Diasporalar hem geçmişe hem geleceğe bakıyor

Hrant Dink Vakfı’nın geçtiğimiz günlerde yayımladığı, Fransız akademisyen Stéphane Dufoix’nın Diasporalar kitabı, “Diaspora nedir?” sorusunun yanıtını ararken, kavramın doğuşuna, tanımında zaman içerisinde yaşanan değişimlere de odaklanıyor.

Rober Koptaş

Agos Kitap Kirk, Kasım 2011 

B izim memlekette belki de şiddete en çok maruz kalan kelimelerden biri diaspora. Yaygın kullanımı  açısından tek bir anlam taşıyan; farklı çağrışımlara kapalı tutulan, nefretin daimi nesnesi haline gelmiş bir slogan-kelime. Düşmanlık duygularının, tarihsel gerçeklerin üzerinin milliyetçi bir eylem ve ona eşlik eden saldırgan bir söylemle örtülmesinin, sürekli bir milli teyakkuz halinin simgesi olan bir alarm düdüğü... 5000 kilometre uzaktan görsek tanırız, başını biraz kaldırsa görürüz, attığı her adımı biliriz; azılı ve azgın Türk düşmanı, bir eli yağda bir eli balda, aklını ve ruhunu şeytana satmış, karanlık çıkar tezgâhlayıcısı biricik diasporamızı.

İsa, uğradığı eziyetlerden sonra çarmıha gerildiğinde, “Baba, onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” diye dua eder. Diaspora kelimesinin bu diyarlarda karşılaştığı düşmanlığın da bilmemekle bir ilişkisi var şüphesiz. Daha doğrusu yanlış bilmekle. Bu yanlış bilincin ne kadarı çaresizlikten, ne kadarı çıkar duygusundan ileri geliyor, orası tartışılır. Dünya kadar mesele hakkında ahkâm kesenlerin, bu ülke tarihinin en karanlık döneminin doğrudan sonucu olan bir olguyu bilmeyip, üstüne bir de hasmane duygular üretmeye hakkı olup olmadığı, son derece meşru bir soru şüphesiz.

Hrant Dink Vakfı, Diasporalar kitabıyla, bu bilmemezlik/bilmezden gelme duvarında bir çatlak oluşturmayı  deneyecek. Göç ve iltica konularında uzmanlaşmış Fransız akademisyen Stéphane Dufoix’nın kitabı, en kaba özetiyle “Diaspora nedir?” sorusunun yanıtını arıyor. Kavramın doğuşuna, tanımında zaman içerisinde yaşanan değişimlere bakıyor. Geçmişte, bugün ve gelecekte, diasporaların oynadığı ve oynaması muhtemel olan rollere ilişkin çıkarımlarda bulunuyor. Göçmen halklar, yani Yunanlılar, Hintliler, Çinliler, Ermeniler ve diğerleri üzerine odaklanarak, farklı ve benzeşen diaspora olma hallerini inceliyor. Velhasıl, kısacık bir metin olan Diasporalar, diaspora kavramının esaslı bir röntgenini çekiyor. Bilmek isteyenler için fevkalade yararlı bir başlangıç noktası.

Tanrı Janus gibi

Uzun süre boyunca, mekânsal olarak dağılmış, başka dini inançlar ve halklar arasında azınlık olarak yaşayan dini grupları tanımlamakla sınırlı kalmış bu kelimenin kullanımında 1970’li yıllardan itibaren bir patlama yaşandığını, 1990’lardan itibaren ise kullanımdaki çeşitliliğin doruğa ulaştığını yazan Dufoix, kavramın katı ve esnek tanımlarını inceliyor. Katı yaklaşım, “Bir nüfus ‘diaspora’ adına layık mıdır?” sorusunun yanıtını birincil derecede önemserken, esnek yaklaşım, “hayali bir toprakla bağ korunurken yer değiştirme fikri”ne vurgu yapıyor. Dufoix ise, bu ikisi arasında bir tercih yapmak yerine, her ikisinin de kelimenin tarihine ait olduğunu göstererek, “ikisini birden tutmayı” seçiyor. “Çünkü” diyor, “sonuçta ‘diaspora’ bir kelimedir. Bütün kelimeler gibi gerçeğin ancak bir kısmını tanımlamaya yarar ve her kullanıldığında aynı kısmı göstermez. (…) (T)ekil bir diaspora olgusu yoktur.”

Kitap, kavramın 20. yüzyılda neden popülerleştiğini anlamak için, hem birbirine bağlı  hem de zıt iki örneği inceleyerek başlıyor. Yahudi halkı, iki bin yılı aşkın süre boyunca siyasi iktidarı olmamasına rağmen ‘etnik-dini bütünlüğü’nü koruyabildiği için ‘klasik diaspora’ olgusunu temsil ederken; Siyah/Afrikalı topluluklar, melezlik üzerine temellenen ortak bir kültürün gelişimini, yani daha açık uçlu bir durumu temsil ediyor.

