Pınar Aydınlar: "Dimdik girdim, başı dik çıktım"

HDK operasyonlarında tutuklanıp 13 Mayıs’ta tahliye edilen sanatçı Pınar Aydınlar, “Onurluca mücadele eden, değerlerine sahip çıkan bir kadın olarak hapisler, gözaltılar bizleri ve ailelerimizi yıpratsa da bizim onurumuz kadar kıymetli hiçbir şeyimiz yok. Dimdik girdim, başı dik çıktım. Bu benim için en büyük iradedir” mesajını verdi.

Sanatçı Pınar Aydınlar, 18 Şubat'ta Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) düzenlenen operasyonlar kapsamında polisin evine düzenlediği baskınla gözaltına alınıp 21 Mart’ta tutuklanmıştı.

13 Mayıs günü, Aydınlar’ın "örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanan davanın ilk duruşması, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, sanatçı Aydınlar'ın adli kontrol tedbiriyle tahliyesine karar verdi. Esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için dosyanın iddia makamına gönderilmesine de karar veren mahkeme, bir sonraki duruşma tarihini 11 Eylül olarak belirledi.

Pınar Aydınlar, tahliye sonrası Agos’a konuştu.

Aydınlar, gözaltına alındığı süreç ve yaşadıklarını şöyle anlattı: “18 Şubat günü sabaha karşı saat 05.20’de çocuklarımla yalnız yaşadığım evimde, özel tim ve kolluk güçleriyle 20’ye yakın kişi tarafından üzerleri silahlı bir şekilde kapım vuruldu. Kapım koç başıyla kırılmak üzereyken, üzerimi giymeme izin verilmeden kapıyı açtım ve yere yatırılarak alnıma büyük bir silah dayandı. Başımı yana çevirdiğimde oğlumun da mutfakta yere yatırıldığını gördüm, göz göze geldik. O an itibariyle açlık grevine girdiğimi söyledim. Yıllar önce bazısını uzaktan görüp anımsadığım, kimini hiç tanımadığım 50’ye yakın insanla dört gün Terörle Mücadele’de böyle zor bir süreç geçirdim.”

Aday olmadığı halde belediye adaylığı ile suçlandı

Üzerine atılı suçlamaların yanlış bilgilerden oluştuğunu söyleyen Aydınlar, “Meğerse 2014'te Tekirdağ HDK binasında yapılan baskında bir excel dosyasından ‘başkan’ diye ismim çıkmış. Sonradan iddianamede öğreniyorum ki ismim Kağıthane Belediyesi Başkanı diye geçiyor. Aslında bilgi doğru olmayan bir şekilde geçiyor. Ben sadece 2014'te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, ışıklar içinde uyusun, Sırrı abi ile birlikte eşbaşkan adaylığında bulunmuştum. Bütün dünyanın gözü önünde seçme ve seçilme hakkımı kullanmıştım. Ayrıca sosyal medya hesabımda paylaştığım iki tweet suçlamaya konu edildi. Birincisi Ahmet Kaya Kültür Merkezi’nde katledilen Mir Perver arkadaşımız için yaptığım paylaşım. İkincisi de Yeni Yaşam gazetesinin darbelere karşı paylaştığı bir paylaşım. Paylaşımlarım hiçbir şekilde bir propaganda içermiyordu. Sadece fikir hürriyeti çerçevesinde düşünülmesi gereken bir paylaşımdı. Sorun, bu iki tweeti paylaşmam” diye konuştu.

“Koğuşumuzda fareler cirit atıyordu”

Üç ay tutuklu kaldığı Bakırköy Ceza İnfaz Kurumu’nda hak ihlallerine tanıklık ettiğini dile getiren Aydınlar, “Sağlık sorunu yaşadığınızda çok umarsız bir revir var. Koğuşumuz 20 kişiydi. Hastalanan bir arkadaşımız kanaması olmasına rağmen 10 gün bakılmadı. Kimi hastalara uzaktan, görmeden ilaçlar gönderildi. Benim parmağımda tendon kopması oldu. El cerrahisine gitmek istedim ancak 45 gün sonra götürüldüm. Hiçbir şekilde hijyen yok. Koğuşumuzda fareler, böcekler cirit atıyordu. Ranzalar çok eski ve paslı. Hiçbir sağlık koşulu yok maalesef. Hastanenin baş doktoru da olabildiğince umarsızdı” dedi.

