BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Zihniyet değişmedikçe

Ne yapılsa, ne söylense boş, zihniyet değişmedikçe hiçbir şey değişmez bu ülkede. Bunca önyargılı bilenmişlik, bunca körü körüne düşmanlık, bunca cahilce saplantı varken...Boşuna kurulmasın kardeşlik hayalleri. Günlük hayatta öyle şeylerle karşılaşıyor ki insan, inanası gelmiyor. Hele benim gibi evinde çalışan insanlar, yani her gün mutlaka bir yerlere gidip gelme zorunluluğu olmayanlar, her çıktıklarında bir acayiplikle karşılaşıp şoktan şoka giriyorlar. Şimdi size küçük bir olay anlatacağım, siz onu ülke çapında büyütün sonra.

Kadıköy’de bir arkadaşımla otobüse bindik. Pek kalabalık değil allahtan, yoksa ‘klostro’larım tutar. Bizimle birlikte binen, Kadıköy’ün sosyetik tiplerine bakarken, gözümüz aniden Doğu’nun yöresel kıyafeti içindeki yaşlı teyzeye ilişti. Dikkatimizi çekmesinin nedeni yalnız kıyafeti değildi. Kadıncağız elinde bir cep telefonu tutmuş, etrafa doğru yüksek sesle ve ağlamaklı bir panik içinde Kürtçe bir şeyler söylüyordu.Arkadaşım Kürt’tür. Hemen atıldı tabii. Kadın “Ne olur, biri bana yardım etsin, ben nerede ineceğimi bilmiyorum, oğlum beni karşılayacak, lütfen ona telefon eder misiniz?” gibi bir şeyler söylüyormuş. Elinde bir telefon var ama belli ki onu kullanmasını bile bilmiyor.

Arkadaşım ilgilenince, telefonu ona uzatarak “Ne olur oğlumu ara” dermiş meğer. Ben anlamıyorum tabii. Kadıncık, gözü yaşlı, “Allah’ım, ben nereye düştüm” yüz ifadesiyle tir tir titriyor. Oğlunun adını vermeyi bile akıl edemiyor. Eline bir telefon vererek bir yerlerden otobüse koyup göndermişlerdir zahir, bu herkesi kucaklayan, ya da yutan, koskoca şehre. Sonrasında Allah kerim, nasılsa insanımız yardımseverdir, elbet birileri tutacaktır elinden. Nitekim bize denk geldi. Gelmeseydi ne olurdu dersiniz? Durun, sonunu önden söylemeyeyim bari.

Neyse efendim, oğlunun numarası bulundu ve arandı. Ama arkadaşım Kürtçe konuşuyor, oğul ısrarla Türkçe cevap veriyor. Telefonu kadına veriyor ki oğlunun sesini duysun, rahatlasın, nerede ineceğini falan öğrensin. Fakat kadın büsbütün panikliyor, çünkü oğlunun dediklerini anlamıyor. Niye? Çünkü oğlan anasıyla da Türkçe konuşuyor. Niye? Kimse anlamadı. Ben anladım tabii, ne de olsa Ermeni’yim. Belli ki oğlanın çalıştığı yerde Kürtçe konuşması mümkün değil.

Arkadaşım telefonu aldı ve Türkçe konuşarak, kadının ineceği yeri öğrendi ve de anasını teslim alabilmesi içinkimliğini göstermesi gerektiğini söyledi. Ne de olsa netameli bir durum oluştu. Sonuç olarak, birkaç durak sonra ağlamaktan helak olmuş kadıncık, oğluna teslim edildi. Tabii ki her ikimizi de defalarca bağrına basıp, öpüp koklayıp, bir dolu hayır duası ettikten sonra... Ben elini tutmaktan başka bir şey yapmamıştım ama beni de öptü.

Tam rahatlamış, yerimize oturmuştuk ki, bizimle aynı hizada, otobüsün diğer yanında oturan, sosyetik görünüşlü, şık şıkıdım, sahte sarışın, kokoş hatun, birden “Allah topunuzun da belasını versin!” diye bağırmaz mı? “Amanın! Ne oluyor?”demeye kalmadan aldı sazı eline ki sormayın. “Bu kadın Türk olsaydı yardım etmezdiniz, değil mi?” diye bir açılış yaptıktan sonra, “Hepiniz aynı boksunuz (affedersiniz) pis Kürtler, pis Ermeniler (e Ermeni’siz küfür olur mu?) dininizi, imanınızı, ananızı, soyunuzu sopunuzu, sülalenizi (biiiiiiiip!) Nereden geldiniz ulan memleketimize?” diye devam ederekten, sonu gelmeyen, üstü açılmamış ne laflar yumurtladı, anlatamam. Ki o saate kadar sustuydum da, tam orada bir “Hooop hop! Biz zaten buradaydık, sen nereden geldin?” deyiverdim artık. Millet sus pus! Şaşkın, herkes tırsmış. Derken efendim, gaaarç diye bir fren sesi ve otobüs zınk diye durdu. Şoför hışımla yerinden fırladı, kadının üzerine yürüdü ve “İn ulan arabadan!” dedi. Ay, olaya bakın.

Kadın inmiyor ve küfüre devam ediyor. Şoför “Yahu, ne utanmaz kadınsın sen be, o kadar küfürü nerenden çıkardın? Serseri olsa etmez bunca lafı. Bu kadın yabancı bir turist olsaydı yardım etmek için bi tarafını yırtardın değil mi? İn çabuk’” diye kolundan çekti ve kapıya doğru sürükledi. Kadın direnerek şoföre de küfür etti ve “Seni şikâyet edecem ulan” derken, arkadan genç bir oğlan yaklaştı. Kimliğini gösterdi, “Bana bak hatun, ben polisim, inecek misin sen?” diye bağırdı. Devamı “Sen ne biçim bi dayak hak ediyorsun ama şimdi sana bi tane patlatsam, ‘Polis kadını dövdü’ derler” şeklindeydi. Yorum yok tabii.

Nihayet kadın söylenerek indi. Otobüste bir alkış koptu. Ben dayanamadım “Ay, şimdi mi uyandınız?” dedim. Sonra şoför “Bu kadın kesin beni şikâyet eder” diye telefon numaralarımızı aldı ki gerekirse tanıklık edelim. Ya, işte böyle. Sonuçta, demek istediğim o ki... Başa dönüyorum... Bu kana işlemiş zihniyet değişmedikçe kimse kardeş olmaz bu ülkede. Yanılıyor muyum?