ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

Bahçeli’nin şehit sıkıntısı…

Başbakan Erdoğan'ın “sivil şehit” tasarısını açıklamasından bu yana azınlıklar meselesi bir başka şekilde de önümüze çıktı. Bahçeli, yeni bir şehit teorisi ortaya attı.Türkiye'de yaşayan azınlıklar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdırlar. Teorik olarak yasalar önünde diğer yurttaşlarla eşit haklara sahiptirler (Vakıflar Kanunu gibi birçok kanunda Hıristiyan ve Yahudi yurttaşlara karşı negatif ayrımcılıklar yapılsa da).

Tabii bir kanunlar var, bir de bu ülkede yerleşik milliyetçi ayrımcı kültür var. Kanunlardaki sorunlar bir yana, bu dışlayıcı kültür şu anda karşımıza gelip oturmuş durumda.

Bu düşünce biçiminin tipik temsilcilerinden birisi olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bakın bu yeni kanun tasarısı için neler söylüyor: “Uludere’de ölenlerle birlikte Hrant Dink’in de şehitlik kapsamına alınabileceği konuyla ilgili çalışmaları yürüten bakan tarafından duyurulmuştur. Yüce Allah’ın isimlerinden birisi olan şehit, ölmeyen, aksine Rabbimizin katında diri olan ve O’nun ikram ettiği nimetleri gören, kıyamet günü inkarcıların aleyhine Peygamber efendimizle birlikte şahitlik yapacak ayrıcalıklı ve mukaddes bir kimsedir. Her hal ve şart altında vefat eden birisinin şehit olabilmesi için Müslüman olması mutlak anlamda gerekliliktir.”

Bahçeli, laikliği savunduğunu söyleyen bir partinin lideri. Laik bir ülkede şehitlik tanımının dini inançlara göre yapılması mümkün müdür? Laik bir ülkede “Müslümanlar şehittir, Hıristiyanlar, Yahudiler, herhangi bir dine inanmayanlar şehit değildir” demek hangi aklın ürünüdür?

Vergi alırken, askerlik yaptırırken ve daha birçok alanda “vatan hizmeti” konusunda her türlü yükümlülüğe azınlıkları ortak ederken, onlar “eşit yurttaşlar” olarak sayılıyor. Ama iş devletin bu hizmetler sırasında zarara uğrayanlara destek çıkmasına geldiği zaman, “Müslümanlar yararlanabilir, diğerleri yararlanamaz” deniyor. Bu bakış açısı hangi insaf, hangi akılla bağdaşabilir.

Bu tartışma hepimizin aklına, geçen yıl askerde iken yaşamını  yitiren ve kendi birliği tarafından da “şehit” olduğu söylenen Er Sevag Balıkçı'yı getiriyor (Onun yanlışlıkla vurulmadığı, ırkçı bir er tarafından sırf kimliği nedeniyle öldürüldüğü konusundaki bulguları ayrıca hatırlatmak gerekiyor).

Şehitlik meselesi

Şehitlik bir yönüyle bakıldığı zaman inançlarla ilgili bir mesele. Ancak dinlerin ötesinde, birçok sol akım da kendi yitirdiklerini şehit saymayı sürdürüyor. Benzer şekilde PKK da kaybettiği gerillalarını “şehitlerimiz” diye yolcu ediyor. Güneydoğu'da onların cenazeleri, “şehitler ölmez” sloganlarıyla kaldırılıyor.

Devletin “şehit” sayması inançlarla sınırlandırılamaz. Şehitleri dini inançlara göre saptamaya kalkarsanız, o zaman Türkiye'nin dini esaslarla yönetilen bir devlet olması gerekir. Bahçeli acaba dini esaslara göre yönetilen bir devletten yana mı? Böyle bir soruya “evet” cevabı vereceğini sanmıyorum.

Bahçeli'nin yaptığı dindarlığı ve milliyetçiliği kaşımaktır. Bu ülkede Müslüman olmayan yurttaşlara karşı bir saygısızlıktır, ayıptır.

Fakat ne yazık ki azınlıklar bu ayıbı sürekli yaşıyorlar.

Yeri geldiği zaman da, “Biz Türkler, biz Müslümanlar şöyle hoşgörülüyüz, böyle hoşgörülüyüz” diye konuşmaktan da geri durulmuyor.

Dünyanın büyük bir köye dönüştüğü çağda yaşıyoruz. Ayıplar anında bütün dünyada duyuluyor. Söylenen gizli saklı kalmıyor.

Artık biraz daha izanlı davranabilir, daha insani şekilde konuşup hareket edebiliriz.