Inger Tiyatro Grubu, 20. Yıllarını kutlamak için Ahmet Sami Özbudak’ın ödüllü eseri ‘İz’ isimli oyununu oynuyor. Oyun, Beyoğlu yakın tarihine ötekinin gözünden bakıp, insanlığı sahipleniş hikayelerinin en iyi örneklerinden biri. Oyun 24 ve 29 Mayıs’ta Ortaköy Tarkmancats Okulu salonunda.
Tarlabaşı’nın dar sokaklarında fısıldayan eski hikayeler daldım dün gece. Taksim, Beyoğlu, İstiklal, Tarlabaşı bu yüzyılda ne kadar acılara mesken oldu. Eski püskü sokaklarında ne hikayeler dolaşıyor? Evlerin, odaların, eşyaların geçmişten izleri var. Görmek isteyen herkes görür, duymak isteyen herkes duyar. Mesele ne kadarını görmek ister, ne kadarının acısına kendi acımız gibi tutunuruz.
Bence Ahmet Sami Özbudak’ın ödüllü eseri ‘İz’, Beyoğlu yakın tarihine ötekinin gözünden bakıp, insanlığı sahipleniş hikayelerinin en iyi örneklerinden biri. Inger Tiyatro Grubu 20 yıllık geçmişlerini ‘İz’ ile taçlandırmakla yerinde bir karar vermiş. Performanslarıyla, göz dolduran ekibi başarılarından dolayı tebrik ediyor, sizleri ‘Inger’ grubunu kurucusu, yönetmeni ve oyuncusu Aras Nas ile baş başa bırakıyorum.
‘Inger’ gurubu olarak uzun bir süre sonra yeni bir oyuna imza attınız. Neden bu kadar ara verdiniz? Ayrılıklar oldu mu?
‘Inger’ grubu olarak 2018'de son oyunumuzu oynayıp yenisine hazırlanacakken pandemi girdi araya, bir iki sene oradan kaybettik. Daha sonra oyun bul, hazırlan derken şimdiye kadar sürdü. Aramızda ayrılıklar olmadı ama bundan önceki oyunumuzun kadrosu 13 kişiden oluşuyordu, bu seneki ise yedi kişiden oluşuyor. Bunun sebebi daha çok arkadaşlarımızın özel sebeplerinden veya iş yoğunluklarından kaynaklanıyor.
Ahmet Sami Özbudak'ın yazdığı ‘İz’ kuvvetli bir tiyatro metni. Bu metin sizin için yazılmış özel bir metin değil. Ötekilerin anlatıldığı bu metni oynamayı nasıl tercih ettiniz?
Aslında yeni oyun arama süreci her zaman sancılı geçer. Genelde biz ve cemaatimizdeki diğer gruplar komedi oynarız. Bizler vizyon olarak biraz farklılık yaratmak, değişik bir şeyleri denemek istedik. Bunun için oyun arama sürecinde dram oynama fikrine daha çok yöneldik. Zaten trajedi, drama hep kafamızda vardı ama ilk defa aktife geçtik. Ahmet Sami Özbudak hakkında kulak aşinalığım olduğu için onun eserlerini inceliyordum, ‘İz’i okudum, çok etkilendim ve kendisiyle görüştüm. Ahmet Bey teksti attı bize. Metin hepimize çok sıcak geldi. Metin biraz bizlerden, biraz geçmiş olaylardan, tarihteki trajik dönemlerden kesitlere sahip olduğu için hemen hepimizi içine çekti açıkçası. Başarabileceğimiz takdirde iyi tepkiler alacağımızı biliyorduk. Ana kaygımız "Biz başarabilecek miydik acaba?" idi. Komedi oynarken provalarda işin içine girebilmek biraz daha kolay olabiliyordu ama hani trajedide, dramda biraz daha işin içinde kalmak, ne bileyim gerektiğinde hüzünlenmek daha çaba gerektiriyor. İçimizden hiç kimse "Yapmayalım" demedi. Herkes teksti çok beğendi "Yapalım" dedi yaptık, başlayalım dedi, başladık.
