Ahmet Güntan’ın son şiir kitabı Parçalı Ham. şiir çevrelerinde infial uyandırdı.
Osman Çakmakçı
Kitap Kirk, Ocak 2012
_______________________________
Ölüme yürümek
Oldum olası, aykırı insanları merak etmişimdir. Edebiyatçılar, sanatçılar için de bu aynı. Modern dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan, onca unutulmuş yıllarından sonra, 1970’lerden bu yana yeniden kabul edilen İsviçreli yazar Robert Walser de böyle yazarlardan. Sadece yazdıklarıyla değil, yaşamıyla da dikkat çeken, merak uyandıran bir yazar. Hayatının son 27 yılını gönüllü olarak bir akıl hastanesinde geçirmişti; acaba bunu neden yapmıştı? Hayat sanırım ona pek cömert davranmadı, ağır geldi, sıktı onu; o da yüz çevirdi ondan. Akıl hastalığının izleri ailesinde de vardı. Bir tür ailevi mesele yani. Annesi “duygusal olarak rahatsız” biriydi. 1916’nın sonunda erkek kardeşi Ernst Waldau akıl hastanesinde uzun süren bir akıl hastalığı sonucu öldü. Diğer bir erkek kardeşi Hermann, 1919’da intihar etti.
1878’de İsviçre’nin Biel kentinde, Almanca ve Fransızca konuşulan iki kantonun buluştuğu yerde bulunan bu kentte doğdu Walser. Çok çeşitli işlere girip çıktı; dikiş tutturamayanlardandı yani. İlk kez 1898 yılında yayımladığı bir dizi şiirle dikkatleri üzerine çekti. 1904’te ilk kitabı yayımlandı. Eserleri Robert Musil, Kurt Tucholsky, Walter Benjamin ve Hermann Hesse gibi dönemin önde gelen yazarlarının dikkatini çekti, övgüsünü aldı. Kafka’nın en sevdiği ve kendisini en borçlu hissettiği isimlerden biriydi.
Önemi dünyada da çok geç anlaşılan yazarın ülkemizde yayımlanması ise 2000’li yılları buldu. İlk olarak Jacob von Gunten adlı romanı Doğan Kitap’tan çıktı. Can Yayınları bu yıl yazarın Tanner Kardeşler adlı romanından sonra, yazımızın konusu olan Gezinti adlı hikâyeler toplamını yayımlayarak bu sayıyı üçe çıkardı. Hepsinin de okunması gerek. Bu aykırı, kendine özgü yazarı tanımak gerek.
İflah olmaz bir gezgin olan Walser, uzun yürüyüşlere çıkar ve çevresini gözlemlerdi. Bu sanırım onun huzursuz ruhunu dinginliğe kavuşturmakla kalmaz, döneminin yaşamını tüm ayrıntılarına kadar elden geçirmesini sağlardı. Kitaba ismini veren Gezinti adlı hikâyesi, yazarın “Güzel bir sabah içinden bir gezinti yapmak geldiği için şapkasını başına geçirerek, çalışma ya da hayaller odasından çıkması ve sokağa çıkmak üzere merdivenlerden aşağı inmesi”yle başlıyor. Yazar, gezinti boyunca birçok kişiyle, binayla, manzarayla karşılaşıyor ve bütün bunlarla ilgili görüşlerini kıvrak ama sakin, arada bir hikâyeye öznel müdahalelerde bulunarak anlatıyor. Bir ‘flaneur’un (aylak) bakışıdır bu. Her şeye eşit mesafede ama öznelliğini de koruyarak anlattıkları döneminin yaşama biçimlerini, ruh halini “çok nazik” bir dille dışa vuruyor. Kitabı tamamlayan diğer kısa, çok kısa hikâyelerinde dikkat çekici bir dinginlik – bir tür kayıtsızlıktan mı kaynaklanmaktadır bu – onun varoluşsal korkularıyla bir aradadır. Birdenbire hayatın anlamı ya da anlamsızlığına getirir konuyu. Zaten asıl değmek istediği de bu değil midir?
Uzun ve tek başına yaptığı yürüyüşlerden büyük zevk alan Walser, 25 Aralık 1956’da akıl hastanesinin yakınlarında karların üzerinde yatarken bulunur. Geçirdiği bir kalp kriziyle ölmüştür. Yazarın kar üzerinde uzanan vücudunun fotoğrafı edebiyat ve sanat tarihinin en trajik ölümlerinden birinin en trajik görüntülerinden birini oluşturur. Bu arada, Walser’in akıl hastanesinde de yazmayı sürdürdüğünü belirtelim, özellikle ‘Mikrogramme’ adı verilen –böyle denmesinin nedeni kurşunkalemle en fazla 5 mm büyüklüğünde, deşifre edilmesi çok zor bir el yazısıyla yazılmış olmalarıdır- şiirleri, düzyazıları, romanları çok önemlidir. Yazar ‘mikrogramme’larında öznel bir üsluptan yoğun bir soyutlamaya yönelir.