Kelimenin farklı dillerde ve farklı zamanlarda kullanımını araştıran sayfalarda, Diaspora’nın, başta yalnızca din incelemeleri alanının konusuyken, sonraları nasıl farklı durumları da ifade eder hale geldiğini görüyoruz. Burada, özellikle Simon Dubnov’un, 1931 tarihli Encylopedia of the Social Science’taki ‘diaspora’ maddesinin önemli rol oynadığı anlaşılıyor. Ancak özellikle 1980’lerden sonra, küreselleşme, postmodernizm ve ulusötesicilik (transnationalism) teorilerinin etkisiyle, diaspora, çok daha geniş kapsamlı bir kelimeye dönüşüyor. Aynı zamanda, Dufoix’nın deyimiyle “entellektüel bir parolaya”.

Yazar, bu dönüşümde, Amerikalı  Ermeni akademisyen Khaçig Tölölyan’ın ve başyazarlığını  yaptığı Diaspora: A Journal of Transnational Studies (Diaspora: Bir Ulusötesi Çalışmalar Dergisi) adlı derginin önemine dikkat çekiyor. Tölölyan, daha 1991’de, “dünyanın ulusötesi evreye girdiğini, devletle ilgisi olmayan güçlerin, sınırların istikrarına meydan okuduğunu” yazmış ve şu tespiti yapmıştı: “Diaspora terimini kullanırken, vaktiyle Yahudilerin, Yunanların ve Ermenilerin dağılmasını tarif eden bu kelimenin, artık göçmen, vatansız, mülteci, misafir işçi, sürgün topluluğu, yurtdışı topluluğu, etnik topluluk gibi terimleri kapsayan daha geniş bir anlambilimsel alana ait olduğuna inanıyoruz.”

Bu enflasyon, kavramın kuramsal güçsüzlüğüne ve giderek sulanmasına ilişkin bazı eleştirilere de yol açıyor.  Ancak Dufoix, bu noktada son derece makul bir çerçeve sunuyor: “Diaspora, bütün kullanımları içinde ele alındığında, tanrı Janus gibidir; hem geçmişe hem geleceğe bakar. Dağılmayı kâh bir eksiklik, kâh bir tamamlanma hali olarak düşünmeye davet eder.”

Katı olan her şey buharlaşırken

Yazar, kitabın Türkçe baskısı  için kaleme aldığı önsözde, bu tespiti henüz 1972 yılında Britanyalı tarihçi Arnold Toynbee’nin, dünya diasporalarını  “geleceğin dalgası” olarak tanımlayarak yaptığına dikkat çekiyor. Önceleri daha tekil ve yerel anlamlar içeren diaspora kavramı, post-modern zamanların akışı ve hareketliliği içerisinde, çoğulcu, adem-i merkeziyetçi ve daha dünyalı, daha güncel bir anlam kazanıyor; katı olan her şeyin buharlaştığı zamanlara yaraşır bir kavram halini alıyor.

Dufoix, aynı önsözde, New York Üniversitesi’nden dört öğrencinin yaklaşık bir yıl  önce ortaya attığı Diaspora adı verilen sosyal ağa dikkat çekiyor. Bir anti-Facebook grubu olarak tasarlanan Diaspora, yöneticilerinin uyguladığı denetim nedeniyle tümüyle merkezi olan Facebook’a karşı, daha demokratik, daha açık, merkezi olmayan, kullanıcılarına ağın gelişiminde fiilen rol oynama imkânı tanıyan çokkutuplu bir ortam yaratma iddiasını taşıyor. Bu sosyal ağ, diasporalı olmanın günümüzde taşıdığı olumlu potansiyele dair bir şeyler söylüyor bize.

Aynı potansiyele, kitabın sunuş yazısını yazan Murat Belge de dikkat çekiyor: “Dünyanın genel gidişi, ‘arılığını korumuş’ etnik veya dini topluluklarda değil; kimlikler karışıyor ve melezleşiyor. Bu bakımdan, eski diasporaların belki dünyanın geleceğine şimdiye kadar olduğundan daha fazla katkıda bulunabilecek topluluklar olduğunu söyleyebiliriz.”

Anlaşılan, Janus’un geleceğe bakan yüzü gülümsüyor. Darısı, kendimizi inkâr edercesine ariliği yücelten ve melezlikten ölesiye korkan biz Türkiyelilerin başına. 

Diasporalar

Stéphane Dufoix,

Çeviri: Işık Ergüden

Hrant Dink Vakfı Yayınları, Kasım 2011, 112 s.

 

 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