MARTA SÖMEK

Yıkım, göç ve can kayıplarıyla Türkiye’deki Hıristiyan halkları da derinden etkileyen 2023 depreminin ardından, bölgedeki dini ve kültürel miras yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Hıristiyanlar ve Museviler, binlerce yıldır yaşatmaya çalıştıkları inanç ve ibadetlerini, ağır hasar alan kilise ve sinagoglarda sürdürüyor. Dosyamızın ilk bölümünde, Hatay ilçelerindeki yıkım sonrası bütçe yetersizliği nedeniyle onarılmayı bekleyen, halkların belleği, inancı, kimliği ve ortak geçmişini taşıyan kiliseler ile sinagogun durumunu aktarıyoruz.

Balat’ta kullanılabilen iki sinagogdan biri olan Yanbol’un içerisinde unutulan bir odada gerçekleştirilen onarım çalışmaları esnasında, Bizans’tan bugüne varan saklı bir hazine keşfedildi. Büyük çoğunluğu, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarına tarihlenen objeler, “Yanbol’un Işığı - Luz De Yanbol” ismiyle Temmuz itibarıyla sinagogda sergileniyor. 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü ve “Yanbol’un Işığı” küratörü Nisya İşman Allovi, “Koleksiyonda yer alanların her biri, sadece ritüel değil aynı zamanda kültürel hafıza açısından da çok kıymetli” diyor.

4-5 Ağustos 1933’te, Irak’ın Simele kentinde 5 bin Asuri-Süryani katledildi. Süryaniler için matem günü olarak kabul edilen 7 Ağustos’ta, her yıl katledilenler anılıyor. Katliamın 92’nci yılında, bölgedeki Süryanilerin özerklik talebinin yok sayıldığını söyleyen Süryani araştırmacı Dr. Aziz Emmanuel Zebari, “Bu gün, yaşanan acıların yanı sıra direnişin ve adalet talebinin de ciddi bir hatırlatıcısı. Katliam, hem tarihî bir yara hem de tanınma, haklar ve güvenlik mücadelesinde bir dayanışma noktası olmaya devam ediyor” dedi.

1995 yılında gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen oğlu Hasan Ocak için adalet talebiyle Cumartesi Anneleri hareketini başlatan Emine Ocak, 22 Temmuz’da yaşamını yitirdi. “Yaşamı hep mücadelenin içinde geçti” diyen oğlu Hüseyin Ocak, “Annemize ve annelere sözümüz var, onların bıraktığı yerde, son gözaltındaki kayıplarımız buluncaya kadar onun mücadelesini devam ettireceğiz. Annem hiçbir zaman vazgeçmedi bu mücadeleden, biz de vazgeçmiyoruz” şeklinde konuşuyor.

Süryaniler her yıl 4 Ağustos’ta, IŞİD’in 2014’te gerçekleştirdiği Ninova Ovası Soykırımı’nı anıyor. Soykırımın 12. yılında Agos’a konuşan Bethnahrin Yurtseverler Birliği Başkanı Joseph Saliwa, “Yeni soykırımlar yaşanmadan, Ninova Ovası’nda kalan son izler ve Hıristiyanlar korunmalı, güvenli bir bölgeye dönüştürülmeli” dedi.

Gazeteci Serdar Korucu’nun, 2015-16 yıllarında yedi şehirdeki sokağa çıkma yasakları döneminde yaşananları, yakınlarını kaybedenlerin anlatımlarını kayda geçirerek hazırladığı “Bu Yas Bitmez” isimli kitabı okuyucuyla buluştu. “Onların cezasızlık karşısındaki mücadeleleri ve adalet taleplerinin altını çizdik” diyen Korucu, kitabını Selamet Yeşilmen’in eşi Abdurrahim Yeşilmen'in şu sözleriyle özetliyor: “Bizi unutmamaları lazım, kimse bizi unutmamalı, bu herkesin başına gelebilir.”

Turabdin’in Bethkustan köyünde, anadilini ailesinden öğrenen Lukas Aktaş, Süryaniceyi yalnızca bir dil değil, “bir direniş, bir hatırlayış, bir umut” olarak anlatıyor. Çocukluğunda Süryaniceye sarılan Aktaş, bu yıl Artuklu Üniversitesi ve Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü birincisi oldu. Aktaş, “Bu dil olmadan dualarımız eksik kalır, hikâyelerimiz anlaşılmaz hale gelir, hatta mezar taşlarımız bile sessizleşir. Kendi hayatımda eksikliğini derinden hissettiğim Süryanice eğitimi, ileride başkaları için erişilebilir kılmak en büyük hedeflerimden biri” diyor.

İzla Cafe, Turabdin’de Süryani kadınlarının üretkenliğini, köklü yemek kültürünü ve dayanışmasını yaşatan üç Süryani kız kardeşin emeğiyle Haziran ayında açıldı. Kafeye emek veren kardeşlerden Songül Özgün Gürkan, “Bu kafe, kadın dayanışmasının kalbinden doğdu. Bir yandan bu toprakların kadim dağlarından biri olan İzla Dağı'na bir gönderme yaparken, diğer yandan ablamızın adını, anısını, mücadelesini ve insanlara kattığı umudu bu isimle yaşatıyoruz. Midyat’ta bir halkın ruhunu, kokusunu ve tatlarını hissetmek isteyen herkesi İzla Cafe’ye bekliyoruz” diyor.

1915 öncesine kadar Ermeni yerleşimi olan Sivas’ın Zara ilçesindeki Alakilise köyünde bulunan ve 13’üncü yüzyılda inşa edilen tarihi Surp Minas Kilisesi’nin mezarlığı, tahrip edildi. Kiliseyi ziyaret ettikten sonra gözlemlerini gazetemiz ile paylaşan bir okuyucumuz, “Kilisenin aşağısında, genişçe bir alanda ortaya saçılmış kemikler olduğunu gördük. Görüntü çok kötüydü. Bu tahribata karşı bir şeyler yapılmasını umut ediyoruz” dedi.

Ermeni tarihinin en önemli merkezlerinden olan Ani'deki Ani Katedrali, restore ediliyor. Anadolu Ajansı 3 Temmuz’da geçtiği haberde, “Anadolu'da ilk cuma namazının kılındığı Ani'deki ‘fetih camisi’ restore ediliyor” başlığını kullandı. Haberde röportaj yapılan Ani Ören Yeri Kazı Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan, “Çalışmaların tamamlanmasıyla caminin ziyarete açılacağını” söyledi. Haberin bu şekilde servis edilmesi katedralin cami olarak ziyarete açılması yönünde bir düşünce olduğunu akıllara getirdi. Haber gerek Türkiye’de, gerek Ermenistan’da tartışma ve soru işaretleri yarattı. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı envanterinde yapı “Ani Katedrali” olarak geçiyor. Bakanlık konuyla ilgili resmi bir açıklama yapmadı. Yüksek Mimar ve Restorasyon Uzmanı Yavuz Özkaya da “Bakanlık resmi bir bilgilendirme yapmadı. Katedralin bir camiye dönüştürüldüğüne dair yapıda herhangi bir iz, bilgi, değişim, eklenti, vb. bulunmamakta” dedi ve Ani’nin 2016’da UNESCO Dünya Miras Alanı olarak ilan edildiğine dikkat çekti.