Mazlum-Der’in, 11 Mayıs Cumartesi günü, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen bombalı patlamalarla ilgili ön inceleme raporunu okudum. Tespitler önemli.
*
Resmi kayıtlara göre, 50’nin üzerinde insan hayatını kaybetti. Gayriresmi rakamlar da dile getiriliyor. Bombanın tesiriyle yanan ve parçalanan cesetlerin kimlik tespitinin yapılmasına çalışılıyor.
*
Patlamaların ardından, Reyhanlı ilçe merkezinden kalabalık bir grup her gördüğü Suriyeliye saldırdı, bu kişileri darp etti. Sadece Suriye ve yabancı plakalı diye, araçlara saldırıldı.
*
Esad’ın vahşetinden kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli mülteciler bir kesim tarafından hedef haline getirilmek isteniyor. Her mülteci, terör örgütlerinin askeriymiş gibi bir hava pompalanıyor.
*
Reyhanlı’daki bombalı saldırılarda yaralanan kimi Suriyeli mülteciler, yaralı oldukları halde, korkudan hastaneye gidemediler. Evden çıkamayan bazı Suriyelilerin tedavileri gizlice, gece vakitlerinde, bazı gönüllüler tarafından yapılmaya çalışıldı.
*
Güvenlik gerekçesiyle dışarı çıkamadığı için, ekmek ve temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamayan Suriyeli mültecilere, Suriyeli akrabaları veya komşuların çocukları aracılığıyla yardım edilmeye çalışıldı.
*
Suriye’deki iç savaş, Türkiye’nin hem dış, hem de iç politikasının ana sorunu haline geldi. AK Parti hükümeti tek başına Suriye konusunu çözebilecek kudrete sahip olmamasına rağmen, baştan beri “Buralar benden sorulur” stratejisi yürüttü. Eğer Esed’le kavganın başladığı dönemde Esed tarafı teslim olsaydı veya çekilseydi, AK Parti hükümeti hem Ortadoğu’da, hem Türkiye içinde, hem de genel anlamda bütün dünyada gücünü daha da pekiştirmiş olabilirdi. Ancak uluslararası camiayı ikna edemedikçe ve Türkiye’de halk Suriye’deki iç savaşa karışılmasını istemedikçe, hükümette sinirler daha fazla gerildi; şimdi, en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edemiyorlar.
*
Reyhanlı saldırısı gösterdi ki, savaş aslında Türkiye’nin dışında değil; istendiğinde, gayet kolay bir şekilde Türkiye’ye sızma potansiyeline sahip. İstihbarat zafiyeti gündeme geldi.
*
Saldırıların ardından yayın yasağı getirilmesi yanlış bir karar oldu. Yaşananları (!) sadece devletin yansıtması inandırıcılığı zedeledi, demokrasiyle bağdaşmadı ve en önemlisi, hükümetin yanlış politikalarının eleştirilmesinden duyulan endişe olarak algılandı.
*
Reyhanlı’daki olayları takip eden muhabirler arasında ayrımcılık yapıldı. CHA ekibinin, Antakya Devlet Hastanesi’nde yaralı vatandaşları ziyaret eden bakanların programını izlemesine izin verilmedi. Sadece, devletin haber ajansı AA’ya müsaade verildi.
*
Reyhanlı saldırısı herkesi derinden yaraladı. 50 kişinin üzerinde can verilmesine ve yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açan bombalı saldırılar hakkında, yurtdışından Türkiye’ye ve Türk halkına destek mesajları gönderenler arasında Yunanistan da yer aldı. Yunan Dışişleri Bakanı Avramopulos, Reyhanlı’da meydana gelen ve onlarca masum vatandaşın ölümüne ve yaralanmasına sebep olan iğrenç terör saldırılarını kati surette kınadıklarını ve terörle mücadelede Türk halkı ile dayanışma içinde olduklarını açıkladı. Avramopulos, açıklamasını “Mağdurların ailelerine geçmiş olsun dileklerimizi ifade eder ve bu zor saatlerde Türk halkına dayanışma ve desteğimizi iletmek isteriz.” şeklinde tamamladı.
*
Yazacak daha çok şey var!