‘Bölüne bölüne’ çoğalalım

Nayat Karaköse, geçen hafta Agos'un sayfalarına taşınan, Hamahaygagan Dünya Komitesi üyesi Majak Çakır Ohanyan’ın Sasun takımının olimpiyatlara katılmaması yönünde görüş bildiren mektubunun yankılarını yazdı.

NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com

Bundan iki yıl önce yine bu sayfalarda 'Yanyanlar unutursa bölenler hatırlatır' başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda Anadolu kökenli Ermenilerin görünürlüğünün artmasının, hemşehri dernekleri’nin kurulmasının ardından rahatsız olan bazı Ermenilerin ayrımcı bakışını eleştirmiştim. Kaybolmaya yüz tutmuş kültürlerini yaşatmak ve hatırlatmak için onca çaba gösteren, özlerini, kültürlerini yaşamak ve yaşatmak isteyen, Türkiye'nin farklı şehirlerinden Ermenilerin bir araya gelip kurduğu derneklerin çoğalması, bir kısım Ermeni'de 'bölünüyor muyuz?' kaygılarının ortaya çıkmasına neden olmuştu. Birlik ve beraberlerliğin zedelenmemesi,  gibi laflarla statükocu, tepeden inmeci, kendi makbullerini yaratan zihniyetin, tam da bu tutumların mağduru olmuş Ermeniler arasında vuku bulması anlaşılır gibi değildi, halen de değil.

Ohanyan’ın ithamları

Üzerinden iki yıl geçti ve gerek toplum içinde bazı seslerde, gerekse VADİP toplantılarında bu bölünüyor muyuz eksenli 'kaygı' ara ara dile getiriliyor. Bu kaygının son örneğini de gelecek yıl yapılacak olan Hamahaygagan oyunları vesilesiyle gördük. Hamahaygagan Dünya Komitesi üyesi Majak Çakır Ohanyan’ın Sasun takımı hakkındaki ithamlarını içeren ve olimpiyatlara katılmaması yönünde görüş bildiren mektubu geçen haftaya damgasını vurdu. Jamanak gazetesi de bu tutumdan yana tavır alarak Arem Ateşyan’ın imzasıyla Ermenistan’daki Dünya Komitesi’ne oyunlara tek takımla katılma konusunda mektup gönderilmesi yönündeki bir önergeye yer verdi. Bu duruma insan ‘birlik’ kılıfı bahane ‘ayrımcılık’ şahane demekten başka bir şey bulamıyor… 

Geçtiğimiz hafta Hayastan'daydım. Onlarca insanla tanıştık, onlarca hikaye ile buluştuk. Kan bağı yerine kader bağları ile bağlandığımız akrabalarımızla... Nerelisin diye sorduklarımın neredeyse hiçbiri Yerevanlıyım demedi. Muşluyum, Karslıyım, Dikranagerd'liyim, Bitlisliyim veya Sasonluyum dedi. Her ağızdan ayrı bir hikâye döküldü.

Ne mutlu ki her dört yılda bir Hamahaygagan oyunları tertip ediliyor ve gençler Ermenistan'dan ve dünyanın dört bir yanına dağılmış soydaşları, akrabaları ile bu oyunlar vesileyle kavuşuyor. Ne mutlu ki,  bir önceki Hamahaygagan oyunlarında Sason takımı birçok Sasonlulun büyük fedakarlıklarıyla Hayasdan'a gitti. Sason takımının gerek halk gerekse devlet katında nasıl ilgi gördüğünü ve ağırlandığını bu sayfalarda okudunuz. Bu kötü mü? Birliğe aykırı mı? Keşke Burunkışlalı, Malatyalı, Sivaslı, Dersimli Ermeniler de takım oluşturup o buluşmada yerini alsa. Bütün bu çeşitlilik bölünme olamaz; olsa olsa  'bölüne bölüne' çoğalmak olur.

Üzerimizden bir soykırım geçti ; birçok Ermeni nereden geldiğini bile unuttu. Birçok Ermeni'nin tek bildiği Vanlıyım, Yozgatlıyım demek oldu, daha öteye gidemedik. Asimilasyon tam da böyle birşey; nereli olduğunu bilmek ama o yeri tanımaya fırsat bulamamak ve bazen de tanımaya cesaret dahi edememek. Eskişehir Sivrihisar'da harika bir Ermeni kilisesi olduğunu görünce, “burada da Ermeniler varmış demek” diyoruz. Bu oluşumlar, dernekler, biraraya gelmeler sayesinde keşfediyoruz, öğreniyoruz.

Ayrımcılık mağlup olsa

‘Oyuncularımızı çalıyorlar’ deniyor; bir takımın kendini güçlendirmesi için transfer yapmasından daha doğal ne var? ‘Oyuncular orada doğmuş değil’, deniyor… Halbuki yöneticilerin ve oyuncuların neredeyse tamamı ya orada doğmuş, ya da kütüğü Sason’da. Keşke nüfus kütüğü Sason’da olanlar da orada doğabilseydi. Malatyalı, Yozgatlı, Sivaslı Ermeniler de katılmak isterlerse ne yaparız diye kaygılanmak yerine keşke onlar da teşvik edilse. Sonuç olarak, Hamahaygagan oyunlarına katılım sürecinde mağlup olan ayrımcı tutumun kendisi olsa…

Kategoriler

Toplum Spor Derkenar