EVREN DEDE

Evren Dede

Türk-Yunan ilişkileri kırılganlaştı

Son dönemde soran herkese o kadar çok söylüyorum ki, “Türk-Yunan ilişkileri iyi gitmiyor, dikkat etmek lazım” diye, sorunun nedenlerini sıralamaktan ciddi ciddi sıkılmaya başladım. Bu yüzden de bu köşede nedenleri sıralamadan, hatta hiç bahsetmeden konuyu anlatmaya çalışacağım.

Dış politika, adı üstünde, ‘dışarısı’yla yürütülen siyaset olsa bile, son tahlilde o ülkenin içindeki durumla bağlantılı ve bu yüzden de bir anlamda ‘iç politika’ değil midir? Yanlış olsa bile, içerdeki gidişata paralel bir çizgide dış siyaset yürütülmediğini kim iddia edebilir? Türkiye’nin dış siyaseti de, tıpkı diğer ülkeler gibi, ülke içindeki gidişata paralel olarak renkten renge, kabuktan kabuğa girmiyor mu? O yüzden dış politikada değişmezlerin olduğu, dış siyasetin partiler üstünde tutulduğu veya ulusal çıkarların dış siyasette devamlılık arz ettiği gibi klasik söylemlere pek de itibar etmemek gerekiyor. Neticede tarih boyunca nice ülkede siyasi iktidarlar değiştiğinde, iç siyasete paralel olarak tepetaklak edilen dış politikaları çok gördük. Dolayısıyla Türk-Yunan ilişkilerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Ülke içindeki hava değiştikçe dış politikada da ciddi değişiklikler oluyor.

Türkiye’de AKP’nin iktidar olduğu 10 yıl boyunca Yunanistan’da iktidar o kadar çok el değiştirdi ki, adım gibi eminim, yabancı ülke diplomatları bile hangi görevde hangi bakanın olduğunu veya falan bakanın adının ne olduğunu, hatta filan bakanlıkta hangi parti siyasetçisinin bakan olarak görev aldığını karıştırır oldular. Ve bu yüzden de, sözüm meclisten dışarı, Yunanistan’daki hükümetin bakış açısının nasıl olduğunu, en basitinden mevcut hükümet döneminde (ND partisinin önderliğinde, PASOK ve DİMAR partilerinin de destek vererek oluşturduğu ve şimdilik başka bir değişiklik geçirmeyen yarı koalisyon hükümetinde) Türk-Yunan ilişkilerinin neden bozulma sürecine girdiğini anlayamaz duruma düştüler. Tabii, yorumun kolayına kaçan ve “Efendim, ND partisi genelde Türk karşıtıdır, mevcut Başbakan ve ND lideri Antonis Samaras Türkleri ve Türkiye’yi sevmez. Zaten bu gençliğinde de böyleydi” şeklinde analiz yapanlar da olabilir. Ama bu hiç de sağlıklı bir analiz olmaz.

Türk-Yunan ilişkilerinin geleceğini değerlendirmek istiyorsak, özellikle Yunanistan’daki iki partinin tutumuna önem göstermemiz, siyasi yapılarını da iyi analiz etmemiz gerekiyor. Bugün hükümetin baş ortağı olan merkez sağ ND ve ana muhalefet partisi radikal sol SYRIZA’dan bahsediyorum. Siyasal anlamda birbirine taban tabana zıt olan bu iki partinin de AK Parti ile ilişkileri limoni bu aralar. İktidardaki ND partisiyle PASOK iktidarı döneminde arayı iyiden iyiye soğutan AKP şimdilerde bunun sıkıntısını çekiyor, beğenmediği Samaras’ın başbakan olmasına canı sıkılıyor; tıpkı beğenmediği siyasetçiler diğer ülkelerde iktidar olduğunda sıkıldığı gibi. Oysa ilişkiler duygusallıkla yürümüyor ve Yunanistan’ın yakın geleceği çerçevesinde ND ile ilişkilerin düzeltilmesi gerekiyor.

AKP, yapılacak ilk seçimde iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılan radikal sol SYRIZA ile de karşılıklı olarak kimlik sorunu yaşıyor. SYRIZA’nın asi çocuğu Aleksis Tsipras ve ekibi, AKP lideri muhafazakâr Erdoğan ve uysal ekibine hiç benzemiyor. Ve neticede ortak zemin bulunamadığından ilişkilerin nasıl ilerletileceği bilinemiyor.

Zaman gazetesinin geçen hafta Atina’da düzenlediği ‘Türkiye’de Zaman’ sergisine katılan Rena Duru’nun (SYRIZA partisinin iktidara geldiğinde Dışişleri Bakanı yapacağı milletvekili) şu yorumu, bilmem deminden beri açıklamaya çalıştığım durumu açıklıyor mu: “Bu, Türk-Yunan komşuluk ilişkilerinin kırılgan bir noktada bulunması gibi zor bir dönemde açılan, mükemmel bir sergi.”

Her neyse, umalım ki Türk-Yunan ilişkileri iyiye doğru ilerlesin; Ocak ayında yapılacak Türkiye - Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi de, iki ülke arasındaki ilişkilerin mevcut kırılgan zeminden uzaklaşmasına vesile olsun.