"Nazilere göre Atatürk’ün başarısının en önemli nedeni Ermenilerin yok edilmesiydi"

‘Ataturk in the Nazi Imagination’ (Nazi Muhayyilesinde Atatürk) kitabının yazarı Stefan Ihrig, Nazilerin Atatürk ve Türkiye algısını, etnik temizliğin bu algıdaki rolünü ve Türkiye’nin II. Dünya Savaşı süresince Naziler tarafından nasıl görüldüğünü konuştuk.

Türkiye tarihinde, daha Türkçesi bile yayımlanmadan tartışma konusu olan kitap sayısı, bir elin parmaklarını geçmez. Stefan Ihrig’in ‘Ataturk in the Nazi Imagination’ (Nazi Muhayyilesinde Atatürk) kitabı, bunlardan biri. ABD’de yayımlanır yayımlanmaz Türkiye’de köşe yazılarına konu olan kitap, 1920’lerde kurulan ve 1933’ten başlayarak II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar iktidarda kalan Nazi Partisi’ne yakın gazetelerde ve partideki siyasetçilerin konuşmalarında, Atatürk’ün ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl resmedildiğine odaklanıyor. Kudüs’te bulunan The Van Leer Institute’ta çalışmalarını sürdüren Ihrig’le, Nazilerin Atatürk ve Türkiye algısını, etnik temizliğin bu algıdaki rolünü ve Türkiye’nin II. Dünya Savaşı süresince Naziler tarafından nasıl görüldüğünü konuştuk.

Türkiye’nin cumhuriyetin ilk yıllarında Almanya’yı örnek almaya çalıştığı söylenir. Siz kitabınızda tam tersi bir perspektiften bakıyorsunuz. Naziler, Atatürk ve Türkiye’den ne yönde etkilendiler?

Naziler, Atatürk ve onun “Yeni Türkiye”sinden çeşitli yönlerde etkilendiler. Bunların en önemlisi, I. Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan barış antlaşmalarının revizyonuyla ilişkili. Bir yönden şöyle düşünmeliyiz: Naziler, politik bir hareket olarak Atatürk’le aynı zamanla yükseldi. Kurtuluş Savaşı, tam Nazi Partisi’nin kuruluşuna ve partinin ilk yıllarına denk geldi. Bu dönemde, yani Weimar Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, Atatürk’ün savaşı, Alman medyası için büyük bir olaydı. Bu savaş, 1919-1923 yıllarındaki Alman medyası için en önemli dış haber başlığıydı. Anadolu’daki savaşa dair haberler, şaşkınlık ve sempatik bir kıskançlıkla tartışılıyordu. Alman milliyetçiler, savaşı ve imparatorluğu kaybettikleri, demokratik bir rejim kurmaya zorlandıkları için travma yaşıyorlardı. Bu bağlamda, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı, gündemlerine girdi. Alman milliyetçileri, Anadolu’da yaşanan süreci, milliyetçi bir rüyanın gerçekleşmesi olarak görüyorlardı.

Dolayısıyla Naziler’in etkilenmeleri bu dönemden başlıyor diyebilir miyiz?

Evet, Nazilerin Atatürk’ten büyülenmesinin kökleri, 1920’lere uzanıyor. Diğer Alman milliyetçileri gibi Naziler de, özellikle Versay Antlaşması’nın değiştirilmesi ve güçlü bir lider altında farklı bir iktidar kurmak başta olmak üzere, Almanya’nın sorunları için “Türk çözümü”nü tartıştılar. Özellikle, 1923’ün sonunda Nazileri iktidara taşıyan “Birahane Darbesi”ne giden aylarda, Türk rol modeli, Naziler üzerinde etkiliydi. Bu, aynı zamanda, 1924’te darbecilerin davası sırasında süren tartışmalarda da ortaya konan bir gerçek. Bu tartışmalarda, Hitler, Atatürk’ü doğrudan rol modeli olarak, Mussolini’den bile daha yüksek bir mertebeye yerleştiriyor.

Hitler, Atatürk’ü doğrudan rol modeli olarak, Mussolini’den bile daha yüksek bir mertebeye yerleştiriyor.

Peki, Nazilerin iktidarda olduğu 1930’lar ve 40’larda bu ilişki farklılaşıyor mu?

1933’te Naziler, Atatürk ve onun “Yeni Türkiyesi”ne hayranlıklarını açıklıkla dile getiriyorlardı. Üçüncü Reich’ın ilk yılında, yani 1933’te, Naziler kendi rol modelleri olarak Türkiye’yi çeşitli yollarla kutladılar. Bunlardan biri, Hitler’in Atatürk’ü “Karanlığın içinde parlayan yıldız” olarak tanımlamasıydı. Bu cümle, Üçüncü Reich’ın Türkiye’ye bakışının resmî çizgisi hâline geldi. Üçüncü Reich boyunca, Nazilerin Türkiye hayranlığı, Üçüncü Reich ile Yeni Türkiye’yi eşleştirecek boyutlara ulaştı. Nasyonal sosyalizm ile Kemalizm, “ikiz hareketler” olarak tasvir edildi. Fakat başlangıçta, bu konuda yazılan birçok metin ve konuşan siyasetçiler, “Yeni Türkiye”nin milliyetçi inşa yolunda “Yeni Almanya”dan çok daha ilerde olduğunu vurguladı. Hatta Naziler, Türkiye’yi bu anlamda yakalamak için ellerinden gelenin en iyisini yapacakları konusunda sözler verdiler.

Türkiye, başarılı bir rol model olmaya devam mı ediyordu Naziler için?

Bu söylemsel eşleştirme sürecinde, Nazi metinleri ve siyasetçileri, “Yeni Türkiye”yi ulusal devletin yeni çeşidinin başarılı bir örneği olarak tasvir ettiler. Atatürk’ün liderlik rolünü, “Yeni Türkiye”nin savaşın içinde doğduğunu, coşkulu bir devletin eski bir imparatorluğun küllerinden kendini var ettiğini ve tüm bunların azınlıklarından “kurtuldukları” için mümkün olabildiğini vurguladılar. Naziler, etnik tarih okumalarında Ermeni Soykırımı’nın yanı sıra, Türk-Yunan nüfus mübadelesine de yer verdiler. Fakat 1923’ten sonra, Türkiye’de hâlen azınlık grupların kaldığını genelde görmezden geldiler. Onların bakış açılarında, Yeni Türkiye, mükemmelen “temizlenmiş” ulus-devlet örneğiydi.

Naziler ve diğer Alman milliyetçileri, Yeni Türkiye’yi etnik-ırksal temelde bir ülke kurulmasının emsal vakası olarak görüyorlardı. Aynı zamanda, azınlıklarından arınan böylesi bir yeni ulusal devletin iktidarının işaretiydi. Sadece etnik olarak temizlenmiş devletin iktidarına olan inançlarının yeniden tasdiki değil, bunun çeşitli yollarla nasıl başarılacağının ispatıydı.

Dolayısıyla Nazilerle Türkiye arasındaki ilişki, Osmanlı dönemindeki etnik temizliğin örnek alınmasını da içeriyor muydu?

Evet, Naziler için, Kurtuluş Savaşı’nın öncesindeki etnik temizlik, Atatürk’ün başarısının en başta gelen ön koşuluydu. Ulusal çizgide Türkiye’nin yeniden inşa edilebilmesi gibi daha büyük bir başarının ikinci ön koşulu da, Rumların sınır dışı edilmesiydi. Bu ikisi, Naziler için “paket teklif” gibi bir şeydi. Onlar için önemli olan, onların ve diğer Alman milliyetçilerin “Yahudiler” olarak algıladığı azınlıkların gitmiş olmasıydı. Büyük ihtimalle, onların nasıl yok olduklarından çok, yok olmuş olmaları önemliydi. Nazilerin “Yeni Türkiye” algısına göre, eğer Türkiye azınlıklarından “kurtulmasaydı”, tüm bunları başaramayacaktı. Bu anlamda, Naziler ve diğer Alman milliyetçileri, Yeni Türkiye’yi etnik-ırksal temelde bir ülke kurulmasının emsal vakası olarak görüyorlardı.

Nazilerin Ermeni Soykırımı özelinde görüşleri var mı?

1920’ler ve 1930’larda, diğer Alman milliyetçileri gibi Naziler için de 1915’te yaşanılan üzerine konuşulduğunda, bizim bugün anladığımız gibi “soykırım” gibi kavramlardan başka terimler kullanılsa da, ne olduğuna dair anlayışlarında muğlaklık yok. Bu bağlamdaki Alman söylemi, tartışmaları ve algısı üzerine çalıştığım kitap yakında yayımlanacak. Nazilerin iki savaş arasındaki Almanya üzerine yazdıkları metinlerde, “Osmanlı Ermenilerinin yok edilmesi”, genellikle Atatürk’ün şu iki başarısının önemli nedenlerinden birisi olarak görülüyor: Savaşarak Sevr Antlaşması’nı devre dışı bırakmak ve bunu Lozan Antlaşması’yla değiştirmek. İkincisi ise şehirleri, fabrikaları, yollarıyla ülkeyi soluk kesici bir hızda ayağa kaldırmak.

18 Haziran 1941’de, Nazi Almanyası ile Türkiye arasında saldırmazlık paktı imzalanırken, Almanya Türkiye Büyükelçisi Franz von Papen ile dönemin Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu.

Naziler, İttihatçı liderlere nasıl bakıyorlardı?

İttihatçı liderler, Naziler için çok önemli değildi; olağanüstü olan Atatürk’tü. Hitler’e göre, Osmanlı İmparatorluğu, eski, özellikle çok etnikli karakterinden ötürü “organik olmayan” bir imparatorluktu. Aynı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi… Hitler, Enver Paşa’dan da hayranlıkla bahsediyordu, fakat Enver, onun için, böyle bir imparatorluğu milliyetçi çizgide yeniden organize etmenin başarısız girişimlerine verilecek bir örnekti yalnızca.

Atatürk’ün ölümü, Nazi Almanyası’nda nasıl yankılandı?

Atatürk’ün ölümü de Üçüncü Reich basınında önemli haberlerden biri hâline geldi. Ölümünün ardından, günler sonra bile birçok büyük gazete, Atatürk hakkında yazı dizileri yayımlamayı sürdürdü. Medyanın bu olayı ele alışı, yaygın duruma bakınca, yalnızca Propaganda Bakanlığı’nın direktiflerinin sonucuyla olmadığını, daha “derinden” gelen bir şeyler olduğu anlamına geliyor.

Nazilerin bu özel ilgisine, Türkiye’den aynı şekilde karşılık geldi mi sizce?

Genel olarak ilgiden bahsediyorsak, buna evet diyebiliriz. Türkiye de Almanya’da neler olduğuyla ve Nazilerin 1930’lar boyunca neler yaptığıyla yakından ilgilendi. Türkçe gazeteler, Nazileri ve Almanya’yı büyük ölçüde tartıştı. Çünkü Almanya önemli bir ülkeydi ve Naziler, yeni bir siyaset ve devlet organizasyonu tarzı uyguluyorlardı. Bu, Türkiye’de de anlaşılmalıydı. Fakat Türkiye’de Üçüncü Reich’a yönelik olağanüstü bir hayranlık olmadı. Evet, Nazilerin yaptıklarından büyülenen Türk gazeteciler ve siyasetçiler vardı ama bunların hiçbiri, Nazilerin “Yeni Türkiye” için besledikleri hayranlığın yanına bile yaklaşamadılar.

‘Naziler için Türkiye savaşta güvenilecek ülkeydi’

Türkiye, II. Dünya Savaşı boyunca resmen tarafsız kaldı diyebiliriz. Fakat Nazilere göre, Türkiye gerçekten tarafsız bir ülke miydi?

Naziler için, II. Dünya Savaşı boyunca Türkiye, daha çok Franco’nun İspanyası gibi bir ülkeydi; sözde tarafsız, ancak yine de daha çok Almanya’nın olduğu Mihver devletlerinden yana. İspanya gibi, Türkiye’nin de gelecekte kendilerine katılacağını beklediler. Yine İspanya gibi, savaş boyunca en azından birkaç defa, Türkiye’ye güvenebileceklerini de hissettiler. Bu, Türkiye’den çok önemli hammaddelerin ithalatını da içeriyordu. Nazilerin esas gazetesi olan Völkische Beobachter’de, savaşın sonunda Türkiye’nin Almanya’ya savaş ilan etmesinden sonra yapılan tartışmalara bakarsanız, bunu en açık şekliyle görürsünüz. İlk sayfada yer alan makalelerin Türkiye’ye karşı her şeye rağmen sert ifadeler içermemesinden bahsetmiyorum yalnızca. Bu gazetelerde, Türklerin başka şansı olmadığının anlaşılması gerektiğini ima eden yazılar yer alıyordu. Bu, tarihte bir ülkenin kendisine savaş ilan eden başka bir ülkeye karşı, en dostane ve sempatik tavrıdır herhalde. 

Kategoriler

Dosya Arka Sayfa



Yazar Hakkında

1986 doğumlu. İnsan hakları, güncel politika ve tarih haberleri yapıyor.