Ermenilerin 'Gezi'si 19 Ocak'tı

Hrant Dink’in katledilmesi üzerinden geçen 7 yıl boyunca Ermenilerin yaşadığı değişim gözle görülür hale geldi. Sivil toplum örgütleri ve gençlerin kurdukları derneklerin, Türkiye siyasetinde temsiliyetleri giderek artıyor. Yaşanan değişim akademik çalışmalara da konu oluyor ve 19 Ocak’ın Ermeniler açısından ne kadar önemli bir toplumsal mesele olduğu ve nasıl değişimler yarattığı ortaya çıkıyor.

UYGAR GÜLTEKİN

uygargultekin@agos.com.tr

Bellek ve Kültür Sosyolojisi Çalışmaları Derneği (BEKS) üyesi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Doktora Öğrencisi Tuba Emiroğlu, Öndercan Muti ve Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Derya Fırat, 19 Ocak’ın Ermenilerde nasıl yeni bir kuşak yarattığında dair yeni bir yorum getiriyorlar.

Daha önce 12 Eylül belleği,  toplumsal hareketler ve gençlik üzerine yaptıkları araştırmaların sonucunda ortaya çıkan veriler üzerinden 19 Ocak okuması yaptılar. 90’lar kuşağı dediğimiz kuşaktan bireyler, onların anne babaları olan 68 ve 78 kuşağından insanlarla yapılan görüşmelerin sonucunda ortaya çıkan tablo oldukça net; “Türkiye toplumu için Gezi neyse Ermeniler için de 19 Ocak öyle.”

 ‘Vurgu çok fazla’

Araştırmalar kapsamında 200’den fazla kişiyle yapılan görüşmelerde ortaya çıkan durum, benzer bir araştırmanın Ermenilerle de ayrıca 19 Ocak özelinde yapılması gerektiğini ortaya koymuş. Hrant Dink’in araştırmada karşılarına nasıl çıktığını anlatan Derya Fırat şunları söylüyor; “Türkiye’de şöyle bir durum da var. 12 Eylül için gidiyorsunuz OHAL çıkıyor. Travma travmayı çağrıştırıyor. 12 Eylül için gidiyorsunuz Hrant Dink çıkıyor karşınıza. Onun dışında siyasi angajman kazanma sürecinde gençlerin önemli vurguları var.  Hrant Dink de böyle karşımıza çıktı.”

Yapılan çalışmada 19 Ocak vurgusunun oldukça yoğun olduğunu gördüklerini söyleyen Öndercan Muti de Hrant Dink’in kendisinin ve 19 Ocak’ın Ermeni gençleri için bir ‘bellek mekânı’ olduğunu gördüklerini söyledi.

Ermeni gençler dışında 68 ve 78 kuşağından Ermenileri de kapsayan görüşmelerden hareketle Tuba Emiroğlu, iki kuşak arasında çok önemli bir referans farkı olduğunu belirtiyor; “68 ve 78 kuşağından insanlara 12 Eylül’ü sorduğumuzda 1915’i referans veriyorlar ama yeni kuşaklar için bu referans 19 Ocak. ”

Yeni bir kuşak

Görüşmeler İstanbullu ve orta sınıf gençlerle yapılmış. Yani aileleri ya kendi işinin sahibi ya da esnaf. Gençlerin tamamı  Ermeni okullarında okumuş ve İstanbul’da üniversiteye gitmişler. Muti, araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçları şöyle anlatıyor; “Bu gençlerin hepsi sabahları “Türk’üm doğruyum” diyerek okula gitmişler. Aileleri politik olarak aktif siyasetin içinde değiller. Hatta 12 Eylül askeri darbesinden direk olarak etkilenen akrabaları dahi olmadığını söylüyorlar. Siyasetle olan ilgilileri ve politik aktiflikleri Hrant Dink’in katledilmesinden sonra başlıyor. Bir araya gelmeye başlıyorlar. Siyasi olarak kendilerini eğitmeye, araştırma yapmaya başladıklarını söylüyorlar. Evlerinde siyaset konuşulmaya başlanmış. Politizasyon ailelere de yansıyor. 1 Mayıs’a annesi ile beraber gidenler var.”

