BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Hassasiyet meselesi

Hassasiyet, hassas bir konudur. Hassasiyet tartışılmaz, eleştirilmez, kabul edilir, hoş görülür. Biri “Benim bu konuda hassasiyetim var” dedi mi, üstüne varılmaz.İdare edilir. Hassasiyet, duygulanarak etkilenme, hoşlanma, titizlik, korumacılık,rahatsızlık duyarak etkilenme ve sinir olma şeklinde tezahür ettiği gibi, somutu ve soyutu da vardır. Bedensel hassasiyet, ruhsal hassasiyet, düşünsel hassasiyet, ilkesel hassasiyet gibi, bir dolu da tanımlaması olur.

Kimi hassasiyetler engellenemez. Rahatsızlık sayılır. Mesela cildinin güneşe hassasiyeti vardır, güneşi gördü mü kızarır, şişer, açılır. Midenin aside hassasiyeti vardır, asitli şeyler yiyip içtin mi yanar, ağrır falan. Işığa hassasiyet, kokuya, sese, renge, hatta insana, hayvana, bitkiye...Birçok örneği bulunur, hepsi de bilinir, elde değildir ve anlayışla karşılanabilir. Kiminin tedavisi de vardır, düzelebilir.

Soyut olanları ise pek çeşitlidir, tarifi yoktur, genelde tedavisi de yoktur. Ve bunları hiçbir kitap yazmaz. Eğilimler, zayıflıklar, zihniyetler, inançlar, ilkeler, tutkular hatta sapkınlıklar, manyaklıklar gibi nedenlerleortaya çıkabilirler. Zaten bunlar pek kabul görmezler. Zira bu tarz hassasiyetler karşısındakine zarar verir. Ayrıca çoğu gereksizdir. Kitleler halindeki hassasiyetler ise insanlığa zarar verir.

Peki, şu ‘kıyafet hassasiyeti’ denen şey bunlardan hangisine girer sizce? Anladınız değil mi? Hani, kadınların yer aldığı artistik buz pateniyarışmaları, kıyafet hassasiyeti yüzünden az daha televizyonda yayınlanmayacaktı ya... Herkes gibi ben de fena halde taktım tabii. Evet, biliyorum, yanlış anlamışmışız, meğer sebep o değilmiş, meğer fiyatı çok gelmişmiş, pazarlık yapmışlarmış ve de yüzde yirmi indirim yaptırmışlarmış. Sorun yokmuş, yayınlayacaklarmış. Ay,lütfetmişler. Demek günahını almışız TRT’nin. Onlara bu şekilde iftira edenlerden özür dilemelerini istemişler. Eee, insanın adı çıkacağına canı çıksın derler. Eğer kıyafet hassasiyeti yapsalarmış, yüzmeleri, tenis maçlarını falan yayınlamazlarmış. Bakar mısınız, müdafaaları, bahanelerinden beter. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmez. Neyseneyse, ezmeyeyim,bakarsın kalkar benden de özür dilememi isterler.

Biliyor musunuz, ben küçükken buz dansı kıyafetleri tasarımcısı olmayı hayal etmiştim bir ara. İyi ki öyle bir imkân olmamış da bulaşmamışım, aç kalırdım bu ülkede. Aman, zaten belki de yurtdışında olurdum o zaman. Eskiden buz dansı bütün evlerde, ailecek hep birlikte, kimse itiraz etmeden seyredilen tek şeydi. Gerçi o yıllarda pek fazla alternatifimiz yoktu ama pek severdik. Sonradan popülerliğini kaybetti tabii, bunca dizi varken, kim oturup buz dansı seyredecek? Ama şimdi bu kadar sansasyon olunca,millet meraktan ve inattan ne yapıp edip mutlaka seyredecek. TRT de ne biçim reyting alacak.

Acaba kıyafetleri tasarlayanlara bi çıtlatsa mıydık? Kızların mayolarını biraz uzun tutsalardı. Genelde hepsi de çorap giyiyorlar ama kesimini ta popolarına kadar açık yapmasalardı. Hatta etekleri dize kadar yapsalardı. Neme lazım, çocuklarımızın terbiyesi bozulmasın diye mozaikleme falan yapılabilir, bütün havası kaçar. Olura olmaza mozaikler, dumanlamalar yüzünden gözlerimiz bozulacak zaten. Ah, geçen gün yine ‘O... Çocuğu’ filmi vardı, bakmadım bile valla. Bir kere daha göstermişlerdi de göz gözü görmüyordu dumandan, lafların yarısını da ‘bip’ler yediydi… Dostlar alışverişte görsün işte. Gösterdiler mi? Gösterdiler. Bu kez öyle olmamıştır belki, bilemem ama sanmıyorum.Sinirlenmeyeyim diye izlemedim. Bu da giriverdi araya birden.

Bu gidişle yakında baleyi de yasaklar bunlar. Nedir o öyle, bacaklar her daim ortada... O da buz dansı gibi terbiye bozacak bir şey işte. Biz öyle şeyler göre göre büyüdük de ondan terbiyesiz olduk ya böyle,bari bir sonraki nesli kurtaralım. Onlar bizim gibi olmasınlar, görmesinler, duymasınlar, bilmesinler. İnternette neler görüyorlar demeyin, onları da engelleriz biz. Ay, biliyor musunuz, dünyada en çok çocuk pornosu bizim ülkemizde izleniyormuş. Neden acaba? Tamam, girmeyeceğim bu konuya.

Bir sosyal paylaşım sitesinde, yan yana iki fotoğraf vardı geçen gün, çok güldüm. Biri buz dansı yapan bir çift ve zarif bir figür, diğeri de yağlı güreş yapan pehlivanlar ve o malum,kıspete el sokma hareketi. Altında da “Bu müstehcen ama bu değil” yazısı. Eh, yorum yok.

Farkındayım, konudan konuya atlıyorum ama affedin, bu tarz anlamsız ve sinir bozucu tu kaka ayıp meseleleri oldu mu kendimi tutamıyorum dostlar. Yazıyorum, yazıyorum, kesmiyor. Hem kesse ne olacak ki? Bir şeye mi yarayacak? Pek pek içimde kalmamış olacak, o kadar.