Deprem günü kapılar açılmadı

23 Nisan’da meydana gelen deprem ile çok korktuklarını paylaşan Aydınlar, “Akşam kapının açılmasını ve bunun bir hak olduğunu söyledik. Hatta hapishaneye ilk girdiğimizde bize verilen Adalet Bakanlığı’nın hükümlü ve tutuklara yönelik haklar kitabının 40’ıncı sayfasında, deprem gibi olağanüstü bir durumda avlu kapılarının açık kalması gerektiğinin belirtilmesine rağmen akşam hiçbir şekilde kapımızı açmadılar. Oysaki biz tutsaktık ve gidecek hiçbir yerimiz yoktu. Daha kötü bir felaket olduğunda orada o psikolojide kalmak korkunçtu. Siyasi koğuş olduğumuz için kimlik kartı taşımayı reddettik. Ayrıca koğuşumuza kamera takılmasına da karşı çıktık, dilekçelerle belirttik, taktırmadık. Yoksa duş aldığımız yerin karşısına dahi kamera için bir alan hazırlanmış ve duvar delinmişti” sözleriyle yaşanan ihlalleri anlattı.

“Umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar”

Tutuklanmadan birkaç ay önce, Yenikapı’da düzenlenen bir etkinlikte sahnede Seyit Rıza’nın fotoğrafını taşıdığı gerekçesiyle dijital medyada linç edildiğini ve gözaltına alındığını paylaşan Aydınlar, şöyle anlattı: “TEM’de nezarete atıldım ve yurtdışı yasağı ile bırakıldım. Aralık ayından itibaren bir konserime bile gidemedim, çalışamadım. Fikirlerimizi, irademizi değiştiremeyen zihniyet, yoksullaştırarak terbiye etmeye çalışıyor olsa da, Yılmaz Güney’in dediği gibi, ‘Bizim hiç kimseye eğecek başımız yok. Umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar.”

“Seçme ve seçilme hakkım sorgulandı”

Tutuksuz bir şekilde yargılamasının devam etmesinin hukuka aykırı olduğunu ifade eden Aydınlar, “Alınma sebebim seçme ve seçilme hakkımı sorgulayacak kadar hukuksuz ve anlamsızdı. Bundan 11 sene önce Sırrı Süreyya Önder ile seçimlere katılmam sorgulandı. Kaldı ki Sırrı abi Meclis Başkanı ve bugünkü sürecin en önemli faktörlerinden biriydi. Ama ben eşbaşkan olarak hapishanedeydim. Ayrıca paylaştığım sosyal medyadaki iki tweet. Tahliye doğru bir karar ancak ayda bir imza atacak olmamın hiçbir anlamı yok. Bu dava beraatle sonuçlanmalı” diye konuştu.

Onurumuz kadar kıymetli bir şeyimiz yok

Müziğe ve mücadelesine kaldığı yerden devam edeceğinin mesajını veren Aydınlar, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Direnmek, insan onurunu yücelten bir reflekstir. Esas olan ise onurluca yaşamak.

Yaşamımı müzikle sürdüren ve geçinen konservatuar mezunu bir kadınım. 25 yıllık bir halk sanatçısı olarak iki çocuğuma bakmakla hükümlüyüm. Ancak hapishanede kaldığım süre içerisinde çıkmam gereken konserlerim, etkinliklerim, yurtdışı konserlerim vardı. Hiçbirine çıkamadım. Hem maddi hem de manevi anlamda büyük bir zorluğun içine atıldım. Onurluca mücadele eden, değerlerine sahip çıkan bir kadın olarak hapisler, gözaltılar bizleri ve ailelerimizi yıpratsa da bizim onurumuz kadar kıymetli hiçbir şeyimiz yok. Dimdik girdim, başı dik çıktım. Bu benim için en büyük iradedir.”

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları



Yazar Hakkında