CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, diploma davası kapsamında bugün Silivri'deki cezaevi duruşma salonunda hakim karşısında. İmamoğlu, duruşma salonuna alkışlar ve "Cumhurbaşkanı İmamoğlu" sloganlarıyla girdi. İmamoğlu'nun tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan, duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. İmamoğlu'nun savunmasının sona ermesinin ardından Pehlivan'ın dinlenmesine geçildi. İmamoğlu duruşma arasında CHP İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum atanması, CHP Kurultay davasına ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı. Duruşma devam ediyor.
CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun üniversite diplomasının usulsüz olduğu iddiasıyla açılan ceza davasında ilk duruşma bugün Silivri'de görüldü. Davanın ilk duruşması Çağlayan Adliyesi'nde görülecekti ancak son anda yapılan değişiklikle Silivri'deki Marmara Cezaevi yerleşkesindeki duruşma salonunda saat 11.00'de görülmeye başladı.
Duruşmaya, İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, oğlu Selim İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu ve kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu'nun yanı sıra CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan,İBB Başkanvekili Nuri Aslan, Bülent Tezcan, CHP Milletvekili Sibel Suiçmez ve İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik katıldı. Duruşmaya katılan isimler arasında İmamoğlu'nun üniversite arkadaşları da vardı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Ekrem İmamoğlu hakkında zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçlamasıyla 8 yıl 9 aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Savcılık, İmamoğlu’nun kamu görevlerine bu diploma ile başladığını ve bu nedenle sahtecilik eyleminin zincirleme nitelik taşıdığını ileri sürüyor.
Duruşma öncesi salonun önünde yoğun güvenlik önlemleri alındı. İzleyiciler, kurulan barikatın arasından geçirilerek duruşmanın görüleceği alana alındı. Salona alkışlar ve "Cumhurbaşkanı İmamoğlu" sloganlarıyla gelen İmamoğlu, kimlik tespiti esnasında öğrenim durumunun sorulması üzerine "Yüksek Lisans" yanıtını verdi.
T24'ten Can Öztürk'ün haberine göre ceketini çıkarıp kollarını sıvayarak savunmasına başlayan İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Bu iddianameyi bir sonraki seçimde kendisini yeneceğimi bilen bir kişi yazdırdı. Bu davanın varlığı bile yüz karası bir durumdur. 12 Eylül herkesin aklında darbeyi hatırlatır. Darbeyi destekleyenleri buradan en yüksek seviyede kınıyorum. Ülkemizin bu tür darbelerle yüz yüze gelmemesini diliyorum. Siyasi tarihimiz üzülerek ifade ediyorum ki nice davalarla doludur. Türkiye'de hak hukuk arayanlar ne yazık ki tarih boyunca muhattap olmuşlardır. Ona karşı 4 seçim kazandığımı ve sonraki seçimi kazanacağım bilindiği için bana bu davanın açıldığını da biliyorum. Tabii bu salondaki herkes siyasi tarihimize geçecek bu duruşmada izah edilemeyecek bir duruşma ile karşı karşıya olduğumuz biliyor. Elimin değdiği bir husus yok ama ben yargılanıyorum. İnsan bu davaya isim bulmakta zorlanıyor. Benim üniversiteden arkadaşlarım geldi. Bazılarının tavla oynayacak arkadaşı yok benim futbol maçı yapacak arkadaşım burada.
Bu davanın konusu tamamen saçmalıktır. İstanbul Üniversitesi görevi olmayan bir saçmalığa imza atması başka kurulda Hukuk Fakültesi'dnen kimsenin olmaması başka boyutta. Ben bu diplomaları her yerde kullanmışım. Yüksek Seçim Kurulu'nda kullanmam gerekeceği zaman zurna zırt dedi adeta."
"Kul hakkı yemekten çekinmeyen bir şebeke ile karşı karşıyayız"
"Yüksek Seçim Kurulu'na üniversite diploması yalnızca Cumhurbaşkanlığı adaylığında veriliyor. İstanbul Üniversitesi'nin bu süreçte hiçbir yetkisi yok. 18 yaşında bir çocuğun gencin düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Tümüyle saçma bir fikrin metni oluşmuş. Bunu yazdıran kişinin nasıl bir kötülük peşinde koştuğunu ben çok iyi biliyorum. Hakikatin önemsizleştiği seçkin elitlerin toplumu manipüle ettiği bir çağdayız. Adını koyacağım bu tuhaf rejimin böyle bir davayı üretmesi de aslında şaşırtıcı değil. Ben bu davanın iki kere mağduruyum. Diplomam iptal edildi. Gençliğimin en önemli dönemler yok sayıldı. Gerçekten bunu tekrardan hatırlatıyorum; anacığımın ak sütü kadar temiz diplomamı. Kul hakkı yemekten çekinmeyen bir şebeke ile karşı karşıyayız. Bunu yapan, akıl tapunuzu, işinizi geçmişinizi bile elinizden alır. Tereddüt etmeden...
