önü böylece kesilmiş oldu. İmamoğlu için bir öngörüde bulunmak zor. Umalım ki tüm siyasi tutsaklar serbest kalsın. Ama belkide iktidar açısından rejimin adını artık koyabiliriz.
Türkiye’de mevcut rejime ne isim vereceğimizi tartışıp duruyoruz. ‘Tek adam rejimi’ dedik tam olmadı, MHP ve Bahçeli’nin, ayrıca, eski klasik devlet çevrelerinin rejim üzerinde büyüklü küçüklü ağırlığı var. Faşizm, teknik olarak denemiyor, çünkü diğer partiler faal, seçime giriyor, mitingler zorlukla da olsa yapılabiliyor. Hiç adil olmayan bir seçim sistemi ve iktidara bağımlı bir medya olsa da seçimler de yapılıyor. Yakın zamana kadar mesela belediye başkanları muhalif partilerden olabiliyordu. Muhalif basın da tüm engellere rağmen yayın yapabiliyor.
Bununla beraber faşizm kıyaslaması yapabiliyorsak ortada faşizme yakın bir durum var denebilir. Fakat tüm yukarıda saydığım sebeplerle başka isim arayışı da sürüyor. Otoriter muhafazakarlık, Sağ-otoriter popülizm vs…
İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle hapse atılmasından sonra “darbe”yi de konuşmaya başladık. Evet darbe genelde teknik olarak ordu tarafından yapılsa da olup bitenin sivil siyasete bir darbe özelliği taşıdığı ortada. Zaten CHP Genel Başkanı Özgür Özel de rejimi bir “cunta” olarak tarif etmeye başladı İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından.
Ancak Özel’in açıklamasında şöyle de bir tutarsızlık yok değil. İmamoğlu’nun gözaltına alındığı tarih olan 19 Mart’tan sonraki geniş protesto dalgasını kastederek “darbe püskürtüldü” diyor. Diyor ama, hem İmamoğlu hapiste, hem de Özel İmamoğlu’nun seçime kadar hapisten çıkamayacağı senaryolar üzerine açıklamalar yapıyor. Mansur Yavaş sembolik bir cumhurbaşkanı adayı olacak, CHP’nin seçimi kazanmasıyla parlamenter sisteme dönülecek ve İmamoğlu da başbakan olacak, bu yol haritasına göre.
Bu durumda, eğer “cunta” da işbaşında ise, darbe pek de püskürtülmüş olmuyor. Zaten olmadığını da bu hafta İBB’ye yönelik ikinci gözaltı dalgasıyla görmüş olduk. İSKİ Genel Müdürü’nün de aralarında olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. İSKİ Genel Müdürü ev hapsi ile serbest kalsa da İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten’in de içinde olduğu 18 bürokrat tutuklandı.
Bu operasyonun Sazlıdere Gölü kenarına TOKİ’nin inşaat başlatması ve İSKİ’nin bu imarlaşmayı durdurmak için hamlede bulunmasının ardından gelmesine dikkat çekiliyor. Yani iktidar “Sen benim rant projelerimi nasıl engellersin?” demiş oluyor bir anlamda. Ramazan Gülten’in de AKP’ye yakın isimlerin kaçak yapılarını mühürlediğine dikkat çekiliyor.
Tekrar dönelim Özgür Özel’in az önce bahsettiğim açıklamalarına. Tam olarak şöyle diyor Özel:
“YSK seçime sokmazsa o güne kadar adayımız İmamoğlu. İçerideyse de dışarıdaysa da... ‘Efendim kağıt üstünde aday kim olur?’ Ona da bir talebim yok benim, kendi adımı yazdırmak gibi. İmamoğlu’nu Silivri’de tutup yasak getirsinler yüzde 70’le seçimi alırız, parlamentoda anayasayı değiştirecek çoğunluğu millet verir. 15 günde anayasa değişir, İmamoğlu çıkar görevine başlar. Formül bulunur. Ne olur? Tayyip Erdoğan için bulunan formül bulunur veya büyük bir coşkuyla hızla ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ hazırlığı yapılır. Yine de sandığa konur. Bir tarafsız cumhurbaşkanı seçilir. Başbakan olarak yürütmenin başına İmamoğlu gelir. O süreçte tarafsız cumhurbaşkanı, sürece katkı sağlayan milletin gönlüne giren en önemli aktör tarafsız cumhurbaşkanı olur. Bunun adı Mansur Yavaş olur.”
Daha önce bu sütunda şu başlıkta bir yazı kaleme almıştım: “Madem ortada bir darbe var, CHP emanetçi adaydan çekinmemeli” Bu yazıda 12 Eylül darbesi sonrasındaki koşulları hatırlatmış, DYP’nin uzun süre Demirel yasaklı olduğu için “emanetçi başkan”larla yola devam ettiğine dikkat çekmiştim.
CHP muhtemelen böyle bir güzergah izleyecek. Çizdiği yol haritası ne kadar gerçekleşir o tabii bilinmez. İktidarın her rakibe göre bir kıskaç politikası, senaryosu var.
19 Mart darbesi diyoruz ama şu hatırlatmayı yapmadan da bitirmeyelim. Darbe aslında 2016’da Selahattin Demirtaş’ın hapse atılmasıyla başlamıştı. O dönemin yeni ve muhalefete en fazla umut veren siyasetçisi olan Demirtaş’ın önü böylece kesilmiş oldu. Dokuz yıldır hapiste Selahattin Demirtaş. İmamoğlu için bir öngörüde bulunmak zor. Umalım ki tüm siyasi tutsaklar serbest kalsın.
Ama belki iktidar açısından rejimin adını artık koyabiliriz: “Seçim olsun ama en güçlü rakiplerim hapiste kalsın” rejimi.
Özgür seçimlerde buluşmak umuduyla.