Homofobik bir eşcinsel aşk romanı

Gizli Anların Yolcusu adlı kitabında Ayşe Kulin’in eşcinsellere yabancılığı ve tepkisi, romanda yer alan önyargılı söylemlerde kendini gösteriyor.

Fotoğraf: Aras Margosyan

Beril Eski

Kitap Kirk, Ocak 2011

Gizli Anların Yolcusu adlı kitabında Ayşe Kulin, bizlere daha romanın kapağından şifreli bir mesaj veriyor. Kitabın adının baş harflerini birleştiriyoruz ve bir de bakmışız “gay” yazıyor! Romanda, çocuğunu kaybeden İlhami, karısı kendisiyle yatmayınca, birdenbire kendini işyerindeki ortağı Handan ile cinsel ilişkide buluyor. Ardından, işyerinde kendisine bağlı çalışan grafiker Bora ile bir gece eşcinsel ilişkiye giriyor ve bu ilişki aşka dönüşüyor. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen ve kendini suçlamaya pek de meyilli bir karakter olan İlhami, Bora ile yaşadığı eşcinsel ilişkiyi tereddütsüz kabulleniyor. İlhami, karısı onunla yatmadığı için mi eşcinsel oluyor yoksa bu deneyim hoşuna gittiği için mi? Röportajlarından anladığımız kadarıyla Ayşe Kulin’e göre, her ikisi de erkekleri bir cinsel tercihten diğerine savurabiliyor, bir gecede hem de.

İyi ve kötü karşıtlığı

Kulin, röportajlarında hiç durmadan eşcinsel dünyadan bihaber olduğunu söylüyor. Belli ki bunu boşuna söylemiyor. Çünkü bu bihaber olma hali, romanda eşcinselliğe dair gerçekten büyük boşluklar yaratıyor. Yazarın eşcinsellere yabancılığı ve tepkisi, romanda yer alan önyargılı söylemlerde kendini gösteriyor. Bora, küçük yaşta din hocasının cinsel istismarı sonucu eşcinsel oluyor. Kulin’in tabiri ile “o yolun yolcusu olan” Bora karakteri, pek de saf şeyleri simgelemiyor. Bora’nın değerbilmezliği ve hırsı, cümle aralarında vurgulanıyor. İlhami son derece düşünceli ve ‘ağabey’ tavırlarıyla dikkat çekiyor ve hayat onu hep cezalandırıyor. Romanda, karakterler arası mümkün olabilecek bütün aşk kombinasyonları gerçek oluveriyor. Finalde İlhami, yaşadığı eşcinsel aşkın bedelini, kendine ait olmayan bütün suçları yüklenerek ödüyor.

Romanda Kulin’in hakkını verebildiği konulardan biri, çocuklarından birini kaybeden İlhami ve karısının yaşadıkları acı. Yazar, çocuğunu kaybeden anne ve babanın duygularını abartıya kaçmadan, bütün hakikati ile yansıtıyor. Böyle bir acıyı tahayyül dahi edemeyenler için son derece açık bir tablo çiziyor. Romanda eşcinsellik tepkili bir dille ele alınmasına rağmen, çocuklarının kaybı sonrası parçalanan ailenin yaşadıkları, okuyucuyu içine alıyor. Keşke Kulin romanı sadece bu konu üzerine yazsaydı, diye düşünmeden edemiyor insan.

Gerçekdışı karakterler

Türkiye’nin doğusunda doğup büyüyen ve sonrasında İstanbul’a taşınan Bora karakteri, Doğu’yu eleştiren bir kitap yazıyor. Bora, Doğu’yu son derece Batılı bir dille, adeta bir ‘Beyaz Türk’ gibi eleştiriyor. Bu, Kulin’in zaten gerçeğin epey dışında yarattığı karakteri iyice inanılmaz kılıyor. Bora’nın, akla hayale sığmaz bir şekilde yabancılaşarak ve aşağılayarak çizdiği Doğu tablosu, okura ciddi bir rahatsızlık veriyor, Batı’dan bakanların duymak istedikleriyle örtüşen, Doğu’yu küçümseyen bir havaya bürünüyor.

Kulin’in belki de en iyi nüfuz ettiği mesele, İlhami ve içinde yaşadığı burjuva kesimin siyasete bakışındaki yüzeysellik. Kulin, burjuva kesimin kaygılarını ve birbirlerini dolduruşa getiren yaklaşımlarını gerçekle örtüşen bir şekilde işlemiş. Kulin’in klişeleri romanın büyük bir bölümünü inandırıcılıktan uzaklaştırmış olmasına rağmen, iş burjuvaziyi tasvire gelince nedense tam yerini bulmuş.

Bununla birlikte kitabı yayımlandıktan sonra verdiği röportajlarından anlıyoruz ki Ayşe Kulin’in eşcinsellerle ilgili klişelerinin arkasında bugüne dek, en azından bizim görmediğimiz, duymadığımız ve bu nedenle de hiç mi hiç klişe olmayan, bilimse (!) bir bakış açısı var. Hürriyet gazetesinde Ayşe Arman ile yaptığı röportajdan aynen aktarıyoruz:

“Yani o zaman, çevremizde gördüğümüz pek çok kadını, günün birinde bir kadın sevgiliyle de görebiliriz öyle mi? Ya da tersi? Dünya, böyle bir yere mi gidiyor...

- Bence öyle. Çok örneği var. Reddetmek manasız. Belki de dünyanın kaynakları artık insanlara yetmiyor. Tabiatın bir tür kontrolü. İnsanların daha fazla üremelerini engellemek için. Doğal bir doğum kontrol yöntemi...

Nasıl yani? Yukarıdan mı ayarlanıyor bütün bunlar...

- Yukarıdan kim neyi ayarlıyor bilemiyorum ama mesela savaşlardan sonra da erkek çocuk doğumunda patlama yaşanıyor. Bu da ilginç değil mi? Savaşlarda erkekler ölüyor ama sonra yeniden erkek bebekler dünyaya geliyor. İki büyük dünya savaşında da böyle olmuş. Demek ki bilmediğimiz güçler dünya üzerinde bir denge kuruyor. Belki de gay’lik, bir nevi nüfus artışını önleme yöntemidir. Çünkü gerçekten de,dünyanın kaynakları çoğalan nüfusu beslemeye yetmiyor...”

İnanır mısınız, Ayşe Kulin buna inanıyor.

Gizli Anların Yolcusu

Ayşe Kulin

Evereset Yayınları

Eylül 2011, 432 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