Kocaman bir şebeke kurmuşlar. Bu şebeke benim cumhurbaşkanı adayı olacağımı anlamışlar. Bütün sistemleri kurmuşlar. Ben 17 yaşındayken anlamışlar cumhurbaşkanı olacağımı. Belgelerimi hazırlamışlar. Şu anlattığım senaryo bile iddianameden daha rasyonel bir senaryo. Onun için gerçekten şunu söylemem gerekiyor. Bu mantığı oturtmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yokmuş gibi davranabilirler. Benim hayatım çok sahicidir bu arada onu da belirteyim. Benim o kadar çok şahidim var ki Allah'a şükürler olsun."
"Sırf cumhurbaşkanlığı adaylığına erişemeyeyim diye beni içeri aldılar"
"Bizi hayatın gerçeklerine saplayarak bu ülkeye sahteciliğin dik âlâsını yapan birilerinin olduğu bir dönemdeyiz. Milletten ve milletin iradesinden korkan o akıl nedeniyle bugün buradayız. Bu çok büyük bir ayıptır, yazıktır, utanç vericidir. Sanki kendine ait bir koltukta oturuyor. Millete, 86 milyona ait orası. Kaybetmekten korktuğu rekabetten kaçtığı için bu ülke zulüm çekiyor. Partimiz 23 Mart'ta ortaya koyduğu fikirle beraber beni cumhurbaşkanı adayı yaptılar. Sırf bu adaylığa erişemeyeyim diye beni içeri aldılar, aynı gün. Kaybımız 250 milyar dolar desek yanılmayız. Sırf kendi itibarı ve koltuğu için... Bu uygulamalar çocukların geleceğini çalıp onları umutsuzlaştırmaktır. Açıkçası bugün başka gerçekler var. Diploma ve meslek sahtecilikleri var. Unvan sahtecilikleri var. Geçmişte hiç görmediğimiz ve bilmediğimiz işler bunlar. Türkiye'de insanların yüzde 80'i adalete ve yargıya güvenmiyor inanmıyor. Siyasete alet edildiğini düşünüyor. Arkanızda adalet mülkün temelidir yazıyor. Milletin üçte ikiden fazlası devlete ve kurumlarına güvenmiyor. Ortak yaşam irademizi azaltıyor bu tür hamleler. Millet hoşgörüyü değil kutuplaşmayı yaşıyor."
"Öfkeli bakan bir yönetici anlayışı var şu anda. Devlet şefkattir. Her mesleğe kendi konumunda hakkını temsil eden br konumda olmalı devlet. Devlet kızgın olur mu, eziyet çektirir mi? Binlerce yıl süren bizim devlet anlayışımızın kıyısından geçmez bu anlayış. Ama ben bu ülkeyi umutsuzluğa teslim etmeyeceğim. Ülkenin çoğunluğu, geleceğe dair umutsuzluğum yok diyor. Bu diploma davasına inanmayanların oranı yüzde 75. Beni çıkarsınlar, ben konuşayım. Sevgi pıtırcığı diye benimle dalga geçiyorlardı. Ben hâlâ sevgi pıtırcığıyım. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, anlayışından geliyoruz biz. Kafasına bastır gazı sık. Öyle yok! Ben 12 metrekarede öyle özgürüm ki, o sarayında çatlasın."
"35 yıl önceki emeğim gitmiş, bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir"
"Yeni bir döneme ihtiyaç var, bütün sorunun çözümü bu. Demokrasinin en önemli özelliği topluma sağladığı süreklilik duygusudur. Daha iyisini seçme imkanı verir. Bu ayrıca rekabet ve toplumun gözüne girme yarışı sağlar. İktidar gücünü elinde bulunduranlar kendilerinden sonra gelecek kişilerin önünü kesmektedir. Bunun yarası derindir tahribatı ağır olur. İnsanlar yanlış bir tercih yapabilir ama demokrasi onu iyileştirir. İnsanların oyuyla gelenler aynı oylarla gidecek. Bu ülkede özgürlük ilkesi var. Demokrasiyi ve seçim sandığını korumak hepimizin görevi ama sayın hâkim bu en önemli olarak sizin göreviniz. Dünyada demokrasiyi yok sayan ülkelerin peşinden gidemeyiz. Bizim en büyük zenginliğimiz insan kaynağımız. Benim güzel inancımı ve Anadolu'yu aydınlatan güzel inancımı kötüleyenleri devletin kapısına yanaştırmayacağız. Adalet devletin en temel görevidir. Adalet olmazsa devlet olmaz. Devletin başına ne gelirse gelsin sizin töreniz kalırsa devletinizi yaşatabilirsiniz. Bizi ayakta tutan da töremizdir. Siz töreyi yani yasayı yani adaleti yerle bir ettiğinizde ülkeyi uçurumun kenarına sürersiniz. Hukukun olmadığı yerde devlet olamaz. 35 yıl önceki emeğim gitmiş. Bunun anlamı her şeyinizin gidebileceğidir."
"Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse, devasa bir beka sorununa döner"
"Kendi siyasetini gözeten ve adeta düşman hukuku yaşatan biri devleti böyle bir zaafiyete sokmuştur. Yargı iktidarın elinde bir sopa hâline düşerse devasa bir beka sorununa döner. Atatürk'ün bir sözü var: 'Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz.' diye. Adaleti tesir etmek için sonuna kadar çalışmak zorundayız.
Az önce sizlere gösterdim. Diploama iptal edilsin diye neredeyse ülke yokmuş gibi davranacak bu merciler. Benim dahil olduğum okul Kıbrıs'taki üniversite eğitiminin öncüsü olmuştur, tebrik etmek lazım. Okuduğum bir arkadaşım da burada. 86-91 yılları arasında okumuş bu arkadaşım. İddianamede bu okulun 90 öncesinde olmadığını söylüyorsunuz. Ama bu arkadaşım diplomasını almışlar, Türkiye'de kullanabilirsin demişler. Ben de dilekçemde yazmışım, dilekçem de de çok güzel. Bu bana yöneltilen suçlamalar komik şeyler. Ben büyükelçilikten belge alıyorum. Bunu sahte olarak sunuyorsunuz. Oturma izniyle iki sene orada kalıyorum. Bir savcının çıkardığı olaya bak ya, Kıbrıs'ı ve İstanbul Üniversitesi'ni tartışıyoruz. Ben karar verilmeden önce kararı veren kişiyi aradım. Telefonda o korku içindeki tiz sesini duydum. Ayıptır bu."
"Zannediyorlar ki bizi zindanlarda susturabilirler"
İmamoğlu savunmasının devamında kürsüye vurarak şöyle seslendi:
"İnfaz yapılıyor burada. Yargısız infaz. Burada korku üretmeye çalışıyorlar. Bizi zannediyorlar ki zindanlarda susturabilirler. Ne kadar çok isteseler de susturamayacaklar."
İmamoğlu, duruşmaya 10 dakika ara verildiği sırada da kravatını çıkararak, izleyici sıralarındaki CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'e attı.
Verilen aranın ardından İmamoğlu savunmasına şu sözlerle devam etti: "Yargıyı milletten kaçıramazsınız. Toplumun buraya ilgisini binaların etrafına bariyerler çekerek söndüremezsiniz. Bu anlamda da çok kötü bir sınav verdiğimiz ortada. Yurt dışından ziyaretçilerimiz geldiğinde bu durumu anlatamıyoruz. Bizim derdimiz kimsenin başına bela olmak değil, kadim milletimizi kurtarmak için yürüyoruz. 86 milyon insanımızın nefes aldığı bir sabaha uyandırmak istiyoruz. Ben milletimizin adalet terazisine güveniyorum, hep güvendim. Her gün vatandaşına hizmet eden biri oldum. Ben kendimi her yönüyle sorumlu kabul etmiş bir insanım. Bizi bir diplomayla engellemek istenler asla başarılı olamayacaklar. Milletimizin kendi kariyerini tayin etme azmi herkesten daha büyüktür. Türkiye çok acı zamanları yaşıyor. Son bir haftada güvenlik güçlerini kullanarak endişe verici ortamları ülkemizi yaşatmaktadır. Eninde sonunda doğru kararlar alınacaktır. Biz sırtımızı bu ülkenin adaletine yaslamak zorundayız. Avukatım Mehmet Pehlivan, bile tutuklu."
Tutuklu avukat Mehmet Pehlivan, SEGBİS ile duruşmaya katıldı
İmamoğlu'nun Mehmet Pehlivan'ın adını anmasının ardından hâkim, Pehlivan'ın duruşmaya katılmasını isteyip istemediğini sordu. İmamoğlu, "Tabii ki katılsın o benim canım ciğerim" dedi. Pehlivan'ın duruşmaya katılmasında yasal bir engel olmadığını söyleyen hâkim, Mehmet Pehlivan'ın davaya katılmasını onayladı. Pehlivan hâkimin onayının ardından görüntülü olarak duruşmaya bağlandı.
