BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Paylaşım manyağı olduk

Bu sosyal paylaşım sitelerine olan bağımlılık gerçekten manyaklık boyutuna ulaştı bence. Kullananlar bilinçli ve sorumluluk sahibi olsa yüreğim yanmaz. Özel hayatlarıyla ilgili her anlarını fotoğraflayıp paylaşıverme sululuklarının yanı sıra, aslını bilir bilmez, kulaklarına çalınan her fısıltıyı internet ortamına salıverenler var. Yok mu ya, haberi ilk duyuran olacaklar sözde. Marifet sanki.

Bir de, her duyurunun altına ısrarla, hatta içeriğinin ciddiyetine, olasılık derecesine dikkat bile etmeden yorum yazma merakı var. Hani, hiç olmazsa “Başkaları ne yazmış acaba?” diye yazılanlara bir göz atılsa da yanlış anlamalara meydan verilmese. O da yok. Belli ki o yorumlara kimse aldırmıyor. Okuyorlar, inanıyorlar ve yorumlayıp geçiyorlar. Ya ölüm haberine bile ‘beğenme’ işareti yapanlara ne demeli? Bence “yuh” demeli.

Geçen hafta bir gece, saat 23 suları, bir arkadaşım telefon etti ve bana “Aram Gülyüz mü ölmüş?” dedi. Bilmeyenler olabilir diye söylüyorum; Aram Gülyüz Yeşilçam’ın, en çok film yapan ve hâlâ çalışmakta olan, en yaşlı duayenidir. Benim de dostumdur, sık sık görüşürüz. Önce kafama bir şey vurulmuş gibi hissettim, sonra “Olamaz, yanlış duymuşsundur” dedim. “Facebook yıkılıyor, aç da bak” dedi. Telaşla açarken bir yandan da Ara Güler hasta ya, onunla karıştırmışlardır belki diye düşünüyorum. İkisinin de adı ve soyadı aynı hecelerle başlıyor. Ama Ara Güler de ölmesin yahu.

İçim karmakarışık, açtım baktım ki, evet, ismi lazım değil biri, hem de Aram Abi'yi yakından tanıyan biri, fotoğrafını da koyarak, dokunaklı bir cümleyle, onu kaybettiğimizi bildirmiş. Altında da biiiiiir dolu taziye yorumu. Tabii Hırğstiyan’a rahmet okumak tu kaka olduğundan, yığılan topraklar neredeyse dağ olmuş. İnanmadım. İnanmadım ama yine de elim ayağım boşaldı. Ne yapsam, ne yapsam? Telefon etsem. Tamam. Önce cebi. Hemen arıyorum, cevap vermiyor. Aman, o pek aldırmaz cep telefonuna diye düşünüyorum, yine de resmen kalbim sıkışıyor, ellerim, dudaklarım uyuşuyor. Evini arıyorum, oradan da ses çıkmazsa oğlunu arayacağım. Ay, açıldı. “Efendiiim?” diyen bir ses ki birden tanıyamadım. Yüreğim ağzımda “Kimle görüşüyorum?” dedim. Cevap, “Ben Aram, Bercuhi sen misin, hayırdır?” Başladım ağlamaya. Bir yandan da “Abi, sen çok yaşayacaksın” diye bağırıyorum. Devamını anlatmayacağım, tahmin etmek zor değil. Yalnız arada bir “Abi, meğer ben seni ne çok seviyormuşum” deyip duruyordum.

Gelelim, malum haberin düzeltilmesine. Mecburen iş bana düşüyor. Hemen bunun yanlış bir haber olduğunu, kendisiyle beş dakika önce konuştuğumu, sağ ve sağlıklı olduğunu, hatta gülüştüğümüzü yazdım. Ve rahatladım. Ama o ne? Kimsenin aldırdığı yok. Hâlâ toprak yığmaya devam ediyorlar. Bu kez dikkat çeksin diye büyük harflerle, hatta sinirime hâkim olamayarak, hafiften tahkir ederek “yaşıyor”a on tane ‘o’ ekleyerek bir daha yazdım. Yok efendim, yok, para etmiyor. İnsanlar habere bi göz atıp altına “Vah vah, çok üzüldük”le başlayan cümleler ekleyip duruyorlar. Sonunda ilk yazana doğrudan mesaj atıp, bu yanlış haberi oradan kaldırmasını söyledim. O da nihayet özürler dileyerek kaldırdı.

Ama? Bir de olayın işgüzarlık boyutu var. Yakınlarına ilk taziyeyi bildirme marifeti. Birisi yeğenini arıyor, birisi de hiç üşenmeyip ta Amerika’daki kız kardeşine “Başın sağ olsun” mesajı atıyor. Kadıncağız kalp krizinin eşiğine geliyor. Ve de Aram Abi’nin telefonu sabaha kadar durmuyor. Bakar mısınız olanlara?

Bu paylaşım manyaklığı gerçekten tehlikeli boyutlara ulaştı. Yapmayın! Aklınızı başınıza toplayın. Her saçmalığı internete salıvermek matah bir şey değil. Gidilen yerler, kurulan sofralar, giyilen elbiseler, kimin kimle olduğu, ne yaptığı, ne dediği, evlendiği, boşandığı kimsenin umurunda değil. Devlet bizi sürekli gözetliyor, telefonlarımızı dinliyor diye sinir olmuyor muyuz? O halde niye bu derece özel hayatları ortaya döküyoruz? Ay, teşhirci olduk yahu.

Bu arada kaç gündür de Ara Güler’i öldürüp duruyorlar. Ona da “Hayır, yaşıyor” diye birkaç kere müdahale etmek zorunda kaldım ama bıktım artık. Valla, ünlü olmak hiç kolay değil, biliyoruz, adamı böyle bi öldürürler, bi diriltirler. Bir de galiba, hem genel bir ‘gamlı baykuş’luk durumu var, hem de ‘ben önemliyim’cilik. Neredeyse, ünlü biri ölse de onu yakından tanıyormuşuz gibi görünsek diye bekliyoruz diyeceğim. Neyse, kapatıyorum konuyu. Umarım anlaması gerekenler anlamıştır ve de birileri hiç olmazsa bir süre, biraz temkinli olmaya çalışır. Siz bu yazıyı okuyana kadar, ben dahil, kim ölür kim kalır bilinmez ama Allah Aram Gülyüz’e de, Ara Güler’e de uzun ömür versin.