Adaletin yol haritası

Gayrimüslim vakıf mülklerinin talan edilmesi, İttihatçılardan yakın tarihe kadar resmi politikaydı. Millet-i hâkimeye dahil olmayan grupların azaltılması çabaları arasında, onları ayakta tutan kurumların gelir kaynaklarının, yani can damarlarının kesilmesi önemli bir yer tutuyordu.

Mülkleri ellerinden alınan ibadethaneler, yetimhaneler, huzurevleri, okullar, gelir kaynaklarından oluyor, temelden sarsılıyordu. Mülksüzleştirme, zamanla güçsüzleşmeyi, güçsüzleşme ise cansızlaşmayı, insansızlaşmayı, yok oluşu getiriyordu beraberinde.

Hukuk, bu yüz yıllık süreçte adaletin değil adaletsizliğin, hakkın değil gaspın koruyucusu oldu. Bu toprakların kadim evlatları, bu memleketin kültürünün yaratıcıları, ikinci sınıf vatandaş, yerli yabancı oldu; “Agop’un malı” söylemi, Meclis kürsüsünden bile pervasızca dile getirilebildi.

Son on yılda, AK Parti iktidarıyla birlikte, vakıfların mülkiyet sorunları konusunda geçmişten hayli farklı bir yola girildi. Söylem de, eylem de yüzünü yapıcı bir yöne döndü. Bu tutumda, AB’ye giriş çabalarının, idealleştirilen Osmanlı mirası çokkültürlülüğüne yapılan vurgunun, Müslümanların hoşgörüsünü kanıtlama çabasının rolü vardı şüphesiz.

Cemaat temsilcileri bu değişimden ne kadar memnun olduklarını her vesileyle açıkladılar. Agos ise, gözle görülen değişimi önemsemekle birlikte, kalıcı bir dönüşümün ‘jest’ ve ‘lütuf’ mantığından uzak, gerçekten eşitlikçi bir yaklaşımla mümkün olduğu inancıyla, eleştirel bir mesafede durdu olan bitene.

Hrant Dink Vakfı’nın yayımladığı ‘2012 Beyannamesi’, İstanbul’daki Ermeni vakıflarının bugüne kadar sahip olduğu mülklerin yarısının cumhuriyet döneminde gasp edildiğini gösteriyor. Son on yılda ise, gasp edilen mülklerin yaklaşık beşte biri iade edilmiş. Demek ki, gösterilen çaba bir ilerleme sağlamış, ancak hâlâ kat edilmesi gereken çok yol var. Bu kitap, işte o yolun haritasını çiziyor. Haritanın kılavuzluğuyla varılacak yol, gayrimüslimlere gerçek eşit vatandaşlık kapısını açacak yol olacak. 

 

AGOS