Azınlıklar üzerine nadir bir çalışma

Türkiye’deki azınlıklar konusunda vahim bilgisizliğin nedenlerinden biri, bu konuda çalışmaların yok denecek kadar az olmasıdır. Ancak şimdi okur, Türkiye’nin çok nadir azınlık öğreten kitaplarından çok seçkin biriyle, karşı karşıya; Profesör Samim Akgönül, bu zor ve netameli konuyu bin bir yönüyle ele alıyor.

Baskın Oran

Kitap Kirk, Kasım 2011

Bizim memlekette azınlık mazınlık pek bilinmez. Bütün bildiğimiz, üç kelimeyi bir araya getirmekten ibarettir: “Rumlar, Ermeniler, Yahudiler”.

Bunun iki sebebi vardır: 1) Okullarda eleştirel düşünceden bîhaber yetiştirilmişizdir. Devlet Baba okullarda bize bu üç kelimeyi ezberletmiştir; ezberlemişizdir; 2) Milletinin “imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış bir kitle”den ibaret ve etnik-dinsel bakımdan kaya parçası gibi bir bütün olduğunu iddia eden devlet türü, yani “ulus-devlet” bunun aksini düşünmeyi yasaklamış, her fırsatta cezalandırmıştır. İnsan hapsederek ve parti kapatarak. Anayasa’da bin kere geçen “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği” ilkesini ulus-devlet mantığı içinde şiddetle uygulayarak ve Siyasi Partiler Kanunu md. 81’in meşhur “azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünü bozmak” kavramını kullanarak. Sanki azınlık kendiliğinden olmayan ve sonradan yaratılabilen bir şeymiş gibi.

Durum böyle olunca, azınlıkları yalnızca “resmî” yani Lozan Barış Antlaşması'nda zikredilen azınlıklar olarak kabul ettiğinizi ileri sürseniz bile kendinizi kurtaramazsınız. Çünkü sadece bu üçü değildir Lozan’dakiler. Bu da iki sebepten:

Birincisi, Samim Hoca da söylüyor bu kitapta, Lozan’da bunların hiçbirinin adı bir kere bile geçmez azınlık olarak. Sadece “TC vatandaşı gayrimüslimler” terimi geçer. Ama bizde insanlar, en bilgilileri dahil, bunu dahi bilmezler. Söyleyince de inanmazlar. Çoğu, Süryanilerin adını şöyle bir duymuştur, ama Süryanilerin en kadim gayrimüslim olmak hasebiyle Lozan’a göre en hasından azınlık olduğunu bilmez. Köylü olmalarından yararlanarak devletimizin onları ekarte ettiğini duymamıştır.

İkincisi, bizde sanıldığının aksine, dünya bilim literatüründe azınlıklar sadece din bağlamında düşünülmez. 1789 yapılalı ve literatüre “ulusal” azınlıklar terimi gireli epey olmuştur ve azınlıklar Birinci Dünya Savaşı'nın sonundan başlanarak meşhur bir üçlüyle tanımlanmıştır: “Irksal, dilsel, dinsel azınlıklar”. İkinci Dünya Savaşı'ndan itibaren bu tanımlama hafifçe değişmiştir, o kadar: “Etnik, dilsel, dinsel azınlıklar”. Fakat Türkiye, Milli Mücadele’den muzaffer çıkmanın getirdiği avantajla, Lozan’da yalnızca “gayrimüslimler”i azınlık kabul ettirmeyi başarmış ve örneğin Kürtler ve Alevilere bu statüyü tanımaktan ve bu konudaki uluslararası yükümlülükten kurtulmuştur.

Sadede Gelelim: Kitabın Önemi

İsterseniz artık sadede gelelim ve kitaba girelim: Azınlıklar konusunda Türkiye’deki bu vahim bilgisizliğin bir üçüncü sebebini istiyorsanız, o da şudur: Bu konuda çalışma yok denecek kadar azdır. Bir elin beş parmağını geçmez.

Profesör Samim Akgönül’ün çalışmaları ve bu çalışması bu noktada önem kazanıyor. Bu zor ve netameli konuyu bin bir yönüyle ele alıyor. Önce, azınlık kavramını Giriş ve Birinci Bölüm’de “kirlenmiş” bir kavram olarak takdim ediyor. Bu tatsız durum hem taa 1454’te kurulan Millet Sistemi’nden, hem de ulus-devletin azınlıkları kanserli bir ur ve bir Beşinci Kol olarak görmesinden gelmekte. Samim Hoca kalan üç bölümde azınlıkları (Türkiye’nin gayrimüslimleri, Yunanistan’ın Müslüman Türkleri ve Fransa’nın Türkiyelileri) özellikle din açısından ele alarak anlatıyor.

Yalnız, dinsel azınlık sorunu Din Savaşları bitince bitmemiş miydi? Bitmişti; Avrupa’da bitmişti. Ama Balkanlar ve Ortadoğu’da henüz alabildiğine sürmekte. Bu iki bölgede ulusal kimliğin en önemli unsuru soy veya dil falan değildir; dindir. Onun için din açısından anlatıyor. Türkiye’de Türkler ile Kürtler farklı dinden olsalardı halimiz ne olurdu, herhalde düşünmüşsünüzdür. Bizde Müslüman olmayan Türk’e Türk mü derler yoksa “gayrimüslim vatandaş”ın kısaltması olarak “vatandaş” mı? Her şeyi bir yana bırakın, Yargıtay bu gerçeği tam üç kere (1971, 74 ve 75 yılları) açıkça ilan etmiştir ve bunlardan biri de Hukuk Genel Kurulu kararıdır: “Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır” derken Yüce Mahkeme, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı'nın tümü TC vatandaşı olan Rum mütevellilerinden bahsediyordu (08.05.1974 tarih, 1971/2-820E ve 1974/505K sayılı karar).

Tabii, devletimizin diğer kurumları ve büyükleri Yargıtay’ı bu açıdan hiç yalnız bırakmamışlardır. Bu iş taa 24 Anayasası'nın 88. maddesinden başlamıştır. Oradaki “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk denir” cümlesindeki “vatandaşlık itibariyle” ibaresi, ünlü Türkçü Hamdullah Suphi’nin kalkıp “Onlar vatandaş olabilir, ama Türk olamazlar” demesi üzerine bulunmuş bir formüldür.** Arkasından devlet organlarının ve adamlarının buna sadık kararları sökün etmiş, bugüne kadar da devam etmiştir. 1942 Varlık Vergisi’nde yapılanlar bellidir. 1988 Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği “Memleket içindeki Yerli Yabancılar (Türk tebalılar)”ı başlıca şüpheli ilan eder. İstanbul 2 no’lu İdare Mahkemesi'nin 17.04.1966 tarihli kararı bir Rum vatandaş için şu tabiri kullanmıştır: “Yabancı uyruklu TC vatandaşı”; bu yargıç Mülkiye’de benim talebem olsaydı birinci sınıftan ikinci sınıfa azıcık zor geçerdi çünkü bir insan ya vatandaştır ya yabancı. 1965 tarih ve 625 s. kanunun 24/2 maddesi, gayrimüslim vatandaş okullarına “Türk soyundan ve TC uyruklu başmüdür yardımcısı” atanmasını istemiştir. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül 10 Kasım 2008’de “Rumlar ve Ermeniler devam etseydi, bugün acaba böyle milli bir devlet olabilir miydik?” demiştir. Hepsini unutun, bu ülkede bir İçişleri Bakanı (Meral Akşener) Öcalan’a “Ermeni dölü” demiş ve hakkında bugünkü 301’e göre soruşturma bile açılmamıştır. Çünkü gayrimüslim TC vatandaşlarının Türk Milleti dışında tutuldukları artık “resmîyet kesbetmiştir”. Türklere hakaret suçtur, onlara hakaret serbesttir. Kitap bütün bu tartışmaların bilimini yapıyor.

 

* Baskın Oran’ın kitaba yazdığı önsözden kısaltılmıştır.

** Bkz. Mesut Yeğen, Müstakbel Türk’ten Sözde Vatandaşa, İstanbul: İletişim, 2006, s. 102-103.

Azınlık

Türk Bağlamında Azınlık

Kavramına Çapraz Bakışlar

Samim Akgönül

BGST Yayınları

Ekim 2011, s. 276

 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