2018’de kaybettiğimiz 180 milyon plak satarak efsaneler arasında haklı yerini çoktan kazanan Fransız-Ermeni şarkıcı Charles Aznavour’un biyografisi “Aznavour”, vizyona girdi.
“Ne söylemek istiyorsun diye soruyor” kadın filmde. “Aşk şarkıları” diye gülümsüyor Aznavour. Kadın kafasını kaldırıp bakıyor ve “Aşk şarkılarını yakışıklı adamlar söyler” diyor. Fransa’da doğan bir Ermeni olarak her türlü yoksulluğu ve belki de aşağılamayı gören Aznavour, kadına sadece bakıyor. Kendine inanmaktan ve şarkı söylemeye olan aşkından vazgeçmiyor. Hatta Edith Piaf’ın ilk tanıştıklarında “Şarkıcı olmak için sesinin güzel olması gerek, senin sesin kulak tırmalıyor” demesi bile onu durdurmuyor. “Gırtlağım parçalana kadar şarkı söyleyeceğim.” Söylüyor da. Ama kitleleri kendini hayran bıraktığı sese ve şarkılara ulaşması kolay olmuyor elbette. Yoksullukla, yoklukla sınanıyor senelerce, vazgeçmiyor. Çok çalışma, azim, istek, inanç, tutku ve inatla yıllar süren bir hikaye yazıyor kendine ve dünyaya. Küçük küçük sahnelerden, radyoda ilk çalınmaya ve nihayet “kulak tırmalayan sesini eğittikten sonra” Edith Piaf’la Paris’ten New York’a uzanan şöhret yolu. Filmde yapımcılardan birinin hadsiz teklifini boşa çıkarıyor Aznavour: “Ermenilerin sayılarla arası iyidir derler, Aznavour sen git muhasebeci ol.” Aznavour, onun yerine Fransa’nın Sinatrası oluyor.
Yapımcı damadı
Fransız yönetmenler Mehdi Idir ve Grand Corps Malade’in birlikte çektikleri “Aznavour”, sinema salonlarında kulaklarınızın pasını silmekle kalmayacak. Ermeni Soykırımı’dan bir anne babanın 1924 doğumlu çocuğu olarak yoksulluktan şöhret basamaklarını tırmanışına, zaferlerinden yenilgilerine, Paris’ten New York’a benzersiz bir sanatçının yolculuğunu keşfedeceksiniz. Samimi, etkileyici, hassas ama dayanıklı, son anına kadar kendisini sanatına adamı Aznavour’un hikâyesi, hakikate sadık. Yapımcılardan Jean-Rachid Kallouche, Charles Aznavour'un damadı.
Yalnızca Fransa’nın en sevilen sanatçılarından biri olmayı değil, aynı zamanda Fransız kültürünü İngilizce konuşulan dünyaya taşıyan bir simge haline gelmeyi başaran, 180 milyon plak satan efsanevi sanatçıyı Tahar Rahim oynuyor. Aznavour gibi bir efsaneyi gerçek bir başarıyla oynayan Tahar Rahim’in de hakkını vermek gerek.
Aznavour olarak Tahar Rahim
Tahar Rahim ise üstlendiği zor rolü bir Fransız sinema sitesine şöyle anlatıyor: “Benim için amaç Charles Aznavour ile benim aramda bir yerde olmaktı. Maske takmak ya da makyaj yaptırmak istemiyordum. Charles'ın ailesi, eşi ve çocuklarıyla tanışma fırsatı buldum. Bu toplantılar beni besledi. Kızı Katia'nın da sette olması bizim için büyük bir şanstı. Sanki babasını görüyormuş gibi hissettiğini söylediğinde çok büyük bir rahatlama hissettim.” Peki ortak noktalar? “İkimiz de göçmen çocuklarıydık, güvencesiz bir toplumsal tabakadan geliyorduk ve hiç de gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerimiz vardı.”
Elbette böyle bir devi canlandırırken korkmuş: “İtiraf ediyorum ki korku beni çok heyecanlandıran bir şey! Kameraya şarkı söylemeyi öğrenmek istiyordum, bir hakikatin içinde olabilmeyi. Şarkı söylemek, jestler ve piyano için aylarca süren bir gözlem çalışması gerekti. Sonra ses hocam bana şarkı söyleyebileceğimi söyledi. Ses dublörüm olduğu için kendimi güvende hissediyordum. Altı ay boyunca haftada altı ila sekiz saat ders aldım. Çekimler sırasında da devam ettim. Benim belli bir avantajım vardı: Baslarda zaten bir perdem ve Charles'la bir tür benzerliğim vardı. Çekimler bitince stüdyoya geri dönüp, eksiklerimi tamamlamak için tekrar şan dersleri almam gerekti.”