Pehlivan'a cübbe verilmedi, savunmasını gömlekle yaptı. CHP'li Mahmut Tanal, Pehlivan'a cübbe temin edilmemesine tepki göstererek; "Aciziyettir. Batsın böyle düzen, batsın böyle hukuk" dedi.
Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun diploma davasında duruşma sürerken tutuklu avukatı Mehmet Pehlivan, SEGBİS ile bağlandı. Pehlivan, cübbesiz savunma yapmayı reddettiğini belirterek şöyle konuştu:
"Öncelikle salonda bulunan tüm katılımcıları, meslektaşları ve tüm tutuklu avukatları selamlıyorum. Belki yargı tarihinde bir ilki yaşıyoruz. Tutuklu avukat olarak üzerimde cübbem bile olmadan müdafii olarak hazır edildim. Üzerimde cübbemin olmaması savunmadan geri duracağım düşünmesine neden olmamalı. Biz özgürlüğümüzden bile olabiliriz. Ben görevini yaparken tutuklanan bir avukat olarak burada bulunuyorum.
Benim tutuklu olarak karşınızda olmamın tutanaklara geçmesi gerekiyor. Bu durum adil yargılanma ilkelerinin çoğunun ihlali anlamına geliyor. Ben müvekkilim ile görüştürülmeden, salonda olmadan, üzerimde cübbem olmadan savunma yapmayı reddediyorum. Bir sonraki duruşmada gerekli şartların sağlanmasıyla salonda savunma yapmayı talep ediyorum."
Avukat Fikret İlkiz ise savunmasında iddianameyi eleştirerek “Anlaşılmaz bir iddianame yazmışsınız. Gündüz vakti elinizde fenerle hukuk mu arıyorsunuz. Bulduğunuz ve bulunduğunuz konum hukuksuzluğun ta kendisi. Böyle iddianame yazılmaz” diye konuştu.
Tora Pekin ve Fikret İlkiz ile birlikte İmamoğlu'nun savunmasını üstlenen avukatlardan Hasan Fehmi Demir, duruşmanın Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan duruşma salonu yerine mevcut davanın görülmesi gerektiği İstanbul Adliyesi’nde ya da kentin içindeki adliye binalarında duruşmaların sürmesini talep etti. Ayrıca şunları söyledi: "Bu iddianamenin dilini çok sevdik. Çünkü bu dil Türkiye yargısına musallat olan kripto cemaat dilidir. Niyet okumaya dayanır, kronoloji yoktur, asla sanığın hakkında lehe delil toplanmaz, sanığın itibarını sarsacak hususlar iddianameye konur."
Avukat Tora Pekin ise Ekrem İmamoğlu'nun diplomasını iptal etmek için, KKTC'nin sınır kapısına yazıp, İmamoğlu'nun girişini kontrol ettirildiğini söyledi. Pekin, İmamoğlu'nun okula gidip gitmediğini öğrenmeye çalışıldığını ve Ekrem İmamoğlu'nun okula gittiğinin ortaya çıktığını ifade etti: "Bu kadar titizlikle hazırlanan bir iddianame görmedim. YÖK'e yazmış, ÖSYM'ye yazmış, üniversitelere yazmış. TC hudut kapısına yazmış, KKTC hudut kapısına yazmış. Belki Kıbrıs'a gitmemiştir, oturduğu yerden gitmiş gibi göstermiştir diye düşünüyor. Bütün tuşlara basmış. ÖSYM'ye yazmış. Neden aldığı puanı görmek için yazmış. Ama savcının aldığı yanıt kendi lehine değil aleyhine olduğu için dosyaya koymamış. 16 üniversitenin onlarca bölümüne kayıt yaptırabilecek bir puan almış İmamoğlu. Mesela KKTC ve Uludağ Üniversitesi'nin jeofizik bölümünü kazanacak puan almış."
Ne olmuştu?
18 Eylül 2024’te CİMER’e hakkında şikayette bulunulan Ekrem İmamoğlu’na İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Şubat ayında soruşturma başlattı.
İmamoğlu, resmi belgede sahtecilik iddiasıyla suçlanırken 24 Şubat 2025 tarihinde İstanbul Üniversitesi’ne gönderildi. İmamoğlu’nun 5 Mart 2025 tarihinde ilk kez ifade vermesinin ardından, İstanbul Üniversitesi, Yüksek Öğretim Kurumu ve savcılık konu hakkında inceleme başlatıldığını duyurdu. 18 Mart’ta İstanbul Üniversitesi, İmamoğlu dahil 21 kişinin diplomasının iptaline karar verdi.