Aykırı sanatçıları sevmemin nedeni, onların uçlara gitmesi, istenmeyecek şeyleri istemesi, ateşe dokunmaları ve bize köşe bucakta kalmış gerçeklik özlerini göstermeleri değildir de nedir? Onlar yazarken yaratırlar.
__________________________________________________________________________
Muhteşem biyografiler
Türkiye İş Bankası Yayınları muhteşem bir biyografi dizisi yayımlamaya başladı. Bu biyografilerin en önemli yanı en yeni biyografiler olması, dolayısıyla kitapların daha önceki kitapların eksik kalan yönlerini de tamamlamasıdır. Cambridge University Press’in dizisinden seçilen kitaplar, özenli çevirileriyle de dikkati çekiyor. Bir başka dikkat çeken özellikleri de kitapların hacimlerine oranla pek de yüksek olmayan fiyatları. Yayınevi bu hamlesiyle okurun yararına odaklı bir yayıncılık yaptığını bir kez daha ortaya koyuyor. Diziden şimdiye kadar Winston Churchill, John Stuart Mill, Simon Bolivar, Jean-Jacques Rousseau, Immanuel Kant ve Charles Darwin’in biyografileri yayımlandı. Diğer birçok önemli isim de sırada.
Kitaplarda yazarların, filozofların, siyasetçilerin yaşam öyküleri çok ayrıntılı ele alınırken, eserleri ve yaptıkları da birçok kaynağa dayandırılarak anlatılıyor. Bu kaynaklar da birinci dereceden kaynaklar. Benim şimdiye kadar yayımlanan biyografiler arasında dikkatimi en çok Kant ile Rousseau çekti. Sizin dikkatinizi hangileri çeker bilmem ama ilginizi çekecekleri kesin.
__________________________________________________________________________
Yeni olan afallatır
Ahmet Güntan’ın son şiir kitabı Parçalı Ham. şiir çevrelerinde infial uyandırdı.
Ülkemizin “iyi” şairlerinden Ahmet Güntan’ın son şiir kitabı Parçalı Ham. karşılaştığı uzun süreli bir sükût suikastının ardından Yücel Kayıran’ın Radikal Kitap ekinde yazdığı yazıyla geniş kapsamlı bir tartışmanın merkezine oturdu. Yücel Kayıran yazısında, Ahmet Güntan’ı epistemik bir yaklaşımla burjuvanın temiz dilini kullanmakla itham ediyordu. Yücel Kayıran’a yanıt gecikmedi: BirGün Gazetesi’nde Ali Özgür Özkarcı, Yücel Kayıran’ı tutarsız ve yanlış görüşler ileri sürerek, düşüncelerini sağlam temellere oturtmadan yazmakla suçladı. Yücel Kayıran kendinden menkul “epistemik şiir” ve “ontik şiir” ayrımını önüne gelen her şiire uygulamakta bir sakınca görmüyordu. Daha sonra Yücel Kayıran aynı gazetede yeniden bir yazı yazdı, Ali Özgür Özkarcı da ona yeniden cevap verdi. Ama asıl dikkat çekici yazı Taraf Gazetesi’nde yayımlanan Levent Yılmaz’ın yazısıydı. Yücel Kayıran’dan çok daha saygı değer ve dikkate değer bir şair yazar olduğunu bildiğim Levent Yılmaz da Ahmet Güntan’ı eleştiriyordu, şiirsiz bir yola girdiğini öne sürüyordu. Yılmaz’ın yazısı daha çok bir hayal kırıklığı yansıtıyordu; bir tür ihanete uğramışlık hissi içindeydi. Bir zamanlar büyük seslerle okudukları şiirlerin şairi olan Ahmet Güntan, edebiyat çevrelerince bir türlü “kabul edilmemişliğinin” karşılığında böyle bir yola girmişti ona göre. Savunduğu görüşler, Âkif’e ve Namık Kemal’e yaklaşması, Yalçın Küçük’ü sevmesi de Levent Yılmaz’ı şaşkınlığa uğratmıştı. Levent’in yazısı, dediğim gibi, ihanete uğradığını hisseden bir “Ahmet Güntan okuru”nun yazısıydı daha çok.
Ahmet Güntan’ın 2006’da Kitap-lık dergisinde yayımladığı ‘Parçalı Ham Manifesto’yla eski şiirlerinden kopacağı öngörülebiliyordu; da nasıl bir şiir yazacağı merak konusuydu. Gerçekten de çok iyi bir şair olan Ahmet Güntan, eski şiirleriyle bu mertebeye ulaşmıştı; kaydadeğer bir okur kitlesi de vardı; hem bu okur kitlesinin sevgisi fanatizm boyutlarına ulaşıyordu. Belki çok yaygın okunmuyordu ama derinden okunduğu açıktı. Güntan, Parçalı Ham. kitabıyla gerçek anlamda “yeni” bir şiire yöneldi. Somut şiir diyordu buna. Görmediklerinizi, dokunmadıklarınızı şiire sokmayın diyordu. Yeni olan afallatır. Ahmet Güntan’ın Parçalı Ham. kitabı da afallattı. Eski şiiri değerlendirdiğimiz eski kriterlerle bu şiiri değerlendiremiyor, anlayamıyoruz. Yeni olan yeni bakış açıları gerektiriyor, yeni paradigmalarla değerlendirilmesi gerekiyor. Yeni olanı vadesi dolmuş olanla sevemiyor, ona nüfuz edemiyoruz. Ben Husserl’in fenomenoloji kuramının bu şiirlerin anlaşılmasında yararlı olacağına inanıyorum. Aynı şaşkınlığı ben de hissediyor, yeni karşısında nefesim kesilmiş bir şekilde tutulma yaşıyorum. Ama bu şiirin epistemik şiir/ontik şiir ayrımıyla ya da eski şiirlere yönelik özlem duygusuyla anlaşılamayacağını düşünüyorum. Bu şiir yeni bir şiirdir ve eski, alışıldık şiirsellik formlarıyla açıklanamaz. Güntan, manifestosunda da öne sürdüğü gibi, şiirsiz bir şiir yazmayı, demek başka bir şiir yazmayı istiyor. Toplayıcı bir şair olan Güntan enlemesine, coğrafi olarak ovaların şiirini yazıyor. Ben kazıcılardanım, derine kazanlardanım. Onun yazdığı gibi bir şiir yazmak istememem, onun şiirinin değersiz olduğu anlamına gelmez. Aksine bu şiiri, Türkiye’den dünyaya sunulmuş özgün bir şiirsel öneri olarak görüyorum. Bu şiirler, şiiri çoktan tükenmiş olan Avrupa ya da Amerika’da yayımlansaydılar büyük yankı uyandırırlardı. Şimdilik diyeceğim budur.
________________________________________________________________________________
Yeni ve genç bir yayınevi: 160. Kilometre esiyor
Bir süre önce kapanan Heves dergisini çıkaran Ali Özgür Özkarcı ile Ömer Şişman yeni bir yayıneviyle geri döndü. Yayınevi ismini Nâzım Hikmet’in bir şiirinde geçen bir dizeden alıyor. Militan, hızlı bir yayımcılık yapmayı hedefliyorlar. Bunu ortaya koyacak şekilde Beşiktaş, Taksim, Bakırköy ve Kadıköy’ün duvarlarını yayınevinin afişleriyle donattılar. Yayımladıkları ilk beş isim şunlar: Ahmet Güntan, Ali Özgür Özkarcı, Mehmet Davut Özdal, Mehmet Sait Aydın ve Erhan Altan. Kitaplar cep kitabı boyutunda, hedeflerine uygun olarak.
Şimdilik şiir ve şiir üzerine kitaplar yayımlayacaklar ama ileride edebiyatın diğer alanlarında da var olmak istiyorlar. Haberiniz olsun istedim.
Amerikan Şehirciliği
Güzel bir sokağın ya da parkın şehirde yaşayanlara nasıl bir yararı vardır? Şehrin sokağında yürüyebilme isteği ile otomobil sürme isteği bağdaşabilir mi? Şehirde çeşitliliğin sürmesinin koşulları nelerdir? Sağlıklı bir şehir hayatı için ne gibi planlama taktiklerine başvurulabilir? Amerikan şehirciliğindeki tarihsel gelişmelerin kusursuz ve sorunsuz olduğunu varsayarak, sorgusuz sualsiz aynı yolu tutanlar için çok değerli derslerle dolu olan bu kitap, açık ve berrak sosyal tercihleri sayesinde bugün de anlamını koruyan bir klasik.
Büyük Amerikan Şehirlerinin Ölümü ve Yaşamı
Jane Jacobs
Çeviren: Bülent Doğan
Metis Yayınları, Mayıs 2011, 466 sayfa.
Okuduklarım
Immanuel Kant
Manfred Kuehn, Çeviren: Bülent O. Doğan,
İş Bankası, Haziran 2011, 535 sayfa.
Parçalı Ham.
Ahmet Güntan, Yapı Kredi Yayınları, 2011, 264 sayfa.
Tanner Kardeşler
Robert Walser, Can Yayınları, İstanbul, 2011, 292 sayfa.
Anlatının Söylemi
Gérard Genette, Çeviren: Ferit Burak Aydar, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Haziran 2011, 304 sayfa.
Dönüp dönüp okuduklarım
Dostoyevski
Robert Musil
Cervantes
Melville