Fırat; 6-7 Eylül, 12 Eylül gibi olayların hiçbirini yaşamayan bu kuşağın karşılaştığı ilk tarihsel olayın 19 Ocak olduğunu söyledi. Türkiye’ye özgü bir durum olduğunu belirten Fırat, “Darbelerle kuşaklar arasındaki aktarım kesintiye uğradı. O nedenle 19 Ocak gibi tarihsel olaylar politik kuşakların oluşmasında önemli bir rol oynuyor” diyor. 

Süreç devam edecek

Araştırmada Agos faktörüne de dikkat çekiliyor. Muti, yapılan görüşmecilerin çoğunun Agos’tan bahsettiğini belirterek “Artık Agos sayesinde bir aktarım var. 68 ve 78 kuşağı ile bir aktarım sağlanıyor. Daha önceki kuşaklarla da. 12 Eylül’le ilgili bir şey sorduğumuzda ilk etki Agos. Agos’a kadar Ermenilerin kendi sorunlarının, Türkiye ve dünya sorunlarının tartışıldığı bir platform görülmüyor. Bu bağlamda Agos 80 sonrasındaki ilk politikleşmenin nüvelerini verdi.  Ve artık dernekler de var. Derneklerde gençler yıllarca ailelerinde devam eden suskunluklarla ilgili, geçmişe dönük okumalar yapabiliyorlar. Dernekler sayesinde bu aktarım önümüzdeki kuşaklarda da devam edecek.”

Yeni kurulan Ermeni derneklerinin daha öncekilerden farkını şöyle anlatıyor Emiroğlu; “Daha önceki Ermeni kuşaklar, 68’liler 78’liler, sol gruplar içinde sosyalist kimlikleri ile sınıf vurgusu yaparak siyasallaşmışlar. Ama şimdiki dernekler evrensel değerlere vurgu yaparak Ermeni kimliği üzerinden örgütleniyor. Mesela Ermenilerin Gezi Parkı’nda herkesten farklı bir bellek talepleri var.”

Genç kuşağın eski kuşaklara göre 19 Ocak’a daha farklı baktıklarını belirten Emiroğlu; “Bu gençler için 19 Ocak bir politik konum alma nedeni. Bellek olarak böyle aktarıyorlar. 12 Eylül sorulduğunda 301. madde, Hrant Dink ve derneklerin kapatılması üzerinden cevap vermeye çalışıyorlar.  Artık aileleri gençlere Hrant Dink örneğini veriyor; ‘Aman oğlum yapma’.”

Zincirin halkası

Hrant Dink’in artık gençlik için bir idol oluşturacağını belirten Fırat; “Sadece bu araştırma için değil genel tabloya baktığımızda bu cinayetin faili belli bir ‘faili meçhul’ cinayet olduğu yani devlet işi olduğu sadece Ermeniler için değil herkes tarafından kabul ediliyor. En milliyetçileri bile bunu kabul ediyor. Yeni kuşaklar için deneyimlenen ilk olay bu. Daha eski 78 kuşağı ise Hrant Dink’in katledilmesini zincirin bir halkası olarak görüyor. Bahriye Üçok, Uğur Mumcu’dan sonra. Onlara daha bütünlüklü bir şey üzerinden bakılıyor. Ermeni gençler için ise tarihsel referans 19 Ocak’tan 1915’e atlıyor.”

Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri de yeni kuşağın Ermeni toplumunun kendi sorunlarına dönük eleştirilerde bulunabiliyor olması. Fırat, önemli bir şans olarak gördüğü bu durumu şöyle yorumluyor; “Bizzat Ermeni kimliği üzerinden bir siyasallaşma var. Cemaat içi eleştiriler oldukça yoğun. Yeni kuşağın önceki kuşaklara göre değiştirip dönüştürme potansiyeli çok daha fazla.”

‘Neden yanımızda Türk öğrenci yok?’

