Barış günleri güzeldi. Halep’ten taksiye binip Antep’e giderdik, havaalanına, oradan da İstanbul’a. Yol böyle çok ucuza geliyordu; Halep-İstanbul arası direkt uçuşlar pahalıydı. Halep’ten Antep’e Kilis gümrük kapısından geçerdik. Kilis-Halep yolu en fazla bir saatlik yoldu. Bir saat; hayal edebiliyor musunuz? Bugün İstanbul’un ya da Beyrut’un bir köşesinden diğerine gideyim desen, iki saatini alır. Bir saatlik yoldu işte Halep-Kilis arası.
Halep’ten gelirken, Kilis’ten fazla büyük olmayan birkaç küçük şehrin içinden geçerdik. Bunlardan ilki Hreytan’dı; sonra Zahra, sonra Tel Rafaat ve en son da Azaz gelirdi. Azaz’dan geçtikten sonra Türkiye sınırını görürdük – iki tane Suriye bayrağı, iki tane de Türkiye bayrağı. 90’larda, Halep’in orta sınıflarına mensup kadınları, Azaz’a, Türkiye’den gelen kaçak elbiselerden almaya giderdi. Beyrut’ta okuyan, Zahralı bir arkadaşım vardı; Şii olduğunu çok sonraları öğrenmiştim. Hreytan’dan yalnızca isim tabelasını hatırlıyorum, bir de orada çok fabrika olduğunu bilirdik.
Bugün, sözünü ettiğim Kilis-Halep yolunu ateş yolu olarak tarif edebiliriz. Evet, barış günleri fazla uzun sürmedi. 98’e kadar, Azaz’a geldiğimizde Türkiye tarafına bakamazdık; sözünü ettiğim, 2004-2005’ten başlayıp savaşın çıkışına kadar uzanan beş-altı yıl ise, İngilizcede ‘too good to be true’ (gerçek olamayacak kadar güzel) dedikleri türden bir dönemdi. Bugün muhalefetin en güçlü olduğu bölgelerden biri olan Hreytan’dan, Halep şehrini havan toplarıyla vuruyorlar. O bölgelerde, yani Halep’in kuzeyinden Türkiye sınırına kadar uzanan alanda, yani o bir saatlik yolda muhalefet hâkim. Zahra hariç.
Zahra, ve anayolun batıya doğru biraz içerisinde yer alan Nubbol hâlâ rejimin kontrolü altında. Sebep? Buradaki halk Şii olduğu için, rejim bir hava köprüsü kurarak, orada yaşayan 60 bin kişiyi koruma altına almış. Bu iki küçük şehre, her gün helikopterlerle yardım ulaşıyor; bazı helikopterler vuruluyor, bazıları hedefine ulaşıyor, ama bu şehirlerin hemen yanında bulunan, rejimin kontrolünde olmayan köylere, oradaki insanlar açlıktan ölseler bile, o helikopterlerden bir ekmek dahi atılmıyor. Bu koşullar altında, iki yıldır her tür saldırıya maruz kalan bu küçük, kuşatılmış bölge, bir haftadır da muhalefetin, çok daha büyük askerî operasyonunun hedefi.
Kilis-Halep yolunun batısı, tümüyle, yani İskenderun-Hatay sınırına kadar Kürtlerin kontrolü altında. Suriye Kürdistanı’nın yani Rojava’nın üç kantonundan biri olan Afrin burada bulunuyor (diğer ikisi, Kobanê ve Cizire). Afrin’e de giderdik ailece ama Nubbul’u hiç hatırlamıyorum. Nubbul, bu küçük Şii kenti, Afrin Kantonu’nun ucunda yer alıyor. Nusra Cephesi’nin Nubbul ve Zahra’da güçlenmesini Afrin Kürtleri de istemiyor. Zaten, geçen hafta, YPG savaşçılarının rejime destek vermek için Nubbul ve Zahra’da savaştıkları yönünde haberler geldi.
Malum, artık öğrendik, böyle askerî hamlelerin birkaç mantığı oluyor. Bir yandan muhalif güçlerin propagandası var. O bölgelerde, Nusra Cephesi, Mücahitler Ordusu ve Tevhid Tugayı başta olmak üzere birkaç başka grubun da dahil olduğu bir koalisyondan söz etmek gerekir. Bu tarafa göre, rejim, Zahra ve Nubbul’un kuşatmasını kırmak için büyük bir saldırıya hazırlanıyordu; saldırıya dair istihbaratı alınca, onlar da güçlerini toparlayıp, karşı saldırıya geçtiler. Rejime göre ise, Halep merkezde kaybetmeye başlayan muhalefet, hırsını bu küçük şehirlerden alıp, rejim için çok önemli manevi değere sahip olan bölgeyi kontrol altına almak istiyor. Kuşkusuz, rejim iki yıldır gözbebeği gibi himaye ettiği Zahra’yı ve Nubbul’u kaybederse, büyük bir psikolojik yenilgiye uğramış olacak. Muhalefet için de, Kilis-Halep yolunun tamamını ele geçirmek, Türkiye’den Halep’e destek hattını korumak açısından çok önemli.
Tüm Suriye ve Ortadoğu’da olduğu gibi, şimdi de olağanüstü mezhepsel ve ırksal propaganda yapılıyor. Kürtler Araplarla savaşıyor, Sünniler ve Şiiler birbirini kesiyor, falan filan. Olan halklara oluyor; açlıktan ölen ya da bu soğukta helikopterlerden ilaç bekleyen, halk oluyor. Rejim ve muhalefet ise, savaşı umursamadan, hem insanları öldürüyor, hem de hayatta kalanların Halep-Kilis yolu hatıralarını.