BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Ötekinin de ötekisi

Ülkedeki ‘öteki’ bolluğuna, ezelden beri var olup da görmezden gelinen bir ‘öteki’ daha, resmi olarak katılmış bulunuyor. Hem de Başbakan’ın onayıyla. Neymiş o? Tabii ki kadın. Bence bütün o ‘emaneti koruma’ kılıfıyla uygulanmak istenen baskıların asıl nedeni kadını silikleştirmek, ‘öteki’ yapmak. Evlenip, bir kocanın ‘himayesi’ne girmeden önce, erkeklerle ilişkisi olmasın, onları tanımasın, hele cinsel deneyimi hiç olmasın ki, evlendiğinde kocası neyi uygun görüyorsa, doğrusu odur sansın. Tıpkı var olan tüm ‘öteki’ler gibi, kendisine her sunulanı lütuf saysın. Hem ola ki erkekleri iyice tanıyıp, ezilmemek için onlara karşı taktik geliştirsin (ne de olsa daha zeki), ne olur sonra? Ya bir de tutup, onları yönetmeye kalkarsa?

İyisi mi, bu ‘kadın’ denen yaratığı sürekli baskı altında tutacaksın. Gözü açılmadan, zekâsının farkına varmadan başını bağlayacak, bir an önce ve de sık sık karnını dolduracaksın. Ki mecburen, çocuk büyütmekten başka hiçbir şeye ayıracak zamanı kalmasın. Ki olur olmaz, sesini yükseltmesin. Hele memleket meselelerine hiç bulaşmasın. Ki güdük kalsın. Evlilik yaşının 14 olduğu bir ülkede kızlar üniversite okumaya kalkınca, geç evleniyor ya da hiç evlenmiyorlar. Tamam o zaman, madem biz “Kızlarımız okumasın” demeyecek kadar çağdaş, “Evlenmeden olmaz” diyecek kadar çağdışıyız, o halde okurken evlensinler. Bunun için ne yaparız? Bir an önce evlenmeyi cazip kılarız.

Evli olan ya da okumaktayken evlenen öğrencilere burs verilecekmiş. Aldıkları öğrenim ve katkı kredisi bursa çevrilecek, geçmiş borçları silinecekmiş. Ne güzel... Üstelik, henüz ev kuracak paraları yoksa yurtlarda ücretsiz kalabileceklermiş. Ama beraber yatamazlar ha... Çünkü ayrı ayrı yurtlarda kalmak zorundalar. Evli oldukları için ‘helal’ sayılan cinselliği yaşayabilmek için de bir otele falan gitsinler artık. Aman ha, evlilik cüzdanları her daim yanlarında olmalı, çünkü son yıllarda pıtrak gibi biten apart otellerde sıkı denetim varmış. Kim bilir, belki ilerde evli öğrenciler için yurtlar da açarlar. Ne iyi olur, o zaman herkes basar bir nikâh, okulunu bitirdikten sonra da boşanır, ne olacak...

Evlere düzenlenen baskın rezaletlerini duydunuz tabii, tekrarlamaya gerek yok. Zavallı kızlar, birden bire gümbür gümbür kapıları indirerek tepelerinde biten bir yığın polisle uğraşıyorlar. Artık soyunuk mudurlar, banyoda mıdırlar, uykuda mı... Fark etmez, polisimiz yabancı değil kardeşimiz sayılır, açar kapıyı girer. Yeter ki onlar içeriye erkek kedi bile almasınlar. Sorun yok, sorun yok. Polis kibar kibar köşeye bucağa bir göz atar, gider. Acaba dolapların içine, yatakların altına falan da bakarlar mı? Ay, rezilliğe bakın!

Şimdi, yurtta kalmak varken ev tutma meselesine gelelim. Siz yurtlardaki hapishane düzenini bilir misiniz? Bir kere, konuk falan ağırlamak büyük merasime tabi, saat 21.00’den sonra kapılar kapanıyor, 23.00’te herkes odasına çekilmek zorunda. Oda denen de, yatakhane usulü, bilmem kaç kişinin bir arada yattığı bir yer. Herkese ancak kendi yatağı kadar bir alan düşüyor. Gardıroptu, dolaptı, hak getire. Televizyon ortak alanda, 23.00’e kadar herkes ne izliyorsa o izlenecek. Sonra ses çıkarmak yok. Tabii, gençler ne bir tiyatroya, ne bir konsere gidebilirler. Bu durumda mümkün olduğu kadar çok kişinin bütçeleri birleştirerek bir an önce bir ev tutup rahat etmek istemeleri çok doğal.

Ev dediğin öyle kolay dönmez, iş bölümü yapılacak. Bazı işleri ancak erkekler yapabilir, bazılarını da kadınlar. Yani birbirlerine ihtiyaçları var. Kız-erkek bir aradayken ille de cinsellik mi gelir akla? Hem varsın gelsin, ne olacak? Başbakan “Siz kızınızın bir erkeğin kucağına oturmasını ister misiniz?” diyor. Bak şu sorunun çirkinliğine. “Sen ne demek istiyorsun kardeşim?” demezler mi adama? Öğrenci evlerinde kızlar erkeklerin kucağına mı oturuyormuş? Yok ama, kastettiği cinsellik; o tu kaka. Evlenmeden hiçbir kızın eline erkek eli değmemeli.

Peki, bu durumda eşcinsellik meselesi hiç akla gelmiyor mu? Ya eşcinselse ne olacak? O evlerde cinsellik yaşanabilir diye iki cinsi ısrarla ayırdığında sorun bitmiş mi olur yani? Ona nasıl engel olunacak? Tamam, kapattım konuyu.

Ben diyorum ki, Başbakan’ın kadınlara bir düşmanlığı var. Onları ille de ‘öteki’ haline getirmeye çalışıyor. Ve ‘inadım inat’, kimselere kulak asmıyor. Ah, yine bir ‘Ben yaptım, oldu’ durumu yaşanacak.

Peki, hem kadın ‘öteki’si, hem de diğer ‘öteki’lerden biriysen ne olacak? Ne zor durum, değil mi? Ben hem kadınım, hem de Ermeni. Yani ötekinin ötekisi. Ya... Biliyor musunuz, bilgisayar herhangi bir milliyeti küçük harfle yazarsan erör verip düzeltiyor, ama Ermeni’ye hiç aldırmıyor. Deneyin, göreceksiniz. Neden acaba?