Bayağı sansürlenmiş bir metin oynadığınız söyleniyor. Ne dersiniz?
Oyunda çok abartılacak, çıkarttığım bir kesit yok. Biraz argo kelimelerin yoğunluğu fazlaydı, bunları azalttım. Onun dışında tarihten, tarihi kesitten bir çıkartma olmadı. Zaten sansürleseydik oyunun bütünlüğü bozulurdu. Çıkarttığım kelimelerin her biri için Ahmet beyle devamlı karşılıklı konuşup izin aldık. Şunu da söylemek isterim ki ‘İz’e bazı müzik ve şarkıları biz ekledik.. Yani oyunun kurgusunda, ana konusundan bir değişiklik olmadı.
Provalar nasıl geçti?
Hakikaten zor geçti. Kesinlikle benim için de zordu. Son saate kadar kafamda hep bir soru işareti de vardı. Bunun sebebi de, oyunun türünden dolayıydı. Dramaya cemaatimiz yaklaşımı nasıl olacaktı? Bundan dolayı kaygılıydım ama neyse ki şimdiye kadar her şey çok iyi geçti.
Metinde Tarlabaşı’nın hem 50'lerini, hem 80'lerini, hem günümüzü işlediniz. Peki bir Kurtuluş çocuğu olarak neler hissettiniz?
Duyduğunuz hikayelerle okuduğunuz hikaye bir nebze birbirinle bağdaşıyor mu? Evet, bağdaşıyor tabii. Bunlar bizim bildiğimiz şeyler. Kulak dolgunluğumuz var. 50'li ve 80’li yıllarda yaşanan trajedileri hepimiz hem büyüklerimizden dinlemiştik, hem kitaplarda okumuştuk. Tabii ki yaşamadık ama çok duyduk ve okuduğumuz tarihsel olaylarla metin çok bağdaşıyordu. Metinde en azından 50'li yıllar için kendimizden bir şeyler bulduk diyebilirim. Azınlık olmanın verdiği dışlanmışlığı belki bir nebze hissettik kendimizde.
Gala kokteylinde konuştuğum insanların bazılarının sizin açınızdan korktuklarını gördüm. ‘Çok iyi bir oyun ama biraz sivri’, ‘Acaba bu dönemde böyle bir oyun oynamasalar mıydı’ veya ‘Onlar için korktum, çocukların başı belaya girmesin’ diyenler oldu. Size de benzer endişelerini dile getirenler oldu mu?
Evet oldu. Bizi düşünmeleri güzel tabii ama ben metnin fazla bize sorun çıkaracak bir konusu olduğunu düşünmüyorum. Oyunu işlemek var, işlemek var. Aslında ‘İz’in eski sansasyonel olayların üzerine ağır bir şekilde giden bir senaryosu yok. Konular hep yüzeysel geçiştiriliyor. Neticede yaptığımız sanat. Zaten oyunda herhangi bir konuda herhangi bir kesime hakaret durumu da yok. Oyunumuz buna rağmen net bir şekilde mesajlar verilebiliyor. Ben bir problem yaşayacağımızı sanmıyorum ama bizim için kaygılananlara o gece de şimdi de teşekkür ederim.
Gördüğüm kadarıyla oyununuz yoğun ilgi görüyor. Yurtdışında oynamanız için hiç teklif aldınız mı?
Hayır, henüz almadık. Oyun daha çok sıcak. Buna rağmen oyunu muhakkak dışarıya açmamızı, cemaat dışına çıkıp oynamamızı dile getirenler çok. Bu anlamda mutluyum, ilerleteceğimizi düşünüyorum. Ortaköy Sahnesi'nde birkaç oyunumuz kaldı daha sonra yazdan dolayı bir ara vereceğiz. Akabinde daha geniş çevrelere ulaşmayı düşünüyoruz.