“Mesela 24 Nisan eylemlerine gitmemi hiç istemezler. Birilerinin o sırada bizleri izlediğine, eşgal çıkarttığına dair komplo üretmekle meşguller.” (Kadın, 1991 doğumlu)”

“Okullarda problem yaşandı. Azınlık okullarında. Sonuçta o yaşanan sıkıntılar derneklerde olsun okullarda olsun toplum yaşamını olumsuz etkiledi. Azınlık toplumundaki muhafazakarlığı aktardı ve bunun da tabi olumsuz yansımaları oldu. 90larda muhalif insanlar Agos Gazetesi falan ancak 90lı yılların sonunu yani 2000’li yılları beklemek zorunda kaldılar. O yılları bekledik. Böyle bir içinde kapanma dönemi yaşandı.” (Erkek, 1980 doğumlu)

“Bizim okullar çok şeydir böyle, Ermeni okulları kraldan çok kralcıdırlar. Bir soykırımı tartışmak çok kolay değildir. Tartışılsa bile kapı kapatılır vs. Müdürler ‘aman biz bir şey yapmayalım da başımız ağrımasın’ derdindedir… ‘O yüzden bizim solcu bir hocamız vardı’ gibi şeyler benim pek başıma gelmedi… Türkiye’deki siyasi durum, Ermenilerin durumu; kendi durumumuzdan bile habersiz büyüyoruz. Bu da çok içler acısı bir durum… Neden biz böyle bir okuldayız, neden yanımızda Türk öğrenci yok?” (Kadın, 1991 doğumlu)

“Ben bunun en acı ve gerçek durumlarından birini yaşadım çünkü hani bu yüzden, 82 Anayasası’ndaki fikir suçları yüzünden yargılanma, 301. maddeden yargılanmalar ve sonrasında yaşanan olayların yolunu açan süreç. Ben bunu bireysel olarak Hrant Dink’in ölümünde yaşadım. O benim ilk patronumdu, ben onunla birlikte çok güzel zaman geçirdim. Hayatımdaki çok önemli insanlardan biriydi yani neredeyse gözümün önünde öldürüldü.” (Kadın, 84 Doğumlu)

Sosyolog Prof. Ferhat Kentel:

‘Toplum yeniden kuruluyor’

Türkiye Ermeni toplumu üstüne TESEV bünyesinde yaptığı sosyolojik saha çalışmalarıyla tannan Prof. Ferhat Kentel, 19 Ocak’ın Ermeniler üstündeki etkisiyle ilgili gözlemlerini anlattı. 

“Ermeni toplumu içinde daha önce görülmeyen bir gençlik grubu, yüksek sesle konuşmaya başladı. Nor Zartonk grubu buna örnek. Nor Zartonk dışında da Ermeni toplumu içinde dalga dalga çeşitli tonlarda daha fazla konuşmak isteyenler ortaya çıktı. Eski kuşaklarda ise bir bölünme oldu. ‘İşte biz dememiş miydik Hrant konuşmayacaktı, yapmayacaktı’ diyenler içine kapandı. Bir grup ise ‘Yeter, artık konuşmamız lazım’ diyorlar. Bir çok ileri yaşta Ermeni ise kamusal alanda daha görünür oldu. Bunda Hrant’ın ölümünün getirmiş olduklarının dışında, her 19 Ocak’ta yapılan anmalar, dava önlerinde eylemler, 24 Nisan anmaları da etkili oldu. Artık Müslümanlaştırılmış Ermeniler Konferansı yapılabiliyor. Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerine üniversitelerde sempozyumlar yapılıyor. En önemlisi de Ermeni Soykırımı sözü açık ve net bir şekilde konuşulmaya başlandı. Cin şişeden çıktı ve tekrar geri sokamıyorsunuz. Sözlü tarih çalışmalarıyla da geçmiş dile gelmeye başladı. Gezi eylemleri de benzer bir etki yaptı. Gezi eylemleri aynı zamanda toplum olma çabası. Bir şeyler yeniden kuruyor. 19 Ocak’ta da öyle.  Gezi eylemleri, toplumun yeniden kurulmasında nasıl bir basamak ise Hrant’ın katledilmesi de öyle oldu.”