1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetleri, köy boşaltmalarını ve bastırılmaya çalışılan tanıklıkları anlatan Kurtuluş Baştimar imzalı "Dağlardan Başka Tanık Yok" filmi, Kadıköy Sineması'nda izleyicilerle buluştu. Film ekibinin yanı sıra Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ve Doğu-Güneydoğu Dernekler Platformu Başkanı Abdülhakim Daş’ın yanı sıra çok sayıda hukukçu, yazar, aydın ve STK temsilcisi kalabalık salonda filmi beraber izledi.
Hukukçu yönetmen Kurtuluş Baştimar’ın yazıp yönettiği "Dağlardan Başka Tanık Yok" filminin İstanbul’daki galası Kadıköy Sineması’nda yapıldı. Yönetmen Kurtuluş Baştimar, başrol oyuncusu Ruken Demirtaş, Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri, DEM Parti Van Milletvekili Pervin Buldan ve Doğu-Güneydoğu Dernekler Platformu Başkanı Abdülhakim Daş’ın yanı sıra çok sayıda hukukçu, yazar, aydın ve STK temsilcisi kalabalık salonda filmi beraber izledi.
Filmin başlamasından önce sahneye çıkan Baştimar, filmin taşıdığı yük ve anlam üzerine konuştu. Basının sorularını yanıtlayan yönetmen filme dair şu ifadeleri kullandı:
"Bu film barışa dair çığlıktır"
"Bir şeyi iki durumda anlatmak çok güç oluyor. Birincisi anlatacak hiçbir şey olmadığında. İkincisi ise anlatılacak, haykırılacak çok fazla şeyin olduğu zaman. Dağlardan Başka Tanık Yok, 90'lı yıllardan itibaren çok büyük acılar yaşamış, çok ağır hak ihlallerine maruz kalmış, acıların en büyüğünü yaşamış bir halkın, Kürt halkının, Beyaz Torosları yaşamış, köy kuşatmalarına tanık olmuş, dilleri yasaklanmış Kürt halkının hikayesidir. Barışa dair çığlıktır. Bunca yaşanmışlığa rağmen, bunca yorulmuş, bunca acıya, Hrant Dink'in deyimiyle onurla sırtlanmış, yaygara yapmadan yaşamış bir halkın, buna rağmen barış demesidir. Onların o yaşadığı coğrafyadan barışa dair güçlü bir sesidir, tanıklığıdır. Böyle bir ses, umuyoruz ki silahların da bırakıldığı böyle bir dönemde karşılık bulur. Böyle bir süreci, sinemasal bir tanıklığını ortaya koymaya çalıştık.
Bu tanıklığı o coğrafyadan buraya taşıyabilmek gerçekten çok zordu. Ama barışın sesini bugün buraya ulaştırabilmemizde, emeği geçen herkese ben ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Oradaki halka gerçekten yürekten teşekkür ediyoruz. Çünkü hayatlarıyla, yaşantılarıyla, hikayeleriyle bize örnek oldular. Kafamızdaki senaryo oraya vardığımızda tuzla buz oldu. Çünkü oranın gerçekliğine çarparak başka bir hal almaya başladı. Oradaki Sanpas Köyü'nün gençlerine ben ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum. Çünkü yüreklerini koydular. Sanpas Dağı'nın, Arnoz Dağı'nın eteklerindeki o köyde çekim yaparken bizimle birlikte üşüdüler, titrediler."
Baştimar, filmin çekim sürecinde karşılaştıkları zorluklardan da bahsetti. Van’ın Bahçesaray ilçesindeki Sanpas köyünde gerçekleştirilen çekimler sırasında, ekip hem coğrafi koşullarla hem de sert kış şartlarıyla mücadele ettiklerini, “Koşullar inanılmaz derecede zordu,” dedi. “Ama bu zorluk filmin ruhunu ve atmosferini besledi. Hikâyenin geçtiği topraklar, filmin duygusuna yön verdi" sözleriyle anlattı.
“Toprağın altı karanlık mıdır, o yüzden mi gömerler sesleri oraya?"
Film, 90’lı yıllarda faili meçhul bir şekilde cezaevinde kaybolan babasının izini süren Helin adlı genç bir kadının hikâyesini anlatıyor. Annesinin ağıtları, eski kasetler ve mektuplar üzerinden geçmişi anlamaya çalışan Helin’in yolculuğu, bireysel bir kaybın ötesinde, kolektif bir hafızanın sinemasal bir temsiline dönüşüyor. Filmde Ruken Demirtaş'ın yanı sıra Sabri Varol ve Sema Çidik de oynuyor.
“Toprağın altı karanlık mıdır, o yüzden mi gömerler sesleri oraya?” repliği, filmin bu hafıza ve kayıp temasını en çarpıcı biçimde özetliyor. Baştimar, filmden beklentilerini ve barış süreciyle kurduğu bağı şu sözlerle ifade etti: “Bu film, tam da silahların bırakıldığı bir dönemde sinemaya barış adlı güçlü bir tanıklık, güçlü bir çığlıktır. Çünkü bunca acıyı yaşamış bir halkın, tüm yorgunluğuna rağmen hâlâ barış diyebiliyor. Bu sesin duyulması gerekiyor.”