Dünyanız ne kadar genişse, edebiyatınız da o kadardır!

Karin Karakaşlı, David Damrosch’un İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan ‘Dünya Edebiyatı Nedir?’ kitabı üzerine yazdı.

KARİN KARAKAŞLI

Edebiyat eğitiminin ulusal dil ve edebiyat sınırlarından çıkarak karşılaştırmalı bir anlayışa geçmesi, Türkiye için hayli yeni bir gelişme. Zaman ve mekânda büyük hareket ve yorum serbestisi sağlayan karşılaştırmalı edebiyat; sosyal bilimlerin farklı disiplinleri ile de yakın ilişki içinde ilerleyerek edebiyatın hayatla ve iktidarla ilişkisini gözler önüne seriyor. Çeviri incelemelerinin giderek daha önem kazandığı bu bakış açısı edebiyatı, kendi arzu ettiğimiz eşlemeler içerisinden yorumlama ve yeniden kurma imkânı sağlıyor. Alana ilgi duyanlar için bugünlerde çok ilginç bir başvuru kaynağı yayımlandı. Karşılaştırmalı edebiyat alanına ömrünü vakfeden David Damrosch’un ‘Dünya Edebiyatı Nedir?’ başlıklı eseri, gerek öğrenci ve akademisyenlerin gerekse edebiyat severlerin ilgi odağı olmaya aday.

Dünya Edebiyatı Nedir?
David Damrosch
Çeviri: Oğul Köseoğlu
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
334 sayfa.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları’ndan Oğul Köseoğlu’nun çevirisiyle çıkan kitapta, Damrosch yolculuğa Goethe’nin 1827’de öğrencisi Johann Peter Eckermann ile konuşurken kullandığı Weltliteratur ‘Dünya edebiyatı’ kavramından başlıyor. Çağlar boyu yerleşik kanonların kendi varlıklarını muhafaza etme gayretleri ile çeviriler aracılığıyla umulmadık duraklara varan alternatif eserlerin serüvenine odaklanan Damrosch, modern zamanların alımlama sorunlarına, çeviri merkezli üretimin tüketiciliğe göz kırpan tehlikesine de dikkat çekiyor.

Yolculuğu nereden ve nasıl başlatmalı?

Yazarın kesin saptamalarda bulunmaktansa genel bir prizma sunma anlayışı, yargı ve kanaatlerden öte bilgi ile donanarak kendi bakış açımızı oluşturmamıza ve hatta kendi gönlümüzden geçen eser, yazar ve dönemleri karşılaştırarak yeni sorular yöneltebilmemize imkân sağlıyor. Deneme türünün yetkin bir örneği olarak kurgulanan eser boyunca Gılgamış destanından Aztek şiirlerine, eski Mısır’daki lirik gelenekten Ortaçağ Alman kadın mistik Magdeburglu Mechthild’in sıradışı dünyasına  kadar  çok geniş bir düzlemde hareket edebiliyoruz. Alan içi tartışmalara geniş yer ayıran Damrosch, dünya edebiyatının eski kanonları sorgulayan yapısı kadar kavramın belirsiz sınırlarının yarattığı sıkıntılar ve bunları aşma girişimleri üzerinde de duruyor.

Çeviriler ve örneklerle Kafka’nın dünya edebiyatı durağında konaklayan Damrosch, dünya dili olarak İngilizcenin peşi sıra farklı coğrafyalarda gezinerek, Guatemalalı aktivist Rigoberta Menchu’nun siyasi şartlar gereği yabancı dillerde basılmaya mahkûm tanıklıklarına varıyor. Bu ve benzeri pek çok durak, edebiyatı daha önce düşünülmedik uçsuz bir bağlama kavuşturuyor. Zaten yazarı da dünya edebiyatını ‘ulusal edebiyatların eliptik bir kırılımı’, ‘çeviriden fayda sağlayan yazılı eserler’ ve ‘belirli bir metin kanonu değil, bir okuma biçimi’ olarak değerlendiren bakış açısıyla algıları değiştirmeye talip.

Edebiyatın gizil kudretini, yazarların hayal gücü dışında gösterdikleri evreni bilenler için ‘Dünya Edebiyatı Nedir?’ çok özel bir kılavuz olacak. Gerisi yolcuya kalmış